loader
  • Yörük Yemek Kültürü ve Sofra Geleneği Nedir?

    Yörük Yemek Kültürü ve Sofra Geleneği Nedir?

  • Yörük Yemek Kültürü ve Sofra Geleneği Nedir?

    Yörük Yemek Kültürü ve Sofra Geleneği Nedir?

  • Yörük Yemek Kültürü ve Sofra Geleneği Nedir?

    Yörük Yemek Kültürü ve Sofra Geleneği Nedir?

  • Yörük Yemek Kültürü ve Sofra Geleneği Nedir?

    Yörük Yemek Kültürü ve Sofra Geleneği Nedir?

  • Yörük Yemek Kültürü ve Sofra Geleneği Nedir?

    Yörük Yemek Kültürü ve Sofra Geleneği Nedir?

  • Yörük Yemek Kültürü ve Sofra Geleneği Nedir?

    Yörük Yemek Kültürü ve Sofra Geleneği Nedir?

  • Yörük Yemek Kültürü ve Sofra Geleneği Nedir?

    Yörük Yemek Kültürü ve Sofra Geleneği Nedir?

  • Yörük Yemek Kültürü ve Sofra Geleneği Nedir?

    Yörük Yemek Kültürü ve Sofra Geleneği Nedir?

  • Yörük Yemek Kültürü ve Sofra Geleneği Nedir?

    Yörük Yemek Kültürü ve Sofra Geleneği Nedir?

Yörük Yemek Kültürü ve Sofra Geleneği Nedir?

Yörük sofrasında misafir sevme özelliğinin, hiçbir öğün misafirsiz yemeğe oturmayan Gazipaşa 'lılar bugün de misafir ağırlamak ve onlara çeşitli yemekler...

Yörükler Kimdir? Yörük Yemek Kültürü ve Sofra Geleneği Nedir?
Yörükler asırlardan bu yana damak zevkinin en güzel örneklerini veren zengin çeşitte yemeklerle beslenmesini bilmişlerdir. Yöre yemeklerinin lezzetleri yanında, besin değerleri de çok yüksektir. Yemek yapma becerisinin yanında yaptıkları yemekleri misafirleriyle paylaşmak geleneği bütün Anadolu insanına mahsus bir özelliktir.
 
Yörük sofrasında misafir sevme özelliğinin, hiçbir öğün misafirsiz yemeğe oturmayan Gazipaşalılar bugün de misafir ağırlamak ve onlara çeşitli yemekler ikram etmekten büyük zevk duymaktadırlar. Toplu yemek yemenin verdiği hazzı tatmış bu insanlar, yaptıkları her türlü toplantıyı başta “fıstık kavurması, badem, ceviz ve kuru incir ” olmak üzere zengin yemek çeşitleriyle'de süslemişlerdir.
 
Gazipaşa yemek kültüründe yemek yer sofrasında yenir. Sofrada “Besmele” ile önce büyükler yemeğe başlar, küçükler onları takip eder. Oburluk hiçbir zaman benimsenmeyen bir davranıştır. Yemek yeme sırasında konuşulmaz, kaşık sesi duyulmaz. Sofrada misafirin ulaşamadığı yemekler misafire ikram edilir, ısrarda bulunulur.
 
Yörük yemek kültüründe Ev sahibi sofraya oturmaz, hizmet eder, misafir çok ısrar ederse sofraya oturur. Erkek misafirler ayrı, kadın misafirler ayrı sofralarda otururlar ve böylece herkesin daha rahat etmesi sağlanmış olur. Yemeğin sonunda “sofra duası” okunarak kalkılır.
 
Yörük mutfağının en önemli özelliği pratik, yalın ve karmaşadan uzak, aroması yüksek ve hızlı hazırlanabilir türde yemeklerden oluşması. Gözleme, bazlama, yufka Yörük sofrasının olmazsa olmazı, ayran en güzel içeceği, güveç yemekleri ise baştacıdır.
 
