loader

Kurt, Kuzuyu Yemeye Karar Verdiyse, Herşey Bahanedir

Av. Sedat ÇETİNKAYA
Yazar:Av. Sedat ÇETİNKAYA
Bu yazı

Kurt, Kuzuyu Yemeye Karar Verdiyse, Herşey Bahanedir…
 
İçinde bulunduğumuz yüzyıl, 1.Dünya Savaşı öncesindeki durumla karşılaştırıldığında, daha fazla küresel aktörün etkin olduğu bir mücadeleyle şekillenmeye başlamış bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise askeri – siyasi – ekonomik ve en önemlisi de dini yaklaşımlar üzerinden gelişen bu çok yönlü mücadelenin tam ortasında bulunmaktadır.
 
Türkiye’nin bu durumu, geliştirmekte olduğu güç merkezi nedeniyle hem hedefte olmasını hem de aktif bir tutumla hedef almasını gerektirmektedir. Unutmamamız gereken tek şey ; hedefte olduğumuz, hedef olmaktan kurtulmak için de bizi hedef alanları hedefe koyma, etkisiz kılma veya yok etme yeterliğini gösterme mecburiyetinde olduğumuz gerçeğidir…
 
Yunanistan ile Türkiye arasında, Kızılhisar ( Meis ) üzerinden gelişen soruna müdahil olan ve sonrasında, Yunanistan ile Mısır arasında imzalanan Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlandırılmasına ilişkin kısmi anlaşma ile açığa düşen Almanya, hükümet sözcüsü Steffan Seibert’in “Fransa’nın bu adımını not ettik” açıklamasıyla bu meseleye ilişkin sorumluluğun Fransa’ya ait olduğunu açıkça ilan etmiş ve Fransa ile karşıtlık içinde bulunduğunu en azından şekilsel olarak göstermiş bulunmaktadır. Ancak bu karşıtlığı tam anlamıyla ortaya koymaktan uzak olan Almanya’nın, bu yaklaşımının bir gölgeleme politikası olması da mümkündür. Ancak ateş olmayan yerden duman çıkmazmış düşüncesinin bir tezahürü olarak, Almanya içinde bu yönde güçlenen bir damarın bulunduğunu söyleyebilmek de olanaklıdır…
 
Bu arada Fransa’nın Doğu Akdeniz’deki kuvvetlerini arttıracağını açıklaması, Rum kesimi ve Yunanistan’la ortak tatbikata girişmesi, Mısır’ın Milli İstihbarat Teşkilatı ile bağlantıya geçerek göz boyama amacına matuf ve tansiyonu düşürücü bir tutum sergilemesi, ABD ve Avrupa Birliği’nin de gerilimi düşürücü nitelikte yaklaşımlar içinde olması ; Türkiye’yi test ettiklerini gösterdiği gibi sahada daha büyük bir planın var olduğunu da ortaya koymaktadır…
 
Aslında bu meseleyi Lübnan üzerinden değerlendirme noktasında büyük yarar olduğu düşüncesini taşıdığımı öncelikle ve önemle ifade etmek isterim. Lübnan, sınırlarını Fransa’nın çizdiği ve Ortadoğu’nun kalbine Hristiyan dünyasını temsilen yerleştirilmiş bir dinamit hüviyetini taşımaktadır. Bu bağlamda Fransa ve İsrail arasındaki ilişkinin varlığını görmemek için de kör olmak gerekir. Dolayısıyla Beyrut limanında yaşanan patlamanın, Lübnan’da İsrail ve Fransa açısından arzu edilen bir iç savaşı sağlamaya yönelik olarak gerçekleştirildiğini anlamamak için de idrak yoksunu olmak gerekir diye düşünüyorum. Lübnan nüfusu kabaca ; % 92 Arap, % 4 Ermeni, % 1 Yahudi, % 1 Türk, % 1 Kürt etnik yapısından, % 55 Müslüman, % 40 Hristiyan ve % 5’i ise Dürzilerden oluşmaktadır. Müslüman nüfusun % 60’ı ise Şii’dir. Hristiyanların çoğu Maruni Araplar olup, bunları Grek Ortodoks ve Katolikler ve Ortodoks Ermeniler izlemektedir...
 
