Biyolog Mustafa Akkoca'dan Koronavirüs "Covid-19" Yorumu
Virüsleri anlamak için önce canlılığı anlamamız gerekir. Canlıların hepsi hücrelerden meydana gelir virüsler ise tam anlamıyla bir hücre değildir. Her canlı hücrenin gerçekleştirmek zorunda olduğu yaşamsal olayları (solunum, boşaltım, protein sentezi... gibi) virüsler tek başlarına gerçekleştiremezler.
Canlı hücrelerde meydana gelen her türlü madde sentezleme ve madde yıkma olaylarına metabolizma denir. Metabolizma faaliyetlerini yöneten moleküller vardır bunlara da enzim denir.
Enzimlerse protein temelli bileşiklerdir.
Virüsler kendi enzimlerini üretemezler o yüzden canlılık özelliği gösterebilmek için bir hücrenin içine girmek zorundadırlar.
Canlıların hepsinin hücrelerden meydana geldiğini yukarda yazmıştım. Bu hücrelerin işleyişi şu şekilde olur. Her hücrenin DNA dediğimiz bir kalıtım molekülü vardır.
Deyim yerineyse bu canlının yaşam planıdır. Canlı türlerinin bütün özellikleri DNA üzerinde gen dediğimiz bölümlerde kayıtlıdır. DNA’yı bir kitap olarak düşünürsek Gen kitabın içindeki bir konudur. Gen nükleotit adını verdiğimiz birimlerden meydana gelmiştir. Nükleotiti de harfe benzetebiliriz. Harflerle konular anlatılır o gen olur konuların toplandığı ana kitapsa DNA’dır.
Canlı türlerinde farklı farklı sayılarda DNA bulunabilir.
Canlının yaşamının işleyişi bu DNA’da kayıtlı genlerin kodladığı proteinin sentezlenmesi ve bu proteinin işlevsellik kazanmasıyla olur. Örneğin kan grubumuzdan bahsederken söylediğimiz A, B, 0 gibi ifadeler aslında alyuvarımızın üzerinde bulunan proteini anlatmaktadır. Anne ve babamızdan aldığımız genler protein sentezinde kullanılmış ve kan grubumuzu ortaya çıkarmıştır.
Kısa bir bölümde protein sentezinden bahsettikten sonra virüslere döneceğim. DNA’da kayıtlı bilgilerden her konuya gen demiştik. İşte canlı hücrede protein üretileceğinde bu DNA üzerinden kopya bir molekül üretilir buna da RNA denir. DNA’yı bir yemek kitabı olarak hayal edelim.
DNA kütüphanedeki yemek kitabı olsun, yapmak istediğimiz yemeğin tarifi olan sayfayı açıyoruz bundan bir fotokopi çekiyoruz bu RNA oluyor. Bu fotokopiyi mutfağa götürüyoruz mutfakta bu tarife göre bir yemek üretiyoruz bu da protein oluyor. Yemeği ürettiğimiz tencere de ribozom oluyor.
Şimdi yukarıdaki bilgileri toparlarsak canlının yaşamsal olaylarını yürütebilmesi için protein sentezlemesi gerekiyor. Protein sentezlemek için de kalıtım maddesine (DNA, RNA) ve ribozoma ihtiyacı var. İşte kritik durum bu, virüslerin ribozomu yok ribozomları olmadığı için de protein sentezleyemiyorlar. Protein sentezleyemedikleri için de enzim üretemiyorlar o yüzden hücre dışındayken metabolizmaları yok yani canlılık faaliyeti göstermiyorlar. Bu nedenle de virüsü herhangi bir antibiyotikle öldüremiyoruz.
Peki bu virüs nasıl yaşıyor? Virüs ancak bir hücrenin içine girdiğinde canlılık faaliyeti gösterebiliyor. Virüsün kendi ribozomu olmadığı için kendi proteinini sentezleyemeyeceğinden DNA ve RNA’yı birlikte bulundurmaya ihtiyacı yoktur. İkisinden birini bulundurması yeterlidir. Bulundurduğu kalıtım maddesine göre de DNA virüsü ya da RNA virüsü olarak adlandırılır. Bizim konumuz olan Covid-19 da bir RNA virüsüdür.
