Gazipaşanın O İyi İnsanları, O Güzel Atlara Binip Gittiler...
Mustafa Gazioğlu
Gazipaşanın o iyi insanlarından Bugün Yusuf Dayı'yı son yolculuğuna uğurlarken aklıma bu resim geldi. Resimden hayatta kalan kimse kalmayınca benim için sanki bir devir kapandı.
Bu adamlar hasta olmadıkları sürece yılın 365 günü çalışan adamlardı. Sadece cuma günü namaza kadar işe-güce ara verirler, haftalık sakal tıraşlarını olup, temiz elbiselerini giyip cuma namazına giderlerdi.
Namazdan sonra tekrar evlerine, işlerine dönerlerdi. Biz de onları genellikle okula gidip gelirken Garaslan (cami, okul ve bakkalların olduğu mevkiinin adı) yolunda görürdük. Namaz dönüşü bakkallardan haftalık ihtiyaçlar alınır, atı-eşeği olan heybelere doldurur, olmayanlar fileleri omuzlar evin yolunu tutarlardı.
Evi uzak olanlar; at, eşek veya katırla, yakın olanlar yaya camiye giderdi. Onlar atlarla taşlı patika yollardan çatır çatır yanımızdan geçerken, bizi ezmesinler diye, korkumuzdan kenara, köşeye kaçışırdık.
Aslında çocuklumuzun simge karakterlerinin öteki dünyaya göçü çok önceleri başlamıştı. Sanki dünyaya çalışmak için gelen Sadettin Emmi'nin zamansız aramızdan ayrılışı, bize mahallede kötü şeylerin olacağı hissini uyandırmıştı.
Katırı ile bize gelip gece yarılarına kadar masal anlatan Tombul dayı gidince bir şeyler eksik kalmıştı. Mahallemizin ilk marangozu, keman virtüözü İrbem Emmi hiç hesapta yokken çekip gitti.
Cuma namazlarını kaçırmayan Hatıp Osman, Tıngış Goca Mehmet, Garalıoğlu cuma günleri yollardan geçmez oldu. Topal Yusuf Emmimin anlattığı Ermenek hikayeleri bir anda kesildi.
Oturduğu yerden; emirler veren, hatalarımızda bize kızan, başarılarımızda gururla ''aferin oğlum'', diyen babam da gidince adeta feleğimiz şaştı. Sonra babamın ahbaplarından Nuri Efe, bu dünyadan hiç eğilmeden, bükülmeden dimdik göçüp gitti.
Evinin oralardan geçerken sapsana ya, sap da yemek yiyelim, diyen; sabah namazında gelip bizi yataktan kaldıran, komşumuz Yahya Amca'nın sesini duymamak yalnızlığımızı iyice arttırmıştı zaten.
Yusuf Dayı'nın evi yerleşim bölgesinin az kenarında kalsa da geleni-gideni çok olurdu. Çok mülayim bir adamdı.
Misafir seçmezdi, evine geleni yedirir, içirir, yatağında yatırırdı.
Belki o yüzden lakabına ''Yusufçuk'' demişler.
Yusuf Dayı hiç hayattan şikayetçi olmadı, o sadece çalışıp üretti. Kendi işlerinin yanında bazen yevmiyeli bazen hayrına başkalarının işlerini de yaptı. Kimse ile kavgalı olmadı, kimsenin arkasından konuşmadı.
Çok şükür Mevlaya, elden ayaktan düşürüp O'na acı da çektirmedi. Şairin dediği gibi bugün mutlu bir yusufcuk havalandı.
Kabri nur, mekanı cennet olsun.
Gazipaşa kültürünü yaşatmaya yönelik sosyal destekleri için Sn. Mustafa Gazioğlu hocamıza teşekkür eder başarılar dileriz...