Mısır’ın Libya’ya Müdahale Olasılığı…
Bilindiği üzere Ulusal Mutabakat Hükümeti, Türkiye’nin desteğiyle ve yok olma noktasından yapılan zorlu bir dönüşle Libya’nın önemli bir bölümünü kontrol altına almış ve henüz kontrol edemediği bölgeleri de Sirte ve Cufra hattına yapılacak askeri bir operasyonla kurtarma noktasına gelmiş bulunmaktadır.
Hafter unsurlarının (LNA) hemen hemen tüm gücü, Sirte ve Cufra arasındaki bölgede toplanmış bulunmaktadır. Hafter güçlerinin, bu hat üzerinde gerçekleşecek bir çatışmada Ulusal Mutabakat Hükümeti güçleri (GNA) tarafından yenilgiye uğratılması durumunda , Libya’nın tamamının kontrol edilmesinin önünde hiçbir engel kalmayacak ve tüm Libya birkaç gün içinde kontrol altına alınabilecektir.
İşte Sirte- Cufra hattı üzerinde, Türkiye tarafından oluşturulan gerilimin gerçek nedeni, yenilgiye uğratılacak Hafter birliklerin bu bölgede toplanmasını sağlamaktan başka birşey de değildir...
Türkiye destekli Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin karşısında yer alan güçler olan ; Fransa, Rusya, Mısır, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Yunanistan, her türlü baskı, şantaj ve yıldırma politikasını izlemiş ancak Türkiye’nin iradesinin kırılması noktasında hiçbir gelişme sağlayamamıştır.
Fransa, sahadan çekilmek ve İngiltere ile işbirliği aramak durumda kalmış ancak Türkiye ile ortak çıkarları ve işbirliği perspektifi bulunan İngiltere’den olumlu bir cevap alamamıştır. Fransa, tedirginlik ve geleceğe ilişkin korku içinde kıvranmaktadır.
Yunanistan ise dahil olacağı etkili bir ittifak bulamaması ve Türkiye’yi karşısına alabilecek bir gücünün de olmaması nedeniyle etkisiz kalmış, Akdeniz’e ilişkin olarak çöken savlarını kurtarmak için panikle etrafa savrulmakta ve zaman zaman belasını aradığını ortaya koyacak mahiyette tavırlar sergilemeyi sürdürmektedir.
İsrail, Türkiye karşısında hiçbir etki gücünün bulunmaması ve ileride gerçekleşmesi muhtemel iyi ilişkilerin beklentisiyle tavrını sertleştirme ve Türkiye’yi karşısına alma gücünü kendisinde bulamamakta, Türkiye’nin dikkatini kendi üzerine çekmekten de endişe etmektedir.
Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan ise Türkiye tehlikesinin kendilerini için uzakta olduğu düşüncesinden hareketle efendilerine hizmet için ve temelinde Arap milliyetçiliği ve Selefi ekolü bulunan bir fikri tutumla, Türk ve İslam düşmanlığı yapmaya tam gazla devam etmeyi sürdürmektedir.
Rusya ise son derece kararlı olan Türkiye’yi, Libya’da askeri olarak durdurma imkanının olmadığını görmüş ve bu hususta diplomatik bir dille ABD’den yardım istemiş ve bir nevi bekle gör ve fırsatları değerlendir politikasına yönelmiş bulunmaktadır. Ayrıca şekillenecek duruma göre Suriye ile ilgili politika değişikliği kozunu da hissettirmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri’nin durumunu belirleyecek şey ise Libya konusunda Rusya ile nasıl bir ilişki ya da daha doğru bir tabirle nasıl bir anlaşma içinde olduğu ile ilgilidir. Zira Hafter, gerçekte bir CIA ajanıdır ancak bu ajan aynı zamanda, Rusya tarafından da desteklenmekte ve Rusya’ya Libya’da ekonomik ve askeri çıkarlar sağlamaktadır.
Aynı ABD ise gerçekte Libya bünyesinde Rusya’yı istememesi gereken taraftır. Çünkü ; Avrupa’nın güneyden kuşatılması, Avrupa’nın enerji hakimiyetinin Rusya’nın eline geçmesi , Akdeniz’de güçlenen Rus varlığı gibi hususlar, ABD’nin ve NATO ittifakının aleyhine olan durumlardır.
