Bir Çomaç Hikayesi...
Akif Türk-Ay
Kalkma vaktini horozların biyolojik saatine uyduran Ali, Sabah ezanına yakın bir vakitte yine uykusundan uyandı.
Yere serili olan döşeğini ve içi pamuk ile doldurulmuş yorganını katlayıp musandıraya kaldırdı. Her zamanki gibi yüzüne soğuk bir su çaldı. Tel dolaptan çıkardığı yufka ekmeği açıp içine
Yörük Kültüründe kuru çökelek , biraz da zeytin koyarak dürdü, azık olarak yanına aldı ve her günkü rutin hazırlıklarını yaparak okul yolunu tuttu.
O vakitler öğrenciler okula servisle gitmezler, imkanı olanlar köyün yukarı yoluna dolanıp dolmuşa binerlerdi. Ali'nin imkanları el vermediği için okula bağlanan yarı çamurlu şose yoldan yoluna devam etti. Arkadaşlarının dilinde "Dereyi görmeden paçaları sıvamak." diye bir deyim vardı.
Ama hayatın cilvesi O, yolunun üzerinde kışın yağmur suları ile coşan Sultan Suyu nu geçmek için okula gidiş ve dönüşte parçalarını dizine değil, baldırlarına kadar sıvar, kara lastikten Ermenek pabuçlarını eline alır ve ayakları ıslanarak derenin en sığ yerinden karşıya geçerdi.
Dereyi atlayarak yolun yarısını tamamlamış, gitmesi gereken yarım saatlik bir mesafeyi de katederek okulun kapısından adımını atmıştı. Ev ekonomisi öğretmeni Seher hanım çoktan derse girmişti bile, öğretmeninden müsaade isteyerek sırasına oturdu. Dersin sonunda öğretmeni yarınki derste "sandviç" yapacaklarını ve sandviç için gerekli malzemeleri getirmelerini söyledi.
Çoğunluğu şehirde yaşayan arkadaşları "Bu kadar basit malzemeleri temin etmekte ne zorluk var?" kabilinden sözlerle öğretmeni onayladılar. Ali, sandviç kelimesini ilk defa duymuştu. Ailesinin ve sosyal durumunun verdiği yersiz mahcubiyetle sandviçin ne demek olduğunu, hangi malzemeler kullanarak yapıldığını ,ne arkadaşlarına nede öğretmenine sorabildi. Dalgın adımlarla ve zihninde soru işaretleri içerisinde eve döndü.
Öğretmeninden azar işitmek ve arkadaşlarına mahcup olmak korkusuyla ertesi gün okulu asmayı zihninden geçirdi. Gece bir sağa bir sola döndüğü kasvetli uykusundan yarı uykulu uyanarak okulda işitebileceği her sözü ve alaylı kahkahaları göze alarak okula gitmeye karar verdi.
O gün, azığına bahçede yetiştirdikleri soğan domates ve biberlerden, kendi besledikleri davarların sütünden elde ettikleri taze peynirden alarak yola koyuldu.
Yanına bilerek yufka ekmek almamıştı. Çünkü kendine ziyafet çekecek, okulun karşısındaki bakkaldan çeyrek ekmek alacak yufka ekmeği yerine o günlerde daha çok tercih edilen çarşı ekmeğinden yiyecekti.
Okul içtimasına 5 dakika kala bakkaldan 25 kuruşa aldığı çeyrek ekmeği çıkısına koyarak sıraya dizildi. Öğretmenden işiteceği sözleri ve arkadaşlarının atacağı alay dolu kahkahaları göze alarak dersin yolunu tuttu. Öğretmen Seher hanım derse girdi ,sandviç yapımını göstermek için ön sıradan başka bir öğrencinin getirdiği domates peynir biber vesaire malzemeleri alarak dilimledi ekmeğin ortasını yararak içine yerleştirdi.
Malzemeyi getiren öğrenciye sandvici uzatarak diğer öğrencilerden de kendi getirdikleri malzemelerle sandviçlerini yapmalarını istedi. Öğretmeni merakla seyreden Ali'nin içindeki endişe sona ermiş ,içi ferahlamıştı. Çantasından çıkardığı malzemelerle sandviçini yaptı.
Sandviç denilen şeyin
Gazipaşa ve Anamur'un halk dilinde kullanılan ve dürüm anlamına gelen
Yörük Mutfağı Ve Yörük Yemeklerinden ÇOMAÇ tan pek farkı olmadığını o gün anladı. Ali, tahsil ve meslek hayatı boyunca sandviç kelimesinden hiç haz etmedi. Çomaç onun için yöresinin tadı kokusu ve lezzeti olarak hem damağında hem dilinde ömür boyu yer edindi.
Gazipaşa ve Anamur Ağzında Kullanılan Kelimelerin Anlamları;
Musandıra : Yatak vesaire koymak için yapılmış tahta dolap.
Çomaç : Anamur ağzında kullanılan Dürüm kelimesine yakın anlam taşıyan bir kelime.
Sultan Suyu : Gazipaşa Anamur 'da bir dere.
Çıkı : Genellikle bezden yapılan basit çanta
Azık : Öğün, yiyecek.
Kelime ve anlam hatalarımız varsa affola... (Akif Türk-Ay)