Diyetisyen Gazipaşa...
Cahide Çağlayan
İşte en beğenilen ve en çok okunan diyetisyen Cahide Çağlayan'nın sağlık makaleleri...
Diyetisyen Kimdir? Diyet Nedir? "Diyetisyen-Gazipaşa"
Diyetisyen denince akla çoğunlukla sadece kilo verme kavramı geliyor.
Oysa diyetisyen hastalıklarda beslenme tedavisi, gebe ve emziren anne beslenmesi, bebeklik-çocukluk-gençlik döneminde beslenme, yaşlılıkta beslenme, sporcu beslenmesi, toplum beslenmesi, kurum beslenmesi, menü planlama gibi daha birçok alanda 4 yıllık lisans eğitimi almış sağlık meslek grubudur.
Diyet kelimesi de birçok kişi tarafından yasaklı, tekdüze ve katı kurallar içeren listeler şeklinde ifade edilir.
Fakat diyet; sağlıkta ve hastalıkta yeterli ve dengeli, sürdürülebilir bir beslenme programı ve kalıcı yaşam tarzı değişikliklerini içeren kişiye özgü hazırlanmış beslenme düzenidir.
Diyetisyen Cahide Çağlayan Kimdir?
İlk ve orta öğretimi Gazipaşa'da, liseyi Alanya Hüseyin Girenes Fen Lisesinde tamamladım ve Ankara Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nde lisans eğitimine başladım.
Lisans eğitimim süresince Ankara Üniversitesi Cebeci ve İbni Sina Hastanelerinde ve Ankara Gülhane ve Eğitim Araştırma Hastanesinde yetişkin, çocuk ve kurum stajlarını tamamlayarak 2018 yılında mezun oldum.
Mezun olduktan sonra özel kliniklerde gönüllü stajlar yaparak kendimi geliştirmeye ve güncellemeye devam ettim. 2020’de Gazipaşa’da sağlıklı beslenme ve diyet üzerine Çağlayan Beslenme ve Diyet Danışmanlığı merkezimi açtım.
Burada öncelikle kendi memleketimde sizlere yararlı olmak adına, bilimsel ve güncel bilgiler ışığında hizmete devam etmekteyim. Daha fazla bilgi ve randevu için iletişime geçebilirsiniz. Sağlıklı günler dilerim.
Sağlıklı Bağırsaklar, Sağlıklı Vücut...
Bağırsak sağlığı, genel vücut sağlığı için çok önemli bir yere sahiptir. Son yıllarda bağırsak sağlığı üzerine yapılmış birçok bilimsel çalışma bulunmaktadır. Yapılan çalışmalar göstermiştir ki bağırsak hayati organlar kadar önemli bir organdır ve hatta bundan dolayı “ikinci beyin” olarak adlandırılmaktadır.
Beyinden sonra en fazla sinir hücresi içeren bağırsaklar, aynı zamanda birçok yaralı ve zararlı mikroorganizma topluluğundan meydana gelen mikrobiyotamızı da oluşturur.
Mikrobiyota, doğumdan itibaren oluşmaya başlayan kişinin kendine özel mikroorganizma topluluğudur.
Genel sağlık için oldukça önemlidir. Yararlı ve zararı mikroorganizma dengesi bozulmaya başladığında başta sindirim sistemi olmak üzere genel sağlığımız olumsuz etkilenmektedir.
Peki sağlıklı bağırsakların sırları nelerdir?
*Tek tip beslenmeden kaçının. Beslenmenizi olabildiğince çeşitlendirerek, renklendirerek bağırsak mikrobiyatınızı güçlendirebilirsiniz.
*Beslenmenizde probiyotik (kelime anlamı yaşam için, yaşam destekleyen) ve prebiyotik gıdalara yer verin.