Ancak dikkat edilirse ABD, günümüze değin Libya’da var olan Rus varlığına karşı açık bir tepki almamıştır. Kanaatimce bu durum, ABD ile Rusya arasında, Suriye ile Libya üzerinden kurulan gizli bir anlaşma zeminini ifşa etmektedir. Rusya, ABD’nin Suriye üzerinde varlığını korumasına engel teşkil etmemekte, ABD’de Rusya’nın Libya üzerindeki varlığına göz yummaktadır. Ancak yine aynı ABD, Rusya’nın Türkiye tarafından Libya’dan çıkarılmasını da göz ardı etmekte, görmezden gelmektedir.
İşte bu noktada Mısır’ın, Sirte ve Cufra’nın kırmızı çizgileri olduğundan bahisle Libya’yı askeri müdahale ile tehdit etmesinin arkasında ABD’nin mi yoksa Rusya’nın mı bulunduğu hususunun öncelikle tartışılması gereği bulunmaktadır.
Mısır lideri darbeci- terörist- katil Sisi’nin bu açıklamasının arkasında şayet ABD varsa, bu açıklama Rusya’ya karşı ; "bak ben Yunanistan- Fransa- Mısır- BAE ve Suudi Arabistan’ı her şekilde Türkiye’yi engellemek için devreye soktum. Ayrıca bu hususta NATO bünyesinde de bir ayrışma durumu söz konusu olduğu için NATO’yu Türkiye'ye baskı noktasında devreye sokamıyorum, Türkiye’nin gücü de malum, hiçbir devlet doğrudan karşısına alamıyor" savunmasının hazırlanmasından başka bir anlam ifade etmemektedir.
Mısır’ın bu açıklamasının arkasında önemli askeri ve ticari ilişkileri olan Rusya varsa bu husus ; Mısır’ın, ABD’nin izni ile Rusya lehine yaptığı bir açıklamadan ve Türkiye’ye karşı gündeme getirilen göstermelik son bir restten ibaret bulunmaktadır.
Mısır bu restinin gereğini yapabilecek olsa Sirte hattına kadar Mısır’ın müdahalesini engelleyebilecek bir güç de bulunmamaktadır. Ancak operasyonel kabiliyeti bulunmayan Mısır ordusunun, böyle bir çatışmaya katılması durumunda yaşayacağı muhtemel iç karışıklıkların oluşturduğu riskin, Mısır’ın iplerini elinde tutan ABD ve İsrail tarafından alınamayacağı da belirtmek isterim.
Zira Mısır yönetimine hakim olan askeri diktatörlüğün kaybı demek; tüm bölgenin tartışmasız bir biçimde Türkiye’nin kontrolüne girmesi, Suudi Arabistan ve BAE rejimlerinin çökmesinin önünün açılması, Filistin meselesinin gündeme oturması, İsrail’in güvenliğinin tehlikeye girmesi, Kızıldeniz hakimiyetinin Türkiye eline geçmesi , Afrika kıtası ve ticaret yolları üzerinde oluşan Türkiye kontrolü nedeniyle Türkiye'nin Çin üzerinde büyük bir baskı unsuru elde etmesi demektir ki küresel güçlerin hiçbirinin bu olanağı Türkiye’ye altın tepsi içinde sunmak istemeyecekleri de açıktır.
Diğer taraftan IMF kredileriyle varlığını sürdürmeye çalışan ve halkın yoksulluk içinde kıvrandığı, ordunun piyasada salatalık satma işine kadar el attığı ve siyaseten patlayacak bir bomba durumundaki bir ülkenin, herhangi bir savaşın maliyetini üstlenemeyeceği de ortadadır.
Dolayısıyla, Mısır’ın Libya’ya yönelik askeri tehdidi ; göstermelik, Türkiye’yi caydırmaya, Libya hükümetini anlaşmaya zorlamaya matuf , uluslararası hukuk tarafından korunan bir zemine sahip olmayan , işgalcilik üzerine kurulmuş, ABD hegemonyasına ve İsrail tarafgirliğine hizmet eden taktik bir açıklamadır.
Bilinmelidir ki; eğitimsiz kağıt üzerinde ve hantal ordulara sahip devletlerin çabaları, bu niteliksiz durumu gören, tarihin en büyük ve kudretli savaş makinası Türk Ordusu karşısında beyhudedir.
İyi bildiğimiz bir gerçek ;
ZOR OYUNU BOZAR kuralıdır…