Şimdi Atatürk zamanı. Kurduğu cumhuriyet 98 yaşına ulaşmışken ve ölümünün üzerinden 83 yıl geçmişken şimdi ve yeniden Atatürk zamanı hem de acilen. Hemen, şimdi…
Şimdi Atatürk zamanı. 1920’lerin 30’ların yoksul cumhuriyeti; piyano, resim, arkeoloji öğrenmeleri için gençlerini yurt dışına gönderirken şimdilerde sanat boş bir heves, kültür bir aydın fantazisi olarak algılanır oldu. İşte bu yüzden sanatı insanlığın geleceğini kurtaracak bir araç, kültürü var olmanın ve geleceğe kalmanın olmazsa olmazı kılmak için yeniden ve şimdi Atatürk zamanı.
Şimdi Atatürk zamanı. 30’ların yoksul ve genç cumhuriyeti Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’nu kurmuş ve Atatürk de servetini bu kurumlara bağışlamıştı. Oysa şimdilerde Türkçemizden utanır olduk ve tarihimize hep başkalarının gözüyle bakmaya başladık. Tarihimizin uzağına, Türkçenin gurbetine düştük. Yeniden ve inadına Türkçe konuşmak, Türkçe düşünmek; tarihimize Türkçe düşünen aydınların gözüyle bakabilmek için hemen şimdi Atatürk zamanı.
Şimdi Atatürk zamanı. Fosil yakıtlar dünyamızı yaşanmaz hale getirmişken, yollar ve caddeler motorlu taşıtlardan geçilmezken; soluduğumuz hava, içtiğimiz su, yediğimiz meyve fosil yakıtların artıklarıyla zehirlenmişken Anadolu’yu demiryolu ağıyla ören Atatürk’ü hatırlamanın zamanı.
Gecekondularla kaplanmış, şehir demeye bin şahit isteyen şehirlerde yaşamaya mahkum edildiğimiz şu günlerde bozkırın ortasında bir kasabadan bir dünya kenti, cumhuriyete bir başkent yaratan Atatürk’ü hatırlamanın tam zamanı, şimdi Atatürk zamanı.
Şimdi Atatürk zamanı. Yoksulluk, cehalet ve ihanet kol gezerken ülkemizde ve dünyayı sarmışken ekonomik kriz, Alpulu Şeker Fabrikası’nı, Nazilli Basma Sanayii’ni kuran yoksul cumhuriyetin çocuklarına yoksulluğu hissettirmemeyi başaran düşünceyi anlamanın zamanı. Yani tam da şimdi ve acilen Atatürk zamanı.
Şimdi Atatürk zamanı. Onu anmak yetmez. Onu görmek, ona kulak vermek ve onun şahsında bir olmak gerek.
Yani şimdi acilen Atatürk zamanı...