Yeni Bir Stratejik Ortak Olarak Umman Sultanlığı Ve Türkiye Açısından Önemi…
Av. Sedat ÇETİNKAYA
İngiltere ile yakın ilişkiler içinde olan Umman Sultanı Kabus Bin Said’in, 10 Ocak 2020’de vefat etmesinden sonra yerine Heysem bin Tarık bin Teymur Al Said geçmiş bulunmaktadır.
Umman’ın yeni sultanının babası İstanbul’da doğmuş ve büyümüştür. Babaannesi ise Kamile isimli bir Türk’tür ki kız kardeşinin ismi de buradan gelmektedir.
Müteveffa Umman Sultanı Kabus Bin Said, tüm yaşamı boyunca edilgen bir politika izlemiş ve böylece önemli bir sorun yaşamadan yönetimini devam ettirmiştir.
Yönetimine hakim olan ilkelerin ; tarafsızlık, görmezden gelme, geriye çekilme, güce itaat etme, durumu idare etme olarak tanımlanabilmesi mümkündür.
Ancak yeni Umman Sultanı Heysem Bin Tarık’ın, içinde bulundukları ve Umman Sultanlığı tarihine yakışmayan bu silik politikadan rahatsızlık duyduğu açıktır. Zira Birleşik Arap Emirlikleri’nin siyonizmin hizmetine soyunmuş kokuşmuş yönetiminin, Umman’ın ana karasından uzak olan ve Basra körfezini (Hürmüz Boğazı’nı) kontrol eden topraklarını ele geçirmek ve bu toprakları ABD’ye peşkeş çekmek arzusu olduğu gibi Yemen üzerinden Umman’ı baskı altına almak ve karıştırmak gibi alışılagelmiş süfli stratejilerini sahaya sürmesi de söz konusudur.
Hatta bu noktada Suudi Arabistan’la birlikte Umman’da gerçekleştirmek istedikleri bir darbenin, isimsiz kahramanlarımızca deşifre edilmesi durumunun söz konusu olduğunu da belirtmek isterim.
Bu bağlamda Umman Sultanı, ülkesindeki projeleri kasıtlı bir yaklaşımla geciktiren BAE ile bağlantılı şirketlerin işlerine son vermiş ve hatta onların Umman nezdindeki ticari faaliyetlerini yasaklayarak kovmuş bulunmaktadır.
İşte Meselenin Bizim İçin Önem Arzeden Bölümü De Tam Burada Başlamaktadır.
Umman Sultanı, Katar örneğinde olduğu gibi bölgedeki yamyamların kendi varlığını tehdit ettiğini, kendisine yaşam hakkı tanımayacaklarını tereddütsüz biçimde anlamış bulunmaktadır. Bu nedenle tıpkı Katar örneğinde olduğu gibi Türkiye’den destek talep etmiş ve Türkiye’ye Umman’da bir askeri üs kurmasını teklif etmiştir.
Bu Öyle Bir İstektir Ki, Sonuçlarının Tüm Bölgesel Dengeleri Değiştirebilme Olanağı Bulunmaktadır.
Bu cümlemi okurken altta bulunan haritayı özellikle incelemenizi tavsiye ettiğimi de belirtmek isterim. Umman ;
Kızıldeniz’in girişini kontrol eden ve İran- Suudi Arabistan ve BAE şeytan üçlüsünün yönlendirmesiyle üretilen bir iç savaş ile büyük acılara sürüklenen Yemen’in, BAE ve Suudi Arabistan’ın komşusu olduğu gibi Basra körfezinin girişini kontrol eden topraklara ve Pakistan’la da karşı karşıya olan sahillere sahiptir.
Bu yönüyle Umman, Hem Hint Okyanusu’ndan gelen ticaret yollarına, hem Kızıldeniz girişine hem de Basra körfezine hakimiyeti nedeniyle Mısır ve İran üzerinde de büyük bir baskı ve kontrol elde etme kapasitesine de sahip bir ülkedir.
Bu hal ve şartlar altında Türkiye’nin Umman’da bir askeri üs kurması durumunda, BAE ve Suudi Arabistan yönetiminin Türkiye korkusunu iliklerine kadar hissetmesi söz konusu olacağı gibi tüm şer odaklarının Yemen’de bulunan faaliyetlerinin bloke olacağı ve Yemen’in en azından bir bölümünün Türkiye tarafından kontrolünün önünün açılacağını söyleyebilmek de mümkündür.
Ayrıca Türkiye’nin Umman’da tesis edilecek kara ve deniz üssü ile Pakistan arasında geliştirilecek işbirliğinin, gerektiğinde Türkiye’ye ; Basra körfezi çıkışını, Hint Okyanusu’nun çok önemli bir bölümünü ( Umman Denizi- Aden Körfezi ) ve Kızıldeniz girişini kontrol altına alma imkanı vereceği de açıktır. Bu imkan ise ABD – İngiltere- Çin gibi ülkeler üzerinde Türkiye’nin büyük bir stratejik üstünlük elde etmesine neden olacaktır.
İşte Hayati Öneme Sahip Netice, Türkiye’nin Umman’da Askeri Üs Kurması İsteği Tam Anlamıyla Ortaya Konulduğunda , Umman Sultanlığı’nın Gelen Tepkileri Karşılama Yeterliliğini Gösterip Gösteremeyeceği Noktasında Şekillenecektir.
TÜRKİYE, kendisine yönelebilecek her türlü baskıyı etkisiz kılabilecek yeterliliğe sahiptir. Katar örneği ortadadır. Türkiye’nin dostluğunu isteyenlerin, bu dostluğun ebedi olduğunu bilmeleri ve gereğince hareket etmeleri gerekmektedir.
Küresel bir güç olarak yükselen Türkiye, tüm Müslüman coğrafyalar için gönülden talep edilen bir kurtarıcı , düşmanlarımız için ise varlığından korku duyulan bir güç merkezi olma yolunda yükselen bir ivme ile ilerlemektedir.