Gazipaşa Anamur Yaylalarından "Berem Kuyuları" Melleçliler
Ali YILDIZ
Şimdi Türkiye’nin en güzel balıklarının yakalandığı ve balıkçıların çok iyi bildiği bir köyün yaylasından hatırladıklarımı anlatacağım. 1955 veya 56... Bizim Anamur Gazipaşa yaylalarının çocukluğumda en çok iz bırakan mevkii bu BEREM KUYULARIDIR.
Bir kere serde çocukluk var kuyu, kandak deyince tirpede(!) düşeriz.
4-5 yaşlarındaydım. Obanın önü bizden önce göçtü. Babamgil horanta çoluk çocuk olunca yalnız bir karı bir koca sehildeki işleri bitiremediler, biz birkaç gün geciktik.
Yola çıktık malum Şanşa üzerinden, Divlek Beleni, Bodrum, Kayabaşı-Karadorunun Evi, Kayracık, Durumuğar, Eğertaş, Köşek alanı
(burada çaput bağlanan bir ESKİLİ İŞAM vardı. Tozludan sonraki Eskili İşam ayrı), Mezar-beleni, Osman Çayırı, Taşlı-seki, Tepe-gediği, Susuz-üstü, Çamalanı, Sünne Beleni, Karağa üstünde Oluk-önü, Oluk-önünden sonra Küçük tozlu, Koca tozlu, Hayoğlunun Çeşmesi (burada da halkın çaput bağladığı bir Eskili İşam daha vardı),
Göktaş, Akpiladan, Çalba bucağı, Karamıklı, Beldibi, Hanyıkığı, Cavır anlağı, Kaş Pazarı, Çoban Çukuru, Çağaboğazı, Karlıcak, Kapıkısığı, Karain, Işık-Maşadı Dalkır, Arpakoyağı, Berem, Sayca, Kurucaova, Çakılyurt, Yund diye sonlanırdı.
Şanşalı Yaylasına gitmek için, Akçaeğrik’ten ayrılınca, Bozbelen, Kocayatak, Koca Tozak, Küçük Tozak, Sehilci Beleni, Taşlıca Oluk. Bu güzergahta Bahadır Tepesi ki oranın en yüksek yeridir rakım 2350 m. Sağımızda kalırdı.
Biz bu sefer tepeyi batımıza alarak devam ettik. Erbalak yoluna saptık. Erbalak yaylasına sapmamızın nedeni de Akineli Aziz Ağa’nın balı idi. Babam yayla balını ondan alırdı. Aziz Ağa babamın asker arkadaşı ve yayla yollarının yapımında işbirliği olan adamdır. Yaylaya giderken çocuklar ufak, yiyecek de kıt olduğundan yayla soğuğuna dayansınlar diye Aziz Ağa’dan bir deri bal alır kümelenin bir köşesindeki yüklerin arkasına koyardık.
Hergün olmasa da anam oradan derinin bucağını usulüne göre çözer, bakır sahanın birine bal koyar kardeşlerimizle yerdik. Yol ayrımından Berem Kuyularına varmamız lazım. Zira bu yolda hiç çeşme akarsu falan yok. Hem hayvanlara hem çocuklara su.. Zaten geç kalmış olduğumuzdan kar çukurlarının yufka yerlerindeki karlar da bitmişti. Mecburduk Berem Kuyularını boylamaya. Çünkü orada su vardı.
Böylece bizim güzergâh değişti. Bizim güzergâhta normalde Berem kuyuları pek olmazdı. Bu sefer yolumuz Berem kuyularına düştü. Tam da akşam olmuştu. Kuyulara yakın bir yere yükü yıktık. Su alacağız ama ben hayatımda hiç kuyu görmedim. Bizde az çok bir çeşme akar oradan alırız suyu.
Ama esas mesele bu kuyulara biz yanaştıracaklar mı?
Çünkü kuyuları Melleçliler bekliyor. Burası Melleçlilerin yaylası.
Bizim sehil köylerindfe de Melleçlilerin namı kötü. Soygun yaparlar, adam vurular, yol keserler falan.
Peki, bizim köylüler bu kötü şöhreti nereden biliyordu?
Şuradan biliyordu..
Gazipaşa Anamur’un nahiyesi iken mahkemeler ve evlenme izinname işleri Anamur’da görülür, askerlik şubesi Anamur’da falan dolayısı ile Gazipaşa köylülerinin bu Anamur patikasından geçmek mecburiyetleri var. Gazipaşa Anamur patikasının -ki o zaman hakikaten patika- en ıssız ve zor yerinde de Melleçliler oturur. Adamı kessen 3 ay sonra duyulur.
Eeee, Gazipaşa’dan çıkıp Anamur’a giden adam mahkemeye de gitse, askerlik şubesine de gitse, evlenme izinnameleri için de gitse yola giden adamın yanında üç beş kuruş olur, hiç olmazsa yanında azığı falan olur..
O zaman şimdiki gibi muz yok, meyvecilik seralık sebzecilik yok. Zaten Melleç’te toprak yok, su da yok paytarın yüzü. Dolayısı ile halk çok yoksul. Yarısı amelelikle yarısı çobanlıkla geçinirdi bu halkın o zamanlar. Davara da dağda ormancı rahat vermediğinden sürülerin de tadı yok. Zaten amelelik de batıdaki topraklar işlenmeye başladıktan sonra arttı.
Geriye bir tek şey kalıyor yol kesmek ve eşkıyalık. Bir kişi yapsa yüz kişiye mal edilir ya, işte bu yüzden Melleçlilerin şöhreti bizim tarafta kötüydü..
Ayrıca Osmanlı zamanında Selinti, Alanya, Manavgat tarafına kadar yayılmış Melleçli eşkıyaların belgelere geçmiş isyanları vs de var ama bu kadarını bizim köylüler nerden bilecek. Onlar olsa olsa emmisinin dayısın komşusunun başına gelenleri bilir.
Yayla yolundayız, suya ihtiyacımız var ama suyu Melleçliler bekliyor, haydi bakalım sen bu suyun yanına var da korkma..
Kuyunun başına çekine çekine vardık. Kuyuların üstünde karşıdan karşıya uzatılmş sırıklar vardı. Normal kuyudan daha genişçe idi ağızları. Ama açıktı, kapaklı değildi.
Şimdi bizim Gızılallı Hüseyin Demir’in Berem Kuyular resmini görünce hey be köhne Berem kuyyuları bile nereden nereye gelmiş dedim.
Babamı tanıyanlar oldu. 10 yıl önce Kaladıran’da demircilik yaptığı zamandan adını ustalığını duymuşl olanlar vardı. Hemen aşağıya bir kova salladılar hatırlıyorum kova zincire bağlıydı. Kova ile çektiğimiz suyu gabağa güğüme ve ıbrığa doldurduk.
Suları alıp da bir gidişimiz var ama değme gitsin.
Velhasıl o gece Berem kuyuların yanında yattık.
Eskilerin anlattığı gibi Melleçliler bizi soymadılar, yolumuzu kesmediler, paramızı almadılar.
Üstelik de suyumuzu dolduruverdiler.
Meğer bu Melleçliler de bizim gibi insanlarmış.. Vay beee.
Melleçli okuyucular kusura bakmasın. Anlattığımız geçti gitti. Geriye iyilik kaldı..
Hay Allah sizden razı olsun Melleçliler.