Probiyotik gıdalar: Sağlığı olumlu yönde etkileyen mikroorganizmalar içeren gıdalardır. Doğal besinlerden alabileceğimiz gibi sentetik formları da bulunmaktadır. Nasıl ve kimlere takviye edilmesi gerektiği ile ilgili çok sayıda çalışma bulunsa da sonuçlar çelişkilidir.
Doğal kaynakları ev yapımı yoğurt, kefir, turşu, ev yapımı sirkeler, tarhana, şarap, boza, pastörize edilmemiş sütten yapılmış peynir… olarak örneklendirilebilir.
Prebiyotik gıdalar: Bağırsaktaki yararlı bakterilerin gelişmesini sağlayan veya aktivitesini seçici olarak arttıran, sağlığa olumlu katkıları olan sindirilmeyen gıda bileşenleridir. Kısaca bağırsaktaki yararlı bakterileri besleyen gıdalardır. Yer elması, muz, ceviz, mercimek, soğan, sarımsak, elma, nohut gibi gıdalar prebiyotiklere örnek verilebilir.
*Sebze ve meyveler, kurubaklagiller, tam tahıllar gibi lif içeriği bakımından zengin gıdalara beslenmenizde sıklıkla yer verin.
*Paketli ve işlenmiş gıdaların tüketimini olabildiğince azaltın.
Belli besinlerin vücutta ne gibi etkileri olduğuna dair yapılan çalışmaların sonuçları çelişkilidir. Bu yüzden kısaca; çeşitli ve sağlıklı bir beslenme düzeni demek, çeşitli ve sağlıklı bir mikrobiyota ve bağırsaklar demektir.
Demir (Fe) Eksikliği Anemisi Nedir?
Demir eksikliği anemisi, diğer bir deyişle demir eksikliğine bağlı kansızlık yaygın halk sağlığı problemlerinden biridir. Besinlerle demirin yetersiz alınması, alınan demirin vücutta yeterince emilememesi veya bazı sebeplerle artan demir ihtiyacından dolayı kanda demirin düşük olmasıdır.
Vücutta oksijenin taşınmasını sağlayan hemoglobinin yapısına katılma, bağışıklık sistemi fonksiyonları (Katalaz enzimi ve sitokrom p-450 sistemi yapısına katılır.), DNA sentezi gibi hayati fonksiyonlara sahip dışardan mutlaka alınması gereken bir elementtir. Fe eksikliği anemisi en çok doğurganlık çağındaki kadınlarda, bebek, çocuk ve adölesanlarda (ergenlik çağında) görülmektedir.
Demir Eksikliği Anemisinin Belirtileri Nelerdir?
Uzun süreli yorgunluk, halsizlik, nefes almada güçlük, baş dönmesi, iştahsızlık, deride-göz kapaklarının iç kısmında solukluk, çarpıntı, titreme, kaşık tırnak, pika(toprak, taş vb. besin olmayan maddelerin yenmesi) şeklinde sıralanabilir. Özellikle okul çağı döneminde dikkat ve algılama azalır, okul başarısı olumsuz yönde etkilenebilir. Büyüme olumsuz etkilenir, sık hastalanma durumuyla karşılaşılabilir. Gebelik döneminde ise anne-bebek ölümlerine ve düşük doğum ağırlığına yol açabilir.
Demirden Zengin Besinler Nelerdir?
En iyi demir kaynakları sırasıyla; sakatatlar(karaciğer, böbrek, dalak vb.), kırmızı et, yumurta, tavuk eti gibi proteinden zengin, emilim oranları yüksek hem demir içeren besinlerdir.
Hayvansal kaynakların dışında demirin zengin kaynakları ise iyi pişmiş kurubaklagiller, pekmez, kuru meyveler(özellikle kuru üzüm, kuru kayısı), yeşil yapraklı sebzeler(ıspanak, pazı vb.), susam, soya fasulyesi gibi bitkisel gıdalar şeklinde sıralanabilir.
Demir Emilimini Etkileyen Faktörler Nelerdir?
