loader

Geçmişten Günümüze Türkiye ve Gençliğe...

Av. Sedat ÇETİNKAYA
Yazar:Av. Sedat ÇETİNKAYA
Bu yazı

Geçmişten Günümüze Türkiye Ve Gençliğe Sesleniş…
 
Ülkemizde tam bir yokluk ve fakirlik hali söz konusuydu. Temel ihtiyaç maddeleri dahi karneye bağlı olarak satılıyordu. Sözde milliyetçi CHP güdümündeki gençler, komünist- sosyalist devrim için örgütlenmiş, Anadolu’nun bağrından çıkmış kurt yeleli vatan evlatlarına saldırıyor, güya Türk vatanını korumakla görevlendirilmiş ordu ise CIA güdümündeki bir darbe için fitneyi körüklüyor, emniyet güçlerini de oluşturduğu baskı ve oluşturduğu ikilik ile etkisizleştiriyordu. Zaten batılı küresel güçlerin maşası vasfıyla kendilerine biçilen rolün bir gereği olarak, Türk Milleti üzerindeki baskıyı devam ettirmek için 10 yılda bir darbe yapmayı da alışkanlık haline getirmişlerdi.
 
Siyaset arenası ise birçoğu bu ülkenin geleceğini zerre kadar düşünmeyen ve kökleri dışarıda bulunan siyasi partilerle ve onların kaşarlı ve her biri masonlukta level atlamış, kaos oluşturmakla görevlendirilmiş temsilcileriyle dolup taşıyordu. Türkiye’nin asla gelişememesini temin etmek amacıyla özel olarak kurgulanmış bir parlamenter sistem ile ; hükümet kuramamak, erken seçime gitmek, milletvekili satın almak, hükümete dışarıdan destek vermek, hükümete destek verme noktasında şantaj uygulamak, ekonomik krizler, IMF görüşmeleri, memur maaşlarının ödenememesi tartışmaları gibi hususlar sıradan ve günlük meselelerden ibaretti.
 
Ekonomi diye bir şey ise emin olunuz ki yoktu. Döviz olmadığı gibi bulundurmak da suçtu. Ülke sathında kurulmuş üç beş dandik fabrika, zengin ailelerin kurduğu birkaç montaj tesisi, zor bela yapılmış birkaç baraj, halkın büyük bölümünün yaşadığı köylerde üretilen geçimlik tarım ürünleri, küçük çapta tekne balıkçılığı, geleneksel usullerle yapılan hayvancılık ülke ekonomisi olarak tanımlanmaktaydı. 
 
1980 yılında % 64’ü tarım ürünlerinden oluşan ve toplam 2.9 milyar Dolar, 1990 yılında ise 12,9 milyar Dolar, 2001 yılında ise 31,3 milyar Dolar tutarında bir ihracatımızın bulunduğu dikkate alınırsa, ekonomik gerçeklerin çok daha iyi bir şekilde anlaşılabileceğini belirtmek isterim. Hatta bu noktada biraz artan ihracatımızın, para kazanma amacına matuf bir artış değil, modern köleliğin bir gereği olarak ülkemizde yaptırılan ucuz üretim nedeniyle ve hayali ihracat kalemleriyle gelişmeye başladığını da önemle ifade etmek isterim.
 
Bu arada ülkede her şeye burnunu sokan, savaş için hazırlık yapmaktan başka her şeyle ilgilenen ve düzmece bir laiklik anlayışıyla Müslüman- Türk Milleti’nin inancı ve özellikle de kadınlarımızın başındaki örtüyle azılı bir kafir edasıyla mücadele eden, kendisini bu milletin fertlerinin başını koparmak için kalkmış kılıç yerine koyan bir ordu anlayışı mevcuttu. Bu ordunun ne Müslüman kimliğiyle ne de Türk’lükle uzaktan yakından ilgisi de yoktu. Bu ordu ABD ve NATO’nun devşirme güçlerinin yönetiminde bulunan ve amacı Müslüman- Türk Milleti’nin başını kaldırmasını engellemek olan bir orduydu. 
 
Ancak FETÖ’yü el üstünde tuttukları, annesi baş örtüsü takıyor diye nice nitelikli subayı ordudan atarken ; NATO devşirmesi , CIA ajanı, ABD köpeği FETÖ mensuplarını en kritik noktalara taşımaları ile görülmüş bulunmaktadır. Bu dönemde askerlik dediğiniz şey ise ; 
 
18 ay yapılan, tüm askerlik boyunca 1.Dünya savaşından kalma tüfeklerle birkaç mermi atıp, hergün 6 – 8 saat gereksiz yerlerde nöbet tutup, mıntıka temizliği ve yanaşık düzen eğitimi yapıp zaman öldürülen, berber- bahçıvan- terzi- çaycı- aşçı - kantinci- şoför gibi hizmetlerin vatan evlatlarına bedava yaptırılıp, oluşturulan bu güç vesilesiyle de siyasetin baskı altına alındığı bir uygulamadan başka bir şey değildi. Türk ordusunda Türk olmak, peygamber ocağında namaz kılmak bile mümkün değildi. Ordumuz Türk Ordusu değil, gerektiğinde İsrail’e hizmet etmek için hazırlanan dinsiz ve milliyetsiz bir NATO ordusuydu. Zaten kullandığı hiçbir silah, ülkemizin malı olmadığı gibi kullandığı her silah da Amerikan artığından ibaretti...
 
