Rusya İle Ukrayna Arasında Oluşan Gerilimin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Açısından Gündeme Getirdiği Fırsatlar…
Av. Sedat ÇETİNKAYA
Rusya, Ukrayna’yı askeri açıdan kuşatma altına alarak, bir yakın savaş tehdidi ile tüm dünyayı korkuturken ; Avrupa’ya içinde bulunduğu acziyet durumunu, NATO ittifakına da gerçek bir birlikten ve güçten yoksun olduğunu göstermiş bulunmaktadır...
Rusya ile ABD yönetimine hakim olan küreselciler arasında var olan ve Ukrayna’nın menüde, Avrupa’nın da paylaşım masasında olduğu bu pasif savaş, Türkiye’miz açısından önemli fırsatların doğmasına da imkan sağlamış bulunmaktadır.
İçinde bulunulan hassas küresel dengeler bağlamında; Avrupa’nın, Rusya’nın, ABD liderliğinde şekillenen küreselcilerin ve Nato ittifakının ayrı ayrı Türkiye’nin varlığına ihtiyaç duyduğu bir strateji zemininde ; kararlı bir biçimde talep etmesiyle, Türkiye’nin istediği her türlü kazanımı elde etmesinin önünde hiçbir engel bulunmamaktadır.
Bu bağlamda, Türkiye’nin oluşturmakta olduğu büyük güç merkezine ve Türkiye’nin varlığına olan ihtiyacın;
1. Türkiye’nin, Suriye ve Irak zemininde, “ABD - müttefikleri ve destekledikleri DEAŞ- PKK//PYD//YPG//SDG” aleyhine ilerlemesine ve Suriye ve Irak’daki düzeni arzuladığı şekilde tanzim etmesine imkan vereceğini ,
2. Türkiye’nin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının tanınması açısından daha etkin bir politikayı sahaya sürmesine olanak sağlayacağını,
3. Yunanistan’ın, Doğu Akdeniz ve Adalar Denizi’nde oluşturmaya çalıştığı kabul edilemez maksimalist politikasının geriletilmesi için baskı unsuru oluşturacağını,
4. Libya’da, Türkiye aleyhine bir dengenin kurulmasını önleyeceğini,
5. İsrail başta olmak üzere Doğu Akdeniz’deki aktörlerin tamamını, Türkiye ile iyi ilişkiler içinde olmaya zorlayacağını,
6. Türkiye’nin, Balkanlar ve Karadeniz coğrafyasındaki etkisini arttırmasına imkan vereceğini,
7. Avrupa Birliği’ni, Türkiye’ye karşı edilgen kılacağını,
8. Avrupa Birliği’ni, Türkiye’ye karşı siyasi ve ekonomik tavizler vermek durumunda bırakacağını,
9. Türkiye’ye yönelik savunma sanayi kısıtlamalarını gerileteceğini,
10. Rusya’nın, Türkistan coğrafyasındaki bozucu ve ön alıcı faaliyetlerini sınırlamasını sağlayacağını,
11. Ukrayna’yı, Doğu Avrupa ve Baltık ülkelerini, Türkiye ile ilişkilerini genişletilmiş bir işbirliği platformu dahilinde tanımlamaya yönlendireceğini,
12. Ortadoğu coğrafyasında Türkiye’nin siyasi, ekonomik ve askeri etkisinin artmasına olanak sağlayacağını,
13. Küresel sermaye ve Ortadoğu sermayesi başta olmak üzere güvenli liman arayan yatırımların, Türkiye’ye yönelmesi için yol açıcı ve teşvik edici bir unsur olacağını,
14. İran’ın, Ortadoğu coğrafyasındaki etkisinin sınırlandırılması için Türkiye’ye avantaj sağlayacağını,
15. Türkiye’ye, Türkistan coğrafyasındaki kardeş ülkelerin imkanlarını batıya ulaştırarak zenginleşebilmelerini sağlama noktasında stratejik anlamda girişimde bulunma imkanı vereceğini,
16. Türkiye’nin, Kafkaslardaki etkisini arttırabilmesi için siyasi zemin sağlayacağını,
