Gara Operasyonunun Sonucu Ve Düşündürdükleri…
Av. Sedat Çetinkaya
Kısa bir süre önce, Türkiye ile birlikte hareket edebilecekleri izlenimini verecek tavır, söylem ve ziyaretler ortaya koyan IRAK YÖNETİMİ’nin , Türkiye’nin Gara bölgesine yapmış olduğu operasyon sonrasında gerçek yüzü hemen ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Daha önceki makalelerimde özellikle belirttiğim üzere IRAK, ABD işgali altında bulunan, karşıt gibi görünse de gerçekte İsrail ve ABD işbirlikçisi konumundaki İran’ın kısmi hegemonyasına teslim edilmiş olan bir ülkedir. İNGİLTERE’nin, Irak üzerinde hakimiyet elde etmeye yönelik girişimleri ve politikaları ise güç merkezi oluşturmaktan ve durumu desteklemekten uzak olduğu için dikkate değer bir etki oluşturmamaktadır.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin varlığı ise ; CIA- İsrail ve Fransa bileşkesindeki bir politikanın ürünü olarak şekillenmiş olsa da söz konusu yönetim, Türkiye’nin baskısı altında bulunduğundan, “iki arada bir derede kaldım” politikası izlemekte, konjonktüre göre zaman zaman Türkiye’ye yaklaştığı izlenimini verse de Mossad politikalarının dışına çıkmama stratejisi takip etmektedir. Kısa ve net olarak belirtmek gerekirse, ilk fırsat doğana ve şartlar olgunlaşıncaya kadar Türkiye’yi idare etme politikası gündemdedir…
Dikkat edilecek olursa, SDG’yi legalize etmek için ABD tarafından gözden çıkarıldığı izlenimi verilen Pkk, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne ateş püskürür gibi görünmekte, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ise Türkiye’nin Kuzey Irak’a yönelik baskısının, Pkk’nın faaliyetleri nedeniyle oluştuğu söylemini ortaya koyarak Pkk’yı suçlamakta ancak Türkiye’yi de egemenliğine saygıya ve üstü kapalı olarak operasyonlara son vermeye çağırmaktadır.
Bu arada Irak yönetiminin güdümünde harekete geçen İran yanlısı Haşdi Şabi’ye tabi Nuceba Hareketi milisleri, Başika kampındaki askerlerimize dikkat çekerek, olası Sincar operasyonu için ön alma babından bir tavırla Türkiye’yi tehdit etme cüretini göstermektedir. İran ise Türkiye’nin Musul’a kadar ineceği ve Musul’a yerleşeceği yönünde bir planının olduğunu düşündüğünden, Türkiye’yi karşısına almadan hem Pkk’ya destek vermekte, hem de Irak yönetimini Türkiye karşıtı bir politika için yönlendirmektir.
Bu arada herkese, kısa bir süre önce Pkk’nın Sincar’dan çıkarılması ile ilgili olarak oynanan tiyatroyu ve oyuncuları hatırlatırken, Pkk militanlarının Haşdi Şabi bünyesinde gizlenerek maaşa bağlanmış olduğu ve Sincar’ı hiçbir şekilde terketmedikleri gerçeğini de hatırlatmak isterim…
Bu bağlamda, ABD – İsrail ve yandaşları tarafından elde edilmek istenen şeyin, Türkiye’nin Sincar- Musul- Kerkük hattına yönelik olarak bir operasyonda bulunmasını engellemek olduğunu belirtmek gerekir. Zira Türkiye’nin bu operasyonu engellendiği takdirde, uygun şartlarda yeniden canlandırılmak istenecek ve Türkiye ile Ortadoğu arasına konumlandırılması planlanan Kürt Devleti stratejisi için bir olasılık her daim mevcudiyetini koruyacaktır.
