Kral Kılıçdaroğlu Çıplaktır Ancak Canan Kaftancıoğlu’nun Durumu'da Ortadadır…
Av. Sedat Çetinkaya
Cumhuriyet Halk Partisi, tarih sahnesine çıktığı ilk andan itibaren, milletimizin değerleriyle karşıtlık içinde olan ve her şeyini feda eden Müslüman - Türk milleti tarafından neticelendirilen milli mücadele başarısının üzerine oturarak, kendisine güç devşirmiş bir zihniyeti ve bu zihniyetin ihdas ettiği bir rejimi temsil etmektedir...
Bu partinin İslam dinine yakın bir bakış açısı olmadığı gibi kurulduğu dönem bir tarafa, gelecekte de İslam dünyası üzerinde etkinlik kurmayı hedefleyen bir yönelimi olmadığından, neredeyse ilk iş olarak Halifeliği kaldırmıştır. Yaptıkları bununla da sınırlı kalmamış, önce İstiklal Mahkemeleri vasıtasıyla kendisine muhalif olabilecek herkesin asılmasını sağlamış, asılmayanları da yahudinin şapkasını takmadığı gerekçesiyle adeta sorgusuz süalsiz infaz etmiştir.
Sonra bu ülkenin köylerinde kadar girilerek Kuran-ı Kerim’ler toplatılmış, yakılmış, Kuran okumayı öğretenler nice zulümlere muhatap kılınmış, alfabe değişikliğiyle geçmişle bağlantımız kesilmiş, cenaze yıkayıp namazı kıldıracak imam bile bulunamadığı için Avrupa’da alay konusu edildiğimiz günler yaşanmıştır.
Hatta camiler bile bir aşağılama ve bir intikam hissiyle ahıra çevrilmiştir. Ancak bu ülkede bir tek Kilise, Havra, İncil ve Tevrat zarara uğramamış, bilakis büyük bir ihtimamla korunmuş ve kollanmıştır. Düzmece bir laiklik anlayışıyla devlet, Müslüman- Türk milleti üzerinde en büyük zulüm aracı olarak konumlandırılmış ; şeriat, gericilik, yobazlık, başörtüsü, sakal gibi kavramlar üzerinden yürütülen algıyla hayali bir korku imparatorluğu oluşturulmuştur. Bu yaklaşım biçimi karşısında, ibadete açılmasını sağladığımız Ayasofya’nın günümüze değin korunmasını sağlayan şeyin, geçmişinde kilise olarak kullanılması olduğunu söylemek çok da abes olmayacaktır...
Bu arada tam bir diktatörlükle ülkeyi yöneten ve yıllarca bir tek seçim bile yapmayan, Adalar Denizi’ndeki haklarımızı bile adeta satılığa çıkarıp, savaş tazminatını bile denize döktüğümüz Yunan’a ikram eden CHP’nin eliyle, ülkemizin tüm kaynakları, oluşturulmak istenen hegemonyanın temsilcilerine peşkeş çekilmiş, büyük gayretlerle yeşermeye çalışan Müslüman- Türk kimlikli milli yapılar, devlet erkiyle adeta yok edilmiştir.
Hala bu dönemde yapılan üç beş dandik şeker ve rakı fabrikasını bir türlü kurtulamadıkları devletçi zihniyetin bir yansımasıyla yere göğe sığdıramayanlar ; yok edilen uçak ve silah fabrikalarını, yapımına engel olunan Devrim otomobilini, CHP zihniyetiyle adeta bir 3.dünya ülkesi konumunda bırakılan Türkiye’yi hatırlamalı, bakacak gözü ve idrak edecek kapasitesi varsa bir de günümüzün eşiz bir elmas gibi parlayan Türkiye’sine bakmalıdır diye düşünüyorum.
Yine CHP zihniyeti tarafından, negatif anlamda büyük bir değişimi sağlamak, hristiyanlaşmış ve batının yancılığını yapmaya hazır bir uşak ve siyