Abd Eski Başkan Yardımcısı Ve Demokrat Parti Başkan Adayı Joe Biden’a Ve İçimizdeki İşbirlikçi Muhalefete Güzel Bir Ders Vermek…
Rusya’nın, ABD seçimlerine etki ettiğini iddia ederek, ABD Başkanı D.Trump’ın üzerinde büyük bir baskının oluşmasına neden olan Demokratların ve arkasındaki küresel güç merkezlerinin temsilcisi konumundaki ABD başkan adayı Joe Biden, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başkanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’ı muhalefet ile işbirliği içinde devirmeyi düşündüğünü ilan etmiş bulunmaktadır.
Bu şahsın 2009 – 2017 döneminde Amerika Birleşik Devletleri Başkan Yardımcısı olduğu düşünüldüğünde, söz konusu dönem içinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti topraklarında yaşanan her olumsuz durumun arkasında Amerika Birleşik Devletleri’nin bulunduğunu açık açık itiraf etmiş olduğunu söyleyebilmek mümkündür.Aslında Joe Biden, Sayın Erdoğan’ı darbe ile devirmeyi başaramadık ama bu sefer ben, muhalefeti kullanarak devireceğim demek istemekte ve bu çerçevede her ne kadar bizim tarafımızdan biliniyor olsa ABD Devlet politikasını açıkça ifşa etmektedir.
Açıkça ifade etmek gerekirse herkes bilmelidir ki ; Deniz Baykal’ın CHP Genel Başkanlığı koltuğundan edilmesinden, Pkk’nın silah bırakma sürecinin dışına çıkarılarak yeniden terörize edilmesine, Türkiye’de yaşanan bombalı eylemlere, sinir uçlarımıza yönelik terörist saldırılara, Gezi Pakı olaylarına, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün gezi olaylarına göz kırpan bir tavır sergilemesine, hendek kalkışmasına, Deaş saldırılarına, Mit Tırları’na operasyon düzenlenmesine, Başkanlık Sistemi’ne geçiş oylaması çerçevesinde yaşanan siyasi atmosferin şekillenmesine , 17-25 Aralık darbe girişimine, 15 Temmuz kalkışmasına,
yapacağımız askeri operasyonlarının bloke edilmesi çabalarına, iç siyasetin sistem mühendisliği uygulamalarıyla dizayn edilmesi çabalarına, uluslararası politikalarımızın iç siyaset yoluyla etkisiz kılınmaya çalışılmasına, ülkemizde yürütülen 5 nci kol faaliyetlerine, sosyal medya başta olmak üzere tüm medya alanları üzerinden geliştirilen R.Tayyip Erdoğan karşıtlığına, açık ve gizli askeri ambargolara ve ekonomimize yönelik saldırılara kadar her olumsuzluğun altında Amerika Birleşik Devletleri’nin veya başka bir söylemle ABD yönetimine hakim olan güçlerin yürüttüğü bir SAVAŞ POLİTİKASI bulunmaktadır.
Ancak önemli olan husus, Amerika Birleşik Devletleri’nin bu savaş politikasını içimizdeki işbirlikçi bir muhalefetle yürüttüğünü eski başkan yardımcının ağzıyla itiraf etmesi gerçeğidir. Şimdi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni seven, bu ülkeye aidiyet bağıyla bağlı herkesin sorması gereken soru ; bu muhalefet tanımı içine ülkemizdeki hangi muhalefet partilerinin dahil olduğudur.
Joe Biden, bilinç altına yerleşen bir yaklaşımla Kürt meselesine ilişkin bakış açısını ortaya koyarken, Suriye’de bir Kürt Devleti oluşumunu desteklediğinden açıkça bahsetmekte ve Türkiye açısından da Sayın Erdoğan’ı otoriter olmakla suçlarken, üstü kapalı bir söylemle Pkk//Pyd//Ypg/Sdg siyasetine ilişkin anlayışının, Türkiye’yi parçalamaya yönelik açılımlarla uyumlu olduğuna müteallik izlenimler de vermektedir.
Bu bağlamda ABD mandacılığının günümüzdeki yaşayan temsilcisi, sırtını Pkk ve bilumum ABD destekli terör örgütlerine dayamış olan HDP’nin, Joe Biden’in desteklediği muhalefet anlayışı içinde olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. HDP ile ittifak içinde olanlar ile 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında FETÖ yapılanması ile ilişkilerini devam ettiren ve onların koruyuculuğunu üstlenen siyasi partilerin de Joe Biden’in çizdiği destek şemşiyesinin altında olduğu da ortaya çıkmaktadır.