Yörük kültürü kaybolmaya yüz tutsa da mutfağıyla yaşamaya devam eder. Tantuni, cezerye, lagos balığı... Bunlar Mersin mutfağı denilince akla gelen ilk lezzetler. Mersin’in sadece Arap mutfağı etkisinde kaldığı varsayılır. Oysa bir liman kenti olan Mersin, Hititler, Asurlular, Babiller, Fenikeliler, Frigler, Araplar, Selçuklular ve Osmanlılar gibi birçok medeniyeti ağırlamış, farklı kimliklere ev sahipliği yapmış haliyle bu çok kültürlü şehrin mutfağı da rengârenk bir yelpazeye dönüşmüştür...
 
Yörük mutfağı bunlardan biridir. Yaylalarda yetişen taze otların baharatlara karıştığı, tertemiz dağ havasında beslenen hayvanların etleriyle, sütleriyle lezzet bulan yemekler dizisidir.
 
Bugün konar-göçer yaşamı sürdüren yörüklerden sadece Sarıkeçililer kalmıştır geriye, onlar da hepi topu yaklaşık 50 hanedir. Kasım ayından nisana kadar Mersin’in Aydıncık ilçesindeki dağların eteklerine geçici olarak yerleşir, ardından Karaman’a doğru deve sırtında yola çıkarlar.
 
Keçi sütünden yapıp çörekotuyla harmanladıkları bez tulum peynirini bir başka yerde yeseniz de aynı tadı alamazsınız. Keçilerini her gün Torosların eteklerinden deniz kenarına indirip otlatmaya çıkaran yörüklerin bol enerjiye ihtiyaçları vardır ve derler ki “Bir çomaç etsek, bütün gün götürür bizi.” Onların dilindeki “çomaç” şehir insanının dilinde “dürüm”dür.
 
 
Bez tulum peynirli, bol tereyağlı, patateslidir. Mutfak kültüründe “yörük sıkması” da denilir buna. Sıkmaların yerini hiçbir şey tutmaz onlar için. Bazen de dağlardan topladıkları türlü otlardan bazlamalar pişirir yörük kadınları. Sacda pişirilen bazlamaların lezzeti, yayıkta çalkalanan ayranın tadı ve ardından közde pişirilen çayın key! bir başkadır.
 
Sarıkeçililer, Torosların geçici misa!rleridir ama Karakeçililer yerleşik yörükleridir Mersin’in. Onlar da keçileri hayatlarından çıkarmasalar da farklı yemekler de yapmaya başlamışlar. Bu da Mersin mutfağına bir başka yörük rengi daha katmış.
 
Yemekleri biraz daha tencere yemeği kıvamındadır. Yörük kadınlarının kendi elleriyle diktikleri bezlerde kuruttukları erişteleri, bulgurları, mercimekleri sofrada eksik olmaz. Sabahları geleneksel çorbalarıyla doyururlar karınlarını ve öyle giderler keçileri otlatmaya.
 
Yörüklerin yaptığı bir başka çorba da Acılı Arap aşı çorbasıdır. Özellikle kış aylarında sıklıkla yapılan bir yemektir Mersin’de. Yörük düğünlerinin, kına gecelerinin, çeyiz alaylarının baş tacı ise ev pilavıdır. Yörüklerin elle, lahana turşusunun yaprağına sıkıştırarak yedikleri bu pilav, mayhoş bir tat bırakır ağızlarda ama üzerine içilen şeftali kompostosunun tadı her şeyi değiştirir.
 
Sözün özü, yörük kültürü ne kadar kaybolmaya yüz tutsa da Toroslarda mutfağıyla yaşamaya devam eder. Siz de bu yemeklerin tadına varmak, Torosların dağ esintisini denemek için bir fırsat bulmaya çalışın...
 
Yörük Yemekleri
Anadolu'ya Selçuklu İmparatorluğu dönemimde gelen, Osmanlı kayıtlarında Yürüyen anlamında, Yörük ya da Orta Asya daki adlarıyla 'Bozuluş' diye nitelendirilen, özbeöz Türk olan yörükler bu gün 'konmuş' yani yerleşik duruma geçmiş Yörükler, daha çok; Manisa, Balıkesir, Kütahya ve Afyonkarahisar'da yerleşiktirler.
 
Yörükler sürekli göç halinde oldukları için yemekleri de kolay yapılabilen, yapılması çok zaman istemeyen yiyeceklerdir. Yemek yerine aş kelimesini kullanırlar. “As pişireceğim” derler. Yemeklerin ağırlığını unlu gıdalar teşkil eder. Temel gıdaları yufkadır. Büyükçe bir saç üzerinde en az iki kişiyle yapılır yufka. Biri yufkayı açar, diğeri sacın üzerinde pişirir.
 