Hücreyi içinde yaşadığımız oda olarak hayal edersek bu odaya girmek için kapıya ihtiyaç var. Hücrenin de içine madde girebilmesi için özel kapılar vardır bu kapılar proteinden meydana gelmiştir. Virüs hücrenin bu kapı proteine tutunur içeriye RNA’sını gönderir (Covid-19 ACE2 proteini kapı olarak kullanır) içeri giren RNA hücrenin yönetimini ele geçirir kendine ait bir sürü kopya RNA ve proteinler ürettirir sonra genelde hücreyi parçalayıp yüzlerce yeni virüs olarak dışarı çıkar ( Onun teşekkür anlayışı da bu)
Virüslerin yapılarını incelediğimizde genelde proteinden meydana gelmiş bir zarf içerisinde bir kalıtım maddesinden (DNA veya RNA) meydana geldiğini görürüz. Yukarıda bahsettiğim genel canlıların RNA’sı bir çeşit proteine ait bilgi içerirken virüslerin RNA’sı bir çok proteine ait bilgi içerebilir.
Bizim konumuz olan Covid-19 otuz bin harfle ifade edilmiş 29 farklı proteini kodlayan bir RNA’ya sahip. RNA’nın nükleotit dediğimiz harflerden meydana geldiğini yukarıda belirtmiştik, işte bu harflerin harf çeşidi veya sırası değiştiğinde cümlenin anlamı değişiyor.
Biz buna mutasyon diyoruz. (Kalıtım molekülünün içerdiği bilginin değişmesi) Kalıtım molekülünün içerdiği bilginin değişmesi, buna göre üretilen proteinin de değişmesi demektir. Covid-19 da ortaya çıktığından beri birçok mutasyon geçirmiş durumda. Virüsün proteinlerine bakılarak ne zaman nerede mutasyon geçirdiğinin takibi yapılabiliyor. Şu anda dünyada hakim üç Covid-19 formu var.
Covid-19 virüsünün adını aldığı taç şeklindeki çıkıntılar da proteindir. Biz hastalığa yakalanıp iyileştiğimizde bizim bağışıklık hücrelerimiz virüsün proteinlerine kitlenen özel bir protein molekülü üretir buna da antikor denir. Basında ve çeşitli programlarda duyduğumuz plazma tedavisi iyileşmiş kişinin kanında bulunan bu antikorların hasta kişiye verilmesi esasına dayanır. İşte bu kadar hızlı mutasyon geçiren virüse karşı aşı geliştirmek çok zor geliştirilirse de grip aşısı gibi koruyuculuğu az olabilir.
Örneğin kızamık virüsü bu proteinlerini hiç değiştirmediği için bir kez aşı oluyoruz ömür boyu bizi korurken grip virüsü sık sık mutasyon geçirip proteinlerini değiştirdiği için ona uzun süreli bağışıklık kazanamıyoruz.
Virüsün yapısını incelediğimizde zarf proteiniyle beraber bir yağlı kabarcıkla çevrelenmiş vaziyette bulunur. Yukarıda virüsün hücre dışında canlılık faaliyeti göstermediğini o yüzden antibiyotiklerle öldüremeyeceğimizi söylemiştim ya virüsün zayıf tarafı o yağlı kabarcık işte. Bildiğimiz eski usul dededen kalma beyaz sabun var ya işte o virüsün yağ kabarcığını parçaladığı için virüsü yok eder.
O yüzden elimizi yıkamak zorundayız, çeşitli kimyasallar da o yağlı yapıyı çözer o yüzden dezenfektanlar kullanırız. Sıcaklık da proteinin yapısını bozar o yüzden kıyafetleri sıcak suda yıkayıp ütülemek zorundayız. Güneş ışığı özellikle ultraviole DNA ve RNA’nın yapısını bozar bazı proteinlerin yapısını bozar.
Bazı maddeleri güneşte bırakarak ta virüsten kurtulabiliriz. (Buradan şu sonucu çıkarmamak gerek evde kalıyoruz güneşe çıkmadığımız için virüslerimiz ölmeyecek demeyelim güneş ışığı bizim hücrelerimizin içine işlemiyor.)
Gelelim test konusuna 1- qPCR testi: Kişinin solunum yolundan alınan örnekte virüsün RNAsını arama şeklinde yapılan bir testtir ve 3-4 saat gibi bir zamanda sonuçlanır.
Antijen testi: Kişinin solunum yolundan alınan örnekte virüs proteini arama testi olup 15-20 dakikada sonuçlanır
Antikor testi: Kişiden alınan kanda virüse karşı üretilmiş proteinin arandığı test olup 15-20 dakikada sonuçlanır.
Virüsün geleceği, dünyaya, ekonomiye etkileri bizi bekleyenler konularındaki düşüncelerimi bir sonraki yazımda paylaşacağım.
Ancak şunu peşinen söyleyebilirim milattan önce ve milattan sonra belki sadece tarih açısından önemliydi ama Covid-19 dan önce ve Covid-19 dan sonra dünya tarihinde ve yaşayışımızda gerçekten çok kalıcı değişmelere neden olacak.
Biyolog Mustafa AKKOCA'nin sosyal ağından alıntıdır.