Konunun tersinden bir sağlamasını yapacak olursak ; Joe Biden’ın bu açıklamasına yönelik olarak açıkça muhalefet geliştirmeyen ya da laf olsun torba dolsun kabilinden eleştiri getiren muhalefet partilerinin, Türkiye’nin ilerlemesine yönelik olarak takoz siyaseti yapanların, uluslararası ilişkiler noktasında yabancı devletlere koz vererek Türkiye’nin elini sınırlamaya çalışanların, ülkesini yurtdışında ve yabancı kurumlar nezdinde şikayete yeltenenlerin, fikir özgürlüğü adı altında açıkça ihanet siyaseti yapanların, Joe Biden’ın işbirliği yapacağını açıkladığı ve geçmişte işbirliği yaptığı gruplar olduğu tespit edilebilmektedir. Elbette bu kişi ve grupların en net şekliyle VATAN HAİNİ olduklarını söylemek de boynumuzun borcudur.
Yine herkes bilmelidir ki TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ ; Suriye , Irak, Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Adalar Denizi , Azerbaycan, Libya gibi sıcak gerilim bölgelerinde ABD’yi net bir şekilde karşısında bulmamak, ABD İSE ; NATO’nun dağılmasını engellemek, Avrupa’ya ve Rusya’ya karşı Türkiye’yi bir koz olarak kullanmak, girişmek durumunda kalabileceği savaşlarda Türkiye’nin varlığından, gücünden ve üslerinden yararlanmak, Türkiye’nin Türk ve İslam dünyası ile yeni bir güç merkezi oluşturma politikasını kontrol altında tutmak ve
Türkiye’nin kendisi ve İsrail için oluşturabileceği zorluklardan uzak kalmak için Türkiye ile ilişkileri koparma noktasına getirmeden yürütmektedir. Gerek Türkiye ve gerekse ABD, müttefiklik ilişkisinin bulunmadığını ve hatta NATO ortaklığının da sadece kağıt üzerinde ve göstermelik olarak devam ettiğini , taraflardan birinin hazır olduğunda bu ilişkilerin tamamen ortadan kalkacağını çok iyi bilmektedir. Dolayısıyla akıllı olan taraf, bu sürecin sonunun açık bir düşmanlık , gerilim, restleşme , karşılıklı ambargo ve hatta sıcak bir savaş ile biteceğini yüksek bir gerçeklik algısıyla idrak ederek hazırlık yapan taraf olacaktır.
Bu arada Cumhur İttifakı’nın karşısında toplanan ve en hafif tabiriyle gafiller olarak isimlendirilebilecek cephenin, başkan adayının Abdullah GÜL olduğu da deşifre olmuş bulunmaktadır. Bakalım bu deşifre olma durumuna rağmen, çakma filozof Gandi’nin yönlendirmesi doğrultusunda şekillenen Abdullah Gül’ün başkan adaylığı üzerinden devam edilip edilemeyeceğini hep birlikte göreceğiz. Ayrıca Muharrem İnce’nin oluşturma ihtimali bulunan siyasi partinin, şimdilik kendisi tarafından aksi söylense de merkez solda, Millet İttifakı ile uyum sağlayamayacak derinlikte bir ayrışmayı mümkün kılması durumunda, Türk siyasetinde önemli değişimlerin olabileceğini de şimdiden görmek ve gereğince hareket etmek gerekir.
2023 yılında yapılacak başkanlık seçimlerini Cumhur İttifakı kazanarak Türkiye’nin küresel bir olarak yükselişine hız verdiğinde, Suriye’deki Pyd//Ypg yapılanması tarafından kontrol edilen ve ABD tarafından korunan alan Türkiye’nin eline geçtiğinde, Misak- ı Milli sınırlarına fiilen ulaştığımızda , Adalar Denizi ve Doğu Akdeniz kontrolümüz altına girdiğinde, Türkiye hiçbir ülkenin ambargosundan etkilenmeyecek hatta dostlarıyla birlikte ambargo koyacak bir güce kavuştuğunda, Devleti Aliyye’nin- Büyük Selçuklu Devleti’nin ve Göktürk Kağanlığı’nın topraklarından çok daha büyük bir coğrafya Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hükmüyle şekillenen bir hale büründüğünde, AŞAĞILIK EMELLERİNİ TÜRK MİLLETİ ÜZERİNDE ETKİN KILMAK İÇİN FÜTURSUZCA HAYAL KURANLAR VE ONLARIN İÇİMİZDEKİ İŞBİRLİKÇİLERİ, TARİHİ BİR DERSİ ALMIŞ VE YAPTIKLARININ BEDELİNİ DE ÖDÜYOR OLACAKLARDIR.
Her Türk ve Dünya üzerindeki her Müslüman bu anlayışa ; fikren, manen, siyaseten ve icraen destek vermelidir. Bu anlayış ve kutlu yürüyüş bizleri ; Nizam-ı Alem’e, Kızılelma’ya ve Hz.Muhammed’in bizlere bıraktığı devlete ulaştıracak yolun ta kendisidir.
Şehitlerden milyonlarca sahibi ve vatandaşı olan
Büyük, kutlu ve aşılmaz bir kaledir bu ebedi vatan….