Yufka mümkün olduğunca çok yapılır ve üst üste yığılır haftalarca yenir. Yufka yenmeden kısa bir süre önce üzerine su serpilerek yumuşaması sağlanır. Yörüklerin pratik yemeklerinden biri de bazlamadır. Yufkadan biraz daha kalınca ve küçük olarak sacın üzerinde pişirilir, üzerine tereyağı ya da taze Zenginler yarımada sever.
       
Yörükler Kimdir?
Yörükler ırken bir Turan kavmi olup Türk’tür. Dili de Altay dil grubundan Türkçe’dir. Günümüzdeki Uygur ve Hakas lehçe ve şivesine çok yakın bir Türkçe ile konuşurlar.
 
Yörükler Doğu Göktürklerinin bir kolu ve Uygur, Kazak, Kırgız ve Türkmen gibi bir Türk boyudur.
 
745 yılına kadar Orhon, Altay, Tanrı, Sayan ve Aladağlarda Göktürklerin kurucu ve asli unsuru olarak göçebe yaşadılar. Göktürk (Kutluk) hakimiyetine son vermesi üzerine Uygurlara tabi oldular. Çin ve Moğol saldırılarıyla iyice zayı"ayan Uygur Devletine Kırgızlar 840 yılında son verdi.
 
Yörükler bundan sonra Karahanlı (932-1212), Büyük Selçuklu (1040-1157) ve Harzemşahlar (1157-1231) hakimiyetine girdi. Moğolların, Karahanlı ve Harzemşahlar devletine son vermesi üzerine de Hunlarla başlayan, 9. yy'dan sonra canlanan, Büyük Selçuklularla bilinçli şekilde organize edilip sürdürülen, Moğol zulmü sonucu hızlanan büyük göçe Yürüklerde katılarak Anadolu’ya geldiler.
 
 
Orta Asya’da 1930'lara kadar nüfusunun çoğunluğu göçebe hayvancılık yapan Türk Halkları; Kırgız, Kazak, Türkmenler ve ayrıca İran'daki Kaşgaylar’dır. Diğer Türk halkları da büyük ve küçükbaş hayvancılık yapmakta ise de bunlar (Örneğin; Balkar, Tatar, Özbek ve Uygurlar) göçebe değildir.
 
Saha (Yakut) Türkleri de yarı göçebe şekilde bir hayat sürdürerek Rengeyiği beslemektedirler. 9. Yüzyılda Balkanlara gelen Peçenek, Kuman, Tatar, Kıpçak, Uz ve daha sonra Evladı Fatihan olarak adlandırılacak olan Karlukların yörüklerle ilgisi olabilir.
 
Bu Türk boyları Bizans, Macar ve Slavlarla savaşmış ancak kendi aralarında da anlaşıp bütünleşemedikleri için kalıcı bir devlet kuramamışlardır.
 
Bu Türkler, Bizans Ordusunda paralı askerlik yapmış ancak 1071 Malazgirt Savaşında Selçuklu Ordusunun Türk olduğunu anlayınca Alparslan’ın tarafına geçerek savaşın kaderini değiştirmişlerdir. 
 
Bizanslılar bu Türk Boylarının bir bölümünü Anadolu’nun bazı yerlerine (Örneğin: Toroslar ve Çukurova’ya) yerleştirmişlerdir. Uzlar sayıları çok az olsa da (200 bin) Gagauz olarak bugün Moldavya’da yaşamaktadırlar. Balkanlarda Boşnak olarak varlıklarını sürdürenler; Peçenek, Pomaklâr (yardımcı anlamında) ise Kuman-Kıpçak Türklerinin torunlarıdır. Pomak ve Boşnaklara karşı gösterilen Slav düşmanlığının altında Müslümanlıkla beraber bu Türk kökenlilikte yatmaktadır.
 
