Rusya’nın Kapasitesini, Siyasi Ve Stratejik Planlarını Analiz Etmek, Önümüzdeki Yüzyılı Nasıl Şekillendireceğimizi Belirleyecek En Önemli Unsur Olacaktır…
Av. Sedat Çetinkaya
RUSYA FEDERASYONU ; geniş topraklara yayılmış, iklim koşulları çok iyi olmayan, nüfusu azalma eğilimi içinde bulunan, bünyesindeki Türk ve Müslüman nüfusun oranı devamlı artan, zayıflama eğilimi ortaya çıktığında dağılma sürecine girmesi kolay olan, büyük bir nükleer cephaneliği bulunan, çok yönlü üretim kapasitesine sahip olmayan, petrol- doğalgaz ve silah satışı üzerine kurulu ekonomiye sahip bir ülke konumunda bulunmaktadır.
V.Putin liderliğinde yönetilen Rusya, stratejik açıdan birçok eksikliği bünyesinde barındırmasına rağmen, NÜKLEER KAPASİTEYE SAHİP ORDUSUNUN VARLIĞINA GÜVENEREK, maksimum etki alanına ulaşmayı ve bu etki alanı üzerinden jeopolitik bir kurguyu gerçekleştirmeyi hedeflemektedir.
Bu bağlamda Rusya, soğuk savaş dönemindeki rol arkadaşı Amerika Birleşik Devletleri ile “ETKİ ALANLARININ PAYLAŞILMASI KONUSUNDA” ciddi bir gerilim yaşamaktadır. Aslında bu gerilimi oluşturanlar, dünya hakimiyeti mefkuresiyle hareket eden ve yeni dünya düzenini, Çin ve ABD arasında şekillendirecekleri gerilim üzerinden tanımlamak isteyen ve diğer tüm devletleri kendilerine tabi kılmak için büyük planlar kuran küreselci baronlardan başkası değildir.
Küreselciler, ABD- İngiltere ittifakı ile Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere hegemonyasına tabi devletleri, gerilimin bir safında konumlandırırken; ZENGİN AVRUPA’yı, ekonomik olarak Çin’e açık olan ancak askeri ve siyasi olarak ABD kontrolünde bulunması gereken bir alan olarak tanımlamış bulunmaktadır.
Ancak küreselcilerin TAMAMEN PARÇALAMAK İSTEDİKLERİ RUSYA, planladıklarının aksine bir toparlanma sürecine girerek, yeniden bir güç merkezi olarak yükselmekte olduğundan, ABD HEGEMONYASININ AVRUPA’DAKİ GELİŞİM SÜRECİ DE SEKTEYE UĞRAMIŞ BULUNMAKTADIR.
Zira küreselcilerin bu hususa yönelik olarak planlamış oldukları Avrupa hegemonyası, KAZAKİSTAN’IN BİR BÖLÜMÜNÜ İÇİNE ALACAK VE TÜRKİSTAN COĞRAFYASINI, ÇİN İLE ABD ARASINDA PAY EDECEK BİR YAKLAŞIMI İÇERMEKTEDİR.
Bu arada Türkiye’nin, önlenemez bir biçimde yeni ve büyük bir güç merkezi olarak ortaya çıkıp, Afrika’dan Moğolistan'a kadar olan topraklarda askeri- siyasi- dini ve ekonomik açıdan önemli etkiler meydana getirmesi, küreselcilerin bölgeye ilişkin tüm planlarını adeta mahvetmesi ve İpek Yolu projesini kontrol altında tutan Türk Devletler Birliği’ni şekillendirmesi, işlerin küresel güç merkezleri açısından daha da girift bir hal almasına neden olmuş bulunmaktadır.