Küreselci ABD ekolünün yönetimi ele geçirir geçirmez yaptığı ilk stratejik icraatın, USS Nimitz Uçak Gemisi Görev Grubu’nu, CENTCOM yetki alanından Hint- Pasifik Görev Bölgesine ( INDO- PACOM) yönlendirmesi olduğu dikkate alındında, kimlerin nasıl bir ittifak içinde olduğu da bir nebze olsun anlaşılabilir hale gelmektedir.
İran, Batınilerin ve Mecusilerin günümüzdeki yeşermiş tohumu, Ermenistan’ın müttefiki ve varlığına nazaran daha ulvi bir hedef için uygun zamanda feda edilmek için İsrail tarafından hazırlanan bir “kurban”dır…
Bu arada Gara operasyonu sonrasında içimizdeki işbirlikçilerin oluşturduğu ittifakın temelinden sarsıldığını, her şart altında çatıda bir birlik hedefi devam ediyor olsa da tabanda fırtınaların koptuğunu belirtmek isterim. İyi partinin şakşakçılarının da mal bulmuş mağribi gibi Kemal Kılıçdaroğlu’nun peşinde koşan CHP’nin sözde milliyetçi geçinen zavallı destekçilerinin de millete bakacak yüzü, siyaset yapacak gücü kalmamıştır.
Zillet ittifakının, milletimizin tüm düşmanları tarafından desteklenen gözde ortağı HDP’nin Pkk bağlantısı ise ; onunla işbirliğine yönelik siyasi kabulü milletimiz nezdinde imkansız kılacak bir şekilde ortaya çıkmıştır…
Bu zıvanadan çıkmış ve Kürt kökenli vatandaşlarımızın iradesini ipotek altına almak için teşkilatlanmış HDP’nin varlığına bir daha açılmamak üzere son vermek, milletimizin ONUR MESELESİ haline gelmiştir. Bu süreç, yüce Allah’ın takdiri ve devletimizin dirayetiyle tam zamanında neticelenecektir…
Yaşananların ; HDP’nin kapatılması meselesine, Anayasa değişikliği çalışmalarının şekillenmesine ve iç siyasete yönelik önemli sonuçları olacağı gibi Türkiye’nin bölgesel hakimiyetini güçlendiren stratejik öneme sahip bir sonucu da bulunmaktadır. Zira artık Türkiye’nin bölgede girişeceği bir operasyona, birilerinin yüksek sesle karşı çıkabilmesi ve bu karşı çıkışın taraftar bulabilmesi olanaksız hale gelmiştir.
Artık hamle sırası bizdedir…
Zaman bizim için akmaktadır ancak zamanlama da herşeydir…
Stratejik hedef ; Kobani'nin ele geçirilmesi tehdidi altında, Suriye'nin Cezire Kantonu ve Musul olmalıdır.
Sayın Erdoğan’ın ; “Eğer biz sizinle NATO'da berabersek, eğer biz sizinle dünyada, NATO'da bu birlikteliğimizi sürdüreceksek bize samimi davranacak, teröristlerin yanında yer almayacaksınız. Gara'da yaşanan bu katliamdan sonra artık hiçbir ülke, kuruluş, yapı ve kişi, Türkiye'nin Irak ve Suriye harekatlarını sorgulayamaz.
Teröristler için ne Kandil ne Sincar ne de Suriye'de bulundukları hiçbir yer artık güvenli değildir” söylemi ise dirayet ve cesaret içerikli perspektifimizi ortaya koyarken, karşımızdakilerin dizlerinin bağını çözmektedir...
"Görelim mevlam neyler, neylerse güzel eyler" diyerek sözlerime son verirken, MHP Grup toplantısında yapmış olduğu tarihi konuşmadan ötürü Sayın Devlet Bahçeli’ye en derin teşekkürlerimi ifade eder, tüm şehitlerimize Yüce Rabbimden rahmet ve Cennet dilerim…
Şehitlerden elli milyon bekçisi olan,
Aşılmaz bir kayadır bu ebedi vatan…