Kurt, Kuzuyu Yemeye Karar Verdiyse, Herşey BahanedirLübnan’da Cumhurbaşkanlığı ve ordu yönetimi Hristiyanlarda, Başbakanlık Sünni Müslümanlarda, Meclis başkanlığı ise Şiilerde bulunmaktadır. Lübnan iç savaşı sonrasında Lübnan’da etkin hale gelen ve Hristiyanlar lehine meseleye müdahil olan Suriye’nin etkisi azalmasına rağmen, Şiileri temsil eden Hizbullah’ın ve dolayısıyla İran’ın etkisi artmaktadır. İç savaş döneminde ülkeden kaçan Hristiyanların durumunu da düşündüğümüzde, İsrail ve Hristiyanlar aleyhine ancak İran lehine bir durumun şekillendiğini söyleyebilmek mümkündür.
 
İşte bu etnik, dini ve siyasi yapı dikkate alındığında, Lübnan’ın yeni bir iç savaşın içine sürüklenmesinin bir kıvılcıma baktığını söyleyebilmek de mümkün bulunmaktadır. Elbette bu kıvılcımı çakan, İsrail olmakla birlikte şimdilik bu işten faydalanan ülke olarak Rothschildlerin tasmalı köpeği E.Macron yönetimindeki Fransa ortaya çıkmış gibi görünmektedir. Fransa özellikle Hristiyan Greklerin ve Ermenilerin desteğini ve bunlar vesilesiyle de tüm Hristiyanların desteğini yoklamakta ve Lübnan’ın yeniden şekillenmesi için iç savaş hazırlığı yapılmasına ilişkin manifestoyu da zımnen ilan etmektedir...
 
İsrail’in, ABD’ye rağmen Çin ile ilişkilerini geliştirmeye devam etmesi ve Beyrut Limanı’nın Çin eliyle yapılmasını desteklemek suretiyle de Lübnan’ı siyaseten yutmak istemesi ; Müslümanların birbirini , Hristiyanların ise tüm müslümanları öldürmesini temin etme ve sonunda İsrail’in güdümünde bir Lübnan meydana getirme projesinin varlığını ortaya koymaktadır ki bu durum, ilgili herkes tarafından şimdiden görülmesi gereken bir stratejidir. Bu durum ise ABD seçimlerinin önemine büyük bir atıf yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Zira Doğu Akdeniz’de oluşan İsrail- Fransa- Mısır- Suudi Arabistan- Yunanistan- Birleşik Arap Emirlikleri ve Kıbrıs Rum Kesimi İttifakının geleceği, bu seçimin sonuçlarıyla doğrudan ilgili bir hal almış bulunmaktadır. Aslında Libya- Suriye- Kıbrıs- Lübnan -Doğu Akdeniz ve Adalar Denizi sorunlarının tamamı, bu meseleyle doğrudan ilgili bulunmaktadır.
 
Küresel para baronları, Türkiye’nin elindeki gücü ve güç çeşitliliğini bildiği için Türkiye’yi doğrudan doğruya karşısına alamamakta ancak Türkiye’yi sınırlandıracak ve sıkıştıracak cepheler üzerinden hareket etmeyi yeğlemektedir. Etrafımızda gelişen ve gelişecek olan her mesele, bu stratejinin bir ürünü olarak şekillenmektedir.
 
Ancak tüm küresel güçlerin fark edemedikleri şey, Türkiye’nin oyun bozma kabiliyeti bu kabiliyeti takip eden tuzak kurma kapasitesidir.
 
Uyuyan Kurt uyanmıştır. Tek başına da değildir. Kuzuyu yemeye karar vermenin de arifesindedir. Sonra her şey bahane olacaktır… Demedi demeyin… Bir savaş ve mücadele uzmanı olan Bozkurt’un tuzağından da kurtulamazsınız. Pişman olursunuz ancak pişmanlığınız da fayda vermez…





Gazipaşa Haberler Not:
Eğer sizde mesleki haberinizin yada tarifinizin web sitemizde yayınlanmasını istiyorsanız; "Haberini Yada Tarifini Paylaş" sayfamızdaki kriterlere uygun bir şekilde uygun içeriklerinizi bize gönderebilirsiniz. Gazipaşa Haberleri internet sitesinde yayınlanan yazı, haber, röportaj, fotoğraf, resim, sesli veya görüntülü şair içeriklerle ilgili telif hakları www.gazipasahaberler.com 'a aittir. Bu içeriklerin iktibas hakkı saklıdır. İzinsiz ve "kaynak gösterilse" dahi iktibas olunamaz; hiçbir surette kopyalanamaz ve başka bir yerde yeniden yayıma konulamaz.