Geçmişten Günümüze Türkiye ve Gençliğe...Ülkenin anayasal kurumları da ordunun durumundan farksızdı. Her biri vesayet düzenin şekil değiştirilmiş görünümünden ibaretti. Zira bu kurumları, yöneticilerini, yöneticilerinin atama şekillerini darbe yasaları belirlemişti.
 
Kazara iş yapmak için faaliyette bulunmaya çalışan hükümetlerin hepsi, bu vesayet odakları tarafından bloke edilmiş, ancak onlarla işbirliği içinde hareket edenlere belli kriterleri aşmamak koşuluyla ilerleme fırsatı verilmiştir. İşte iktidar olursunuz ancak muktedir olamazsınız sözünün ve gerçekliğinin temeli de bu aşağılık, işbirlikçi ve vatana ihanet ile tütsülenmiş düzende yatmaktadır.
 
Medya dediğiniz yapı ise TRT televizyonu ve sonradan uydudan yayın yapması nedeniyle varlığına mecburen izin verilen bir özel televizyondan ve hemen hemen hepsi, belirli odakların tekelinde yayın yapan bağnaz- faşist- ABD yanlısı, batı yalakası gazetelerden ve çoğu CIA ajanı konumundaki gazetecilerden ibaretti. Televizyonlarda öyle her talep ettiğinizi izlemek, her aklınıza geleni yazmak, istediğiniz gibi gösteri yapmak, basın açıklamasında bulunmak, yürüyüş yapmak hayal bile edilemezdi. Bildiğiniz Ahmet Hakan, ülkedeki en muhafazakar, sakallı, dinci , şeriatçı görünümlü gazeteciydi ki artık gerisini sizin ufkunuza ve hayal gücünüze bırakıyorum.
 
Yıllarca başımıza bela olan PKK terör örgütü bile , hem yönetim üzerindeki etkisi nedeniyle ordunun varlığını güçlendirmek, hem de Türkiye’nin gelişimini engellemek için bu ülkenin istihbarat birimlerine kurdurulmuş bir yapıdan başka bir şey değildi. Bu ülkenin diyorum ancak Sayın Hakan FİDAN’ın dönemin müteşarlığına atandığı tarihe kadar bu ülkenin istihbarat birimi diye bir şey de yoktu. Sistem tüm iyi niyetli kişilerin varlığına rağmen, CIA ve Mossad için çalışan bir yapıdan ibaretti. CIA’ya biat etmeyenlerin orduda yükselmesine imkan olmadığı gibi MİT içinde serpilmelerine de imkan yoktu. Zaten MİT’in yapılanmasında yurt dışında görev icra etmek diye bir kavram dahi yoktu. 
 
Bu bağlamda Pkk’nın bu topraklarda yıllarca nasıl büyütüldüğünü, görmezden gelindiğini, Pkk ile mücadele ediyoruz diyerek Türk- Kürt ayrışmasının nasıl temellendirilmeye çalışıldığını, kahraman gibi gösterilen bazı kişilerin aslında gladyonun tetikçileri olduğunu ancak bugün anlayabilir hale gelmiş bulunmaktayız. Hatta HDP’nin PKK’nın ihanet politikasına açık ortak oluşunu düşünerek, HDP etrafında kümelenen halk kesimlerini değerlendirdiğimizde, Kürt kökenli vatandaşlarımızın bu anlayışı ve bu gerçekliği yakalamaktan henüz uzak olduğu da görülmektedir.
 
2001 yılı öncesinde ülkemizin altyapısının ve sisteminin ise tam bir 3.dünya ülkesi olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Adliyeler iş hanından bozma binalarda varlığını sürdüren, bir sınıfta 80 öğrencinin okumaya çalıştığı, öğrencilerin kitap bile bulamadığı için aylarca kitapsız okula gittiği, öğretmen eksikliğinden eğitimin yıl boyu yapılamadığı, memurların terör bölgesinde ve olağanüstü hal yönetimde görev yapmak ile istifa etmek arasında sıkıştığı, muayene kuyruklarında insanların öldüğü, bir göz muayenesi olmak için bile günlerce gece vakitlerinde hastane önünde sıraya girildiği, reçete edilen ilaçları bulmanın mümkün olmadığı, emekli olamayan insanların ayrı bir sıkıntı ile olanların da maaş kuyruklarında vefat ettiği, 
 
