Bir Ayetin Perspektifinden, Geleceği Görmek…
Aziz ve Muktedir olan Yüce Allah tarafından, iki cihan sultanı Hz.Muhammed sav. efendimiz vasıta kılınarak insanlığa iletilmiş son ilahi hitabı içeren Kuran-ı Kerim, zamanın ve mekanın ötesinde bir hükme ve etkiye sahip bir kitap vasfını taşımaktadır. Bu etkinin içeriğini tespit etmek ve değerlendirmek ise ilahi hitabın muhatabı olan ve kollektif bilinç alanından yararlanma imkanına haiz olan biz insanlara düşmektedir…
Bu bağlamda Maide Suresi’nin 54 ncü ayeti, gerek tanımladığı insanlar ve gerekse günümüz koşullarının değerlendirilmesi hususunda ortaya koyduğu derinlik itibariyle özel olarak incelenmesi ve değerlendirilmesi gereken bir ayet konumunda bulunmaktadır.
Öncelikle söz konusu ayetin mealini ortaya koyduğumuzda, Aziz ve Musavvir olan Yüce Rabbimizin ;
• "Ey iman edenler ! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki Allah öyle bir kavim getirecektir ki Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler ; müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı vakarlıdırlar ; Allah yolunda cihad ederler ve hiç kimsenin kınamasından korkmazlar. İşte bu, Allah’ın dilediğine verdiği bir lütfudur. Allah’ın lütfu geniştir ; O, her şeyi bilir… SESLENİŞİ VE TESPİTİ İLE KARŞILAŞMAMIZ SÖZ KONUSUDUR"
Bu ayetin ifade ettiği mananın içine nüfuz edebilmek için ise öncelikle ayette geçen “iman edenler” kavramının içini doldurmak gerekmektedir. Zira hitap, insanlara değil, iman edenlere yönelik olarak ortaya konulmuş bulunulmaktadır. İman etmek, bir geçmiş bilgisini gerektirdiği gibi evrene ve geleceğe, ilahi kudreti tanımayı ve onun kurduğu düzene tabi olmayı esas alan bir düşünce penceresinden bakmayı da zorunlu kılmaktadır. İman etmek, çok derin ve aynı zamanda da hassas bir kavramdır ve parçalara ayrılabilmesi mümkün olmayan bir bütünlüğü içermektedir.
Bu bütünlük ; insanın ve evrenin yaratılışını, insanının dünyada bulunma nedenini ve amacını, yaşamı kuşatan ilahi kuralları, melekleri, peygamberleri, ölüm sonrası gerçekliğini ve tüm noksanlıklardan münezzeh ve mutlak mükemmeliyet sahibi Yüce Allah’ı tanıma ve onun varlığına yönelik olarak hata yapmama gerekliliğini içermektedir. Bu meselenin en hassas noktası, insanın bu bütünlüğü kavrayamayıp, bütünlüğün içindeki girdaplarda boğulup, arzu etmeden de olsa imansızlık içine düşmesi ve bunun farkında dahi olmaması durumudur ki bu gerçeklikten sınırlı sayıda insanın kurtulabildiğini görmek de üzüntü verici bir durum olarak hepimizin karşısında durmakta ve sorumluluğumuzu celbetmektedir.
Yüce Rabbimiz “sizden kim dininden dönerse” şeklindeki ifadeyle, kendisini ve İslam dinini inkarın ötesinde başka bir kavramdan bahsetmekte ve aslında “imanın gerektirdiği bütünlüğün kaybedilmesi hususuna” net bir vurgu yapmaktadır. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki bir müslümanın ;
başka din mensuplarını fikren ve siyaseten dost olarak görmesi , Allah’a ve din-i mübin-i İslam’a cephe alanlarla ittifak kurması, onlara hoş gelecek diye dininden ve yaşam biçiminden tavizler vermesi, inancından utanacak kadar varlığına yabancılaşması, Allah inancına ve müslüman kimliğine fersah fersah uzak kişileri siyaseten destekleyebilme ve onları yüceltme zilletini göstermesi, müslüman kardeşlerine yapılan zulme kayıtsız kalması ya da ortak olacak yaklaşımlar içinde olması, üzerine düşen mücadeleden gerçekliği bulunmayan bahanelerle kaçması, hayatının merkezine Allah’ı değil, mal –makam gibi kavramları oturtması ve kısaca benzer şekilde sayılabilecek durumların hepsi, Yüce Rabbimizin “kim dininden dönerse” hitabının içinde tasavvur edilebilecek olan hususlardır.