C vitamini, midenin asit salgısı(HCI), demirin hem yapıda olması(et, balık, tavuk, yumurta gibi hayvansal kaynaklarda), vücutta demir ihtiyacının artması gibi faktörler demir emilimini arttırır.
Bunun yanı sıra demir emilimini azaltan faktörler ise; fitatlar(kepekli un-ekmek, kurubaklagiler), tanenler(*çay, kahve, kakao), antiasitler(bazı mide ilaçları), diyette aşırı posa alımı, gazlı içecekler, okzalatlar, emilim bozukluğu, diyetin proteinden fakir olması şeklinde sıralanabilir.
Emilimi en yüksek olan Fe kaynakları sakatatlar, sığır ve koyun etleridir(%25-30). Tavuk ve balık etinde de emilim yüksektir(%20). Yumurtada bulunan fosfotin maddesi emilimi azaltır(%15).
Hem olmayan demirin emilim oranları hem demire göre çok daha düşüktür. Bununla birlikte C vitamini ile birlikte alındıklarında emilim oranları 2-3 kat artmaktadır.
Demir Eksikliği Anemisini Önlemek İçin Neler Yapılmalıdır?
Öncelikle diyette demir içeren besinler yeterince yer almalıdır. Demir içeren besinler tüketilirken yanında C vitamini kaynakları ile beraber tüketilmelidir. Çay, kahve gibi içecekler yemeklerle beraber değil, aralarda içilmelidir.
Yemeklerden en az 1-1,5 saat önce veya sonra tüketilmelidir. İçerdikleri fitatların azalması açısından tahıllar mayalandırılarak tüketilmelidir. Kanda demirin beslenme ile karşılanamayacak kadar düşük olduğu durumlarda doktor kontrolünde demir takviyesi alınmalıdır.
Mutluluk Kaynağı Besinler Nelerdir?
Mutluluğun formülü nedir? Günlük yaşantımıza baktığımızda mutlu olmak zor gibi görünse de fizyolojik olarak formülü aslında çok açık.
Dopamin, seratonin vb. nörotranmitter maddeler… Bu maddeler beynimizdeki mutluluk merkezinin uyarılmasını sağlar.
Bu maddeler nasıl üretilir? Beslenme şeklimiz bu maddelerin düzeyini etkiler mi?
Dopaminin yarısı beyinde, yarısı bağırsaklarda üretilmektedir. Yani aslında vücut tarafından üretiliyor. Ama üretim sırasında fenilalanin, triptofan gibi elzem (vücutta üretilmeyip besinlerle almak zorunda olduğumuz) aminoasitler ve B6 vitamini gibi vitaminler kullanılmaktadır. Bu nedenle bu maddelerin vücuttaki düzeyi dolaylı olarak beslenmemizden etkilenir.
Peki mutluluk kaynağı diyebileceğimiz bu besinler nelerdir?
Yumurta, Kırmızı Ve Beyaz Et, Süt Ürünleri (Süt-Yoğurt-Peynir-Kefir):
Bu gıdalar genel olarak proteinden zengindir ve çoğu elzem aminoasiti içerirler. Özellikle yumurta dopamin üretimine katılan dokuz aminoasiti birden içerir.
Mutluluk Kaynağı Besinlerden "ELMA":
Güçlü antioksidanlardan kuersetin ve polifenol içeriği ile dopamin üretiminin uyarılmasına ve yapının serbest radikallerden korunmasına yardımcı olur.
Mutluluk Kaynağı Besinlerden "BADEM":
Tüm sert kabuklu kuruyemişler içerdikleri bileşenlerle ideal dopamin düzeyini korumaya katkı sağlar. Badem de elzem aminoasitlerden olan fenilalanin içeriği ile dopamin üretimine yardımcıdır.
Mutluluk Kaynağı Besinlerden "MUZ":
İçerdiği tirozin aminoasiti dopamin seviyelerini düzenlemeye yardımcıdır. Aynı zamanda hafıza ve konsantrasyonu arttırıcı özellikleri de mevcuttur.