Sırp lideri de Boşnakların Slav değil, Türk asıllı olduklarını açıklamıştır. Boşnakların mezar taşlarında ayyıldız vardır. Kuzey Kafkasya’daki Balkarların da mezar taşları aynıdır. Boşnak ve Pomakların tamamı Müslüman, Sünni ve Hane! mezhebindendir. Türkçe bilip konuşamadıkları itirazı ise yeterli bir delil değildir. (Slav, Kuman, Kıpçak, Oğuz, Nogay ve Arapça karışımı bir dil kullanıyorlar)
 
Amerika ve Almanya’da da doğup büyüyen Türk asıllı ailelerin çocuklarının bir kısmı da hiç Türkçe bilmemektedir. Hatta 1918’de bizden ayrılan Suriye’deki Türklerin okuyan gençlerinin çoğunluğu da (Müslüman olmasına rağmen Suriye’nin uyguladığı Araplaştırma politikası sonucu) Türkçe bilmemektedir. Bu ülkelerdeki Türkler azınlık olmaları ve T.C. Hükümetlerinin ilgisizliği sonucu uygulanan aşırı, kültürel, dini (mezhepçilik), ekonomik hatta-siyasi (Türk düşmanlığı) baskı neticesi milli benliklerini gereğince koruyamamıştır.
 
Diğer bir itiraz ise Boşnak ve Pomakların sarışınlığı konusudur. Yeri gelmişken bir yanlışı daha açmakta yarar vardır. Tatarların, Moğollarla bir benzerliği yoktur. Timur'unda Tatarlarla ilgisi yoktur. Tatarlar özbeöz Türk’tür. Hatta Türkiye’de milliyetçi, Turancı, Türkçü !kir hayatının doğmasını sağlayanlar Kazan, Kırım Tatar ve Başkırt aydınlarıdır.
 
Söylenenin ve sanılanın aksine günümüzdeki 48 Türk grubundan sadece Azeri, Abdal, Kazak, Kırgız, Mesket, Türkmen, Yakut gibi on kadar grup esmerdir. (Bir boyunda tamamı bir renk olmayıp, kendi içinde farklılık gösterebilir) .
 
Kazan Tatarları, Sarı Türkişler, Sarı Uygurlar, Kumanlar, Peçenekler, Çuvaşlar, Tuvalar, Hakaslar ve Sarı Keçili Yörükleri sarışındır. Diğer Türk grupları ise kumraldır.
 
Orta Asya’dan Anadolu’ya Göç :
Yörükler, Göktürk (Kutluk) Devletinin asli unsurlarından olarak Altay ve Tanrı dağlarında uzun süre huzur içinde yaşadı. Bu bölgede Kazak, Kırgız ve Moğollarda tamamen göçebe olarak yaşıyor ve hayvancılıkla uğraşıyordu. Afşar ve Türkmenler ise genellikle yarı göçebe idi; Seyhun, Ceyhun nehirleri arasındaki bozkırda (Maveraünnehir) yaşıyorlardı, l. ve 2. Göktürk (Kutluk) (552-630, 682-745) Uygur, Karahanlı, B.Selçuklu ve Harzemşah hakimiyetinden sonra bölgede Moğol tehlikesi baş gösterdi.
 
Gazipaşa Haberler Tavsiye Notu:
uluslararası gastronomi danışmanlığıRestoran Konsept Danışmanlığı ve mutfak danışmanlığı hakkında bilgi almak için belirtilmiş olan linkleri inceleyebilirsiniz...

 



Gazipaşa Haberler Not:
Eğer sizde mesleki haberinizin yada tarifinizin web sitemizde yayınlanmasını istiyorsanız; "Haberini Yada Tarifini Paylaş" sayfamızdaki kriterlere uygun bir şekilde uygun içeriklerinizi bize gönderebilirsiniz. Gazipaşa Haberleri internet sitesinde yayınlanan yazı, haber, röportaj, fotoğraf, resim, sesli veya görüntülü şair içeriklerle ilgili telif hakları www.gazipasahaberler.com 'a aittir. Bu içeriklerin iktibas hakkı saklıdır. İzinsiz ve "kaynak gösterilse" dahi iktibas olunamaz; hiçbir surette kopyalanamaz ve başka bir yerde yeniden yayıma konulamaz.


  • Facebook'ta paylaş

Bu Habere Yorum Yap

   
 
 

Foto Galeri Haberleri