Ayrıca küreselcilerin güdümündeki ABD ile Rusya ve Türkiye’nin çekişmesi ve bu devletlerin kendi aralarındaki ekstra gerilimleri, Avrupa’nın da çeşitli ikilemler içinde kalmasına ve ABD’nin, Avrupa üzerindeki hakimiyetinin sarsılmasına neden olmuş bulunmaktadır. Çünkü Avrupa’nın bir bölümü, Türkiye ile ilişkilerini geliştirmek isterken, Almanya başta olmak üzere enerji açısından Rusya’ya bağlı olan ve Rusya’nın askeri tehdidine muhatap olmak istemeyen bir bölümü ise ABD’nin gerilim politikasına rağmen Rusya ile düşmanlık politikası gütmekten uzak durmayı tercih etmektedir.
Bu durum ise ABD ÜZERİNDEN GELİŞEN KÜRESEL HEGEMONYANIN SINIRINI VE OLANAKLARINI BELİRLEMEKTEDİR. Bu durum karşısında ABD’nin uygulayabileceği strateji daralmakta, Rusya ile anlaşmak ve Rusya’nın parçalanması ile ilgili faaliyetleri zamana yaymak biçiminde ortaya çıkmaktadır. Aksi takdirde gerilime ve yenilgiye uğrama durumu ile karşı karşıya kalmak gibi bir risk ufukta görünmektedir.
Bu fırsattan istifade eden Rusya ise ABD aleyhine ne kadar ilerleyebileceğini test edecek her türlü mekanizmayı devreye sokmuş, elinin Balkanlar’a hatta Afrika içlerine kadar uzanabileceğini ortaya koyarak güç gösterisinde bulunmuş ve muhtemelen koparabileceği tüm tavizleri de almıştır.
Bu noktadan sonra gerek ABD ve gerekse Rusya açısından oynanan şey ise tüm dünyaya karşı sahnelenen bir tiyatrodan ibaret kalmıştır. Ancak bu tiyatronun, önümüzdeki süreci şekillendirecek önemli etkilerinin ve boyutlarının olduğu da gözden kaçırılmamalıdır. Çünkü herkes anlamalıdır ki hem ABD, hem Rusya hem de Türkiye, çok yönlü olarak birbirine rol yapmaktadır. ORTADA GİZLİ VE AÇIK OLMAK ÜZERE, HEM İKİ TARAFLI ANLAŞMALAR HEM DE DÜŞMANLIKLAR MEVCUT BULUNMAKTADIR.
Hatta bu noktada mecburen ve göbekten bağlı oldukları küreselcilerle birlikte hareket eden İngiltere’nin, yan bir politika ile mümkün olduğunca Türkiye ile birlikte yürüyen adı konulmamış bir siyaset güttüğünü söyleyebilmek de BELKİ mümkün bulunmaktadır. Ancak İngiltere’nin bu politik stratejisinin, BİZİ AVLAMAK İÇİN BİR YEM OLMA ihtimalinin bulunması nedeniyle, ihtiyatlı olmakta fayda olduğunu da görmek lazımdır…Çünkü İngiltere’nin ; ülkemizdeki politik arenayı, kendi lehine kontrol altına alma çalışmalarının uzun süredir devam ettiği de tarafımızca bilinmekte ve izlenmektedir.
Ana meseleye dönecek olursak, Tacikistan ile Kırgızistan arasındaki gerilimlerin de Rusya tarafından oluşturulduğunu söyleyebilmek mümkündür. Rusya, hem gerilim oluşturup hem de bu gerilim üzerinden Kırgızistan üzerinde yeniden askeri ve siyasi hakimiyet kurmaya çalışmaktadır. Ayrıca bu noktada elektrik kesintileri üzerinden Özbekistan’da oluşturulmaya çalışılan hoşnutsuzluk üzerinden planlanan muhtemel algı operasyonlarını, Afganistan- İran arasında çıkarılmaya çalışılan çatışmalardan hareketle hedeflenen ortamı da gözardı etmemek gerekmektedir.