Mutluluk Kaynağı Besinlerden "Bitter Çikolata":
Bitter çikolata da fenilalanin içeriği ile dopamin üretimine katkı sağlar. Bu içerikten daha fazla yararlanmak için %85 ve daha fazla kakao içeren bitter çikolatalar tercih edilmelidir. Ancak çikolata yerken fazla kalori alımını önlemek için ölçüyü kaçırmamak gerekir.
Mutluluk Kaynağı Besinlerden "ÇİLEK-KARPUZ":
Bu meyveler yüksek C vitamini içerikleri ile beyindeki serbest radikallere karşı savaşır. Böylece dopamine kolayca erişim sağlanır. Ayrıca içerdikleri antosiyaninler ve ellajitaninler gibi fenol antioksidanlarla dopamin üreten nöronların korunmasına katkı sağlar.
Mutluluk Kaynağı Besinlerden "KABAK ÇEKİRDEĞİ":
Tirozinden zengin besinlerden biridir. Ayrıca içerdiği E vitamini dopamini uyarır ve antioksidan bir vitamin olduğu için beyin hücrelerini serbest radikallerin hasarından korur.
Mutluluk Kaynağı Besinlerden "KIRMIZI PANCAR":
İçerdiği betain aminoasiti ile dopamin üretiminin uyarılmasına yardımcıdır. Taze pancar tüketimi daha zinde ve mutlu hissetmenize katkı sağlayacaktır. Aynı zamanda düşük kalori ve yüksek demir içeriğine sahiptir.
Dikkat: Başka Bir Salgın: Obezite !!!
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sürekli artmakta olan obezite hastalığı, pandemi süresince daha da yaygınlaştı. Rakamlar oldukça korkutucu. Ülkemizde 20 milyonun üzerinde obez birey bulunmakta. Obezite son 11 yılda %38,9 oranında arttı. 15 yaş üstü bireylerin %21’i obez ve obezitede Avrupa birincisiyiz!
Obezite, vücuttaki yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu boya göre ağırlığın normal düzeylerin üzerine çıkması olarak tanımlanabilir. Oldukça kompleks, metabolik bir hastalıktır. Kalıtsal ve çevresel (enerji dengesi, besin tercihleri, uyku düzeni vb.) birçok nedeni vardır.
Obezite;
hipertansiyon, tip 2 diyabet, kalp damar hastalıkları, hiperlipidemi, eklem ve safra kesesi hastalıkları, bazı kanser türleri gibi birçok sağlık problemi için risk faktörüdür. Ayrıca yapılan son çalışmalarda koronavirüse yakalanan obez bireylerin hastane yatış, yoğun bakım yatış ve solunum cihazına bağlanma oranlarının daha yüksek olduğu gösterilmiştir.
Obezite büyük oranda önlenebilir bir salgındır. Çevresel kaynaklı obezite oranlarını azaltmak için yapılabilecekler başlıca;
* Sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenme
*. Düzenli fiziksel aktivite
*. 6-8 saat kesintisiz gece uykusu
*. Stres denetimi şeklinde sıralanabilir.
Yaygın bir halk sağlığı sorunu haline gelen bu hastalığın kontrol altına alınması için birinci basamak sağlık kuruluşlarına önemli görevler düşmektedir. Koruyucu sağlık hizmetlerine gereken önem verilmeli, toplum genelinde beslenme eğitimleri sıklaştırılmalı ve sağlıklı beslenme konusunda bilinç oluşturulmalıdır.
Sağlıklı, güzel günler dilerim...
Cahide Çağlayan İletişim:
GSM: 0 538 604 41 10
E-posta: dytcahidecaglayan@gmail.com
Instagram: dytcahidecaglayan
Adres:
Cumhuriyet Mah. Güvenlik Cad. No: 22/5 Gazipaşa/ANTALYA