Bu açıklamalar çerçevesinde belirtmek gerekirse yüce Rabbimizin sevdiği kavim, insan olması hasebiyle günahkar bir tarafı olsa da iman sahibi ve dininden dönmeyen bir kavimdir. Yine bu kavmin diğer bir özelliği ise mü’minlere karşı alçak gönüllü olmasıdır ki bu tespit, bu kavmin ırkçılıktan uzak bir insanlık anlayışına sahip olduğunu ancak diğer müslümanlardan ayrı olarak nitelendirilmelerini gerektirecek bazı özelliklere sahip olduğunu da ortaya koymaktadır. Zira bu kavim ibaresi, hitabın ilk muhatabı dışındaki bir medeniyeti ifade etmek ve nitelemek için kullanılmış bulunulmaktadır.
İşte bu kavmin diğer bir özelliği ise kafirlere karşı vakarlı yani onurlu ve güçlü oluşlarıdır. Bu onuru ve gücü temsil eden ve ilahi hitaba mevzu olmasını sağlayan şey ise tarih sahnesinde almış oldukları emsalsiz roldür. Onlar, var oldukları andan itibaren her biri ölüm- kalım mücadelesi mahiyetini haiz, yüzlerce savaştan başarı ile çıkarak Allah’ın yeryüzündeki kılıcı ve ordusu olmuş ve iki cihan güneşi Hz.Muhammed sav. efendimizin övgüsünü almış bir kavimdir. Ve onlar Allah’ın rızasını kazanmak için geliştirmiş oldukları evrensel hakimiyet mefkuresiyle mücadele ederken ; hiçbir kınamadan, eleştiriden, yönlendirmeden, algı operasyonundan, menfaat ilişkisinden etkilenmeyen ve hatta şehitlik makamına ulaşmak için fırsat kollayarak yaşayan insanların oluşturduğu bir millettir.
Bu bağlamda belirtecek olursak :
• Avrupa Birliği’nin, Amerika Birleşik Devletleri’nin, İsrail’in ya da benzerlerinin ; onları kınaması, ambargolarla sınaması, tehdit etmesi, askeri olarak çevrelemeye çalışıp baskı altına almaya çalışması, ekonomik geleceklerini bloke etmeyi hedeflemesi, çeşitli siyasi ve stratejik hamlelerle sıkıştırmaya çalışması, liderleri için karalama kampanyaları düzenlemesi, Libya’da- Suriye’de- Irak’da – Afganistan’da- Karabağ’da –Arnavutluk’ta- Somali’de ve müslümanın zulme uğradığı yerlerde ne işlerinin olduğunu sorgulaması, onları tuttukları yoldan çevirme ve mücadelelerinden geri bırakma noktasında için hiçbir anlam ifade etmemektedir.
ÇÜNKÜ ONLAR ; İMAN SAHİBİ, DİNİNDEN DÖNMEYEN, ALLAH’I SEVEN, MÜ’MİNLERE KARŞI MERHAMETLİ, KAFİRLERE KARŞI ONURLU VE GÜÇLÜ, ALLAH YOLUNDA MÜCADELE EDEN VE HİÇBİR KINAYICININ KINAMASINDAN ETKİLENMEYEN VE YEDİ DÜVELİ TEK BAŞINA KARŞISINA ALABİLEN, ŞEHİT VE GAZİLERİNDEN YÜZMİLYON MEVCUTLU ORDU KURABİLEN BİR MİLLETİN TEMSİLCİLERİDİR…
ÖYLEYSE SORU ; BİZ, BU MİLLETE MENSUP MUYUZ ? şeklinde ortaya çıkmaktadır. Herkes kendini tartarak bu hususta cevap vermekte özgürdür. Lakin bilinmelidir ki Yüce Allah, hazır olmayanları hazır etmek için bazen lütufla bazen de acı verici yönlendirmelerle bizi hizaya getirecektir… Geleceği görmek isteyenler, başka bir veri aramadan bu yolun ışığını takip edebilirler…
ORDU, ONUN ORDUSU, LÜTUF ONUN LÜTFUDUR… ALEMLERİN RABBİNE KİM KARŞI DURABİLİR Kİ !!!