Rusya, Ukrayna’ya saldırmayacağını ilan etmiştir ancak Rusya’nın bu ilanının, bir yanıltma stratejisi olması mümkün gibi görünse de gerçek olması şimdilik daha yüksek bir ihtimal gibi durmaktadır. RUSYA BU MANEVRA İLE Sayın Erdoğan’ın barışı sağlayan adam olma imkanını bloke etmiş ; gören gözler nezdinde Türkiye’nin, Rusya’yı durduran ülke olarak ön plana çıkmasını engelleme politikası güttüğünü ortaya koymuştur. Bu durumda V. Putin’in Türkiye’ye gelmesi lüzumlu olmamasına rağmen, Türkiye’ye geleceğini daha önce açıklamış olması, RUSYA’NIN ÜLKEMİZİ İLGİLENDİREN BAŞKA BİR POLİTİKASININ söz konusu olduğunu da açık bir biçimde göstermektedir.
ABD’nin, UKRAYNA’YI ORTADA BIRAKMASI tüm dünya tarafından görülürken, Sayın R. Tayyip Erdoğan yönetimindeki Türkiye’nin, Rus tehdidi’nin ortadan kalkmadığı bir ortamda, ilgili herkes tarafından TEK ÇÖZÜM MERKEZİ olarak gösterilmesi, Türkiye’nin hem bölgedeki hem Avrupa üzerindeki hem de dünya sathındaki ağırlığını iyice arttırmaktadır.
İşte Rusya, her ne kadar anlaşmış olsa da küreselcilere karşı oyun oynadığından, BENİM BÖLGEDEKİ MUHATABIM VE ÇÖZÜM ARADIĞIM MERKEZ TÜRKİYE DİYEREK onları delirtmeyi ve Türkiye ile ABD ilişkilerini biraz daha germeyi hedeflemektedir. Elbette Sayın Erdoğan da bu durumu, hem Avrupa’ya hem de ABD’ye karşı kullanarak, çeşitli noktalarda ülkemiz adına kazanımlar elde etmeyi ve Rusya’nın, Türkiye ile yakın ilişki içinde olma arzusu ve zaruretinden faydalanarak, küresel strateji tahtasında ülkemiz politikası lehine alan açmayı hedeflemektedir.
Önümüzdeki süreçte Rusya bağlamında DİKKAT ETMEMİZ GEREKEN YER, İngiltere’nin de işin içinde bulunduğu Ermenistan ile Türkistan coğrafyasındaki gelişmeler, DİKKAT ETMEMİZ GEREKEN ŞEY ise küreselci paganların en önemli hedefinin bir Türk- Rus savaşı çıkarmak olduğu gerçeğidir…
TÜRK DÜNYASI, Rusya tehdidine karşı hızlı ve etkili bir biçimde örgütlenmesini tamamlamalı, tüm eksikliklerini gidermek üzere hummalı bir çalışma içine girmelidir. BUGÜN UKRAYNA’NIN YAŞADIĞINI, önümüzdeki süreçte Türk dünyası olarak bizim yaşama ihtimalimizin bulunduğu hiçbir zaman aklımızdan çıkmamalı, askeri kapasitemizin ve işbirliğimizin stratejik örgütlenmeler doğrultusunda en yüksek seviyeye çıkarılması hedeflenmeli ve Rusya’nın bizim aleyhimize kurabileceği ittifaklar şimdiden bloke edilmelidir.
Rusya’nın bize karşı nerede tavizde bulunduğu değil, bizi nereden uzaklaştırmak istediği ve bize karşı hangi stratejik üstünlüklere sahip olduğu gözden kaçırmamız gereken husus olmalıdır.
Rusya ekseninde yeni dönem politikamız, AÇIKÇA İLAN ETMEDEN ; Rusya’nın zayıf noktaları üzerine oynamak, Rusya içindeki bağımsızlık hareketleri için çekirdekler oluşturmak, Rusya’yı iç karışıklığa sevk edecek zeminler üzerinde çalışmak, Rus gazının alternatiflerini geliştirmek, Ukrayna’nın askeri kapasitesini büyütmek, Balkanlar ve Doğu Avrupa'daki Rus etkisini bloke etmek ve en önemlisi nükleer silah kapasitesine ulaşmak üzerine olmalıdır...