17. Türk Devletler Birliği’nin kök salıp güçlenebilmesi için gerekli olan zamanı kazandıracağını,
18. Çin’in, Doğu Türkistan politikalarında gevşeme eğilimine girmesi için zorlayıcı bir siyasi zemin oluşturacağını,
19. Tüm bölgesel enerji aktarım güzergahlarının, Türkiye üzerinde toplanmasını sağlayacak gelişmeleri destekleyeceğini,
20. Türkiye’nin, batı ittifakına karşı, stratejik, ekonomik ve askeri açıdan güç kazanabilmesi noktasında gerekli zamanı elde etmesine olanak sağlayacağını,
21. Türkiye’ye yönelik ekonomik saldırıların kesilmesine, Türkiye’nin kısa sürede ekonomik bir atılım içine girmesine ve tüm ekonomik parametrelerinin kısa sürede içinde düzelmesine neden olacağını,
22. Ve ülkemizin iç siyasetindeki muhalif yaklaşımların pasifize olması ve muhalefete yönelik dış desteğin bloke olması noktasında hükümete büyük bir olanak sağlayacağını vb. SÖYLEYEBİLMEK MÜMKÜNDÜR…
Ancak belirtmek gerekir ki yukarıda belirtmiş olduğum ve bazı eklemelerin yapılabilmesi mümkün olan bu stratejik imkan havuzu dahilinde bir kazanım elde edebilmek için, her kalem üzerinde aktif bir politik mücadele başlığı açmak ve hassasiyetle yürütülen bir çalışmayı ortaya koymak gerekmektedir.
Türkiye gibi dünya dengelerini değiştirmeye muktedir olduğunu ortaya koyan ve dünyanın merkezinde önlenemez bir güç olarak yükselen bir ülkedeki iç siyasetin, dış dengelerden bağımsız düşünülebilmesi mümkün olmadığından, yanlış safta kendilerine rol arayan Kılıçdaroğlu, avanesi yüzüstü düşmüş ve burunları üzerine sürtmüşlerdir.
Onların dümen suyunda yüzenler ise her daim kaybetmeye mahkum olan zavallılar ve gafiller olarak nitelendirilmekten kurtulamayacaklarını bir kez daha ortaya koymuşlardır.
Zaten onlar için önemli olan da kimin boyunduruğunda yönetildikleri değil; içecek rakıya, yenecek mezeye, yüzecek denize, gerektiğinde kullanmak üzere tuvalete ve aleyhine slogan atacakları üç beş devlet kurumuna sahip olmaları yeterlidir...
Kurdukları yuvarlak masa ise, ilkeleri olmadıklarını ve küresel güçlerin tekeri konumunda olduklarını belirleyen ve Sayın Devlet Bahçeli’nin ifade ettiği gibi gizli ortakları HDP ile sinsi destekçileri Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri’ni saklayan bir simgedir.
Ancak efendileri bize kul olunca, içimizdeki yardakçılarının müslüman- Türk milleti aleyhine güç devşirme ve yabancı merkezler lehine muhalefet etme imkanı da olmayacaktır…
Herkes, tarihte olduğu gibi eninde sonunda Büyük Türk Devleti’ne ve onun Yüce Allah’ın adına yükselen kutlu hükümranlığına biat edecektir...
20 yıl önceki Türkiye’yi bilmeyenler, 20 yıl sonra geldiğimiz noktayı analiz edemeyecekleri gibi 20 yıl sonra ulaşacağımız gücü de tanımlayamayacak ve hayallerinde canlandıramayacaklardır. Ancak tarihin derinliklerinde saklı olan güce ve geleceğin ufkuna bakan bizler, yarının dünyasında yaşanacak olanları adımızı bildiğimiz gibi biliyor ve kısmen de olsa burada ifade ediyoruz...
Yeşermesi ektiğimiz tohumun haktır,
İşte o gün ruhlarımız şad olacaktır…