hastaların senetle hastaneye kabul edildiği, ölülerin bile borç nedeniyle morglarda rehin kaldığı, ülkede tek şeritli bakımsız yollar nedeniyle oluşan kazalarda hergün onlarca insanın vefat ettiği, tren’in ancak kara tren diye isminin kaldığı, 2019 yılında iç ve dış hatlarda 180.844.809 kişiye ulaşmış olan yolcu sayısının 1980 yılında sadece 1.836.167 olduğu, köylerinde su- elektrik ve kanalizasyonun bulunmadığı- gecekonduların alıp başını gittiği, şehirlerinde çöpler patlayan, arıtma diye bir şeyin olmadığı, CHP’nin mezradan bozma şehri İzmir’de olduğu gibi tüm kanalizasyon pisliğinin denize boca edildiği ve hülasa tüm baskılara rağmen ölmeyen ancak kafasını pislikten ve yokluktan çıkarmaya çalıştığında kafasına basılarak bayılıncaya kadar bataklıkta nefes almaya zorlanan, ekonomik krizlerle adeta ezilen ve sömürülen bir ülkemiz vardı.
 
Şimdi ise ordusunun kendi ürettiği en gelişmiş silahlarla donatan, dünyanın ilk 10 ekonomisi içine girmenin eşiğine gelmiş ve kısa süre içinde bu kulvarda da ilerleme kapasitesi oluşturmuş bulunan, altyapısına yaptığı yüzmilyarlarca Dolar yatırımla gelişmiş bir dünya ülkesi ve küresel bir güç haline gelmiş bulunan, başkanlık sistemine geçmiş, vesayet odaklarını ve düzenini büyük ölçüde ortadan kaldırmış, cari dengesini kurmuş, bölgesinde ve dünyada askeri- siyasi ve ekonomik olarak ön plana çıkmış, devasa operasyonları çok yönlü olarak icra edebilir hale gelmiş, vatandaşlarını çok daha ileriye taşımak için devasa yatırımlar yapmış, büyük stratejileri sahaya sürmüş, tüm dünyada parmakla gösterilen, dostluğu arzu edilen, sevilen ve sayılan, küresel aktörlerin oyunlarını bozup, oyun kuran bir ülke halini almış bulunmaktayız.
 
Her türlü baskıya, fitneye, kaos politikalarına, algı operasyonlarına rağmen, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşundan 03 Kasım 2002 tarihine kadar bu ülke için yapılanların toplamının minumum 5 katı icraatı 18 yıla sığdıran Sayın Erdoğan’ın, ne kadar büyük bir iş başardığını görmemek için ancak beyin olarak kör, algı olarak bağnaz, ruh olarak satılmış, kümülatif olarak ise hain ya da gafil olmak gerekir…
 
Bu ülkede diktatörler, ancak ve ancak CHP rejimi ile anılacak kişilerdir…
 
Bölücü terör örgütü sevicisi, Türk ordusunun bölgesinde yaptığı stratejik önemi haiz operasyonlardan rahatsız, adaları peşkeş çekmeye alışkın olduğu için Mavi vatan gibi bir kavramı literatüründe barındırmayan, geçmişinde idam- baskı ve zulümden başka bir şey olmayan ve bu ülkeyi yönetmeye dair hiçbir projesi ve ajandası olmayan bir partinin arkasından gitmenin, akılcılıktan ve gerçekçilikten fersah fersah uzak bir yaklaşım biçimi olduğu, yakın tarihin CHP faşizmiyle dolu dehlizlerinden habersiz genç bireylerce çok iyi anlaşılmalıdır.
 
Bilinmelidir ki CHP’li olmak, bir ayrıcalık değil ; insana yapıştığı zaman kolay kolay çıkmayacak bir çirkef, yaşamı mahveden bir zillettir…
 
İhaneti Görmek İçin, Hainin Taktığı Gözlükleri Çıkarmak Ve İhanete Çıplak Gözle Bakmak Gerekir…





Gazipaşa Haberler Not:
Eğer sizde mesleki haberinizin yada tarifinizin web sitemizde yayınlanmasını istiyorsanız; "Haberini Yada Tarifini Paylaş" sayfamızdaki kriterlere uygun bir şekilde uygun içeriklerinizi bize gönderebilirsiniz. Gazipaşa Haberleri internet sitesinde yayınlanan yazı, haber, röportaj, fotoğraf, resim, sesli veya görüntülü şair içeriklerle ilgili telif hakları www.gazipasahaberler.com 'a aittir. Bu içeriklerin iktibas hakkı saklıdır. İzinsiz ve "kaynak gösterilse" dahi iktibas olunamaz; hiçbir surette kopyalanamaz ve başka bir yerde yeniden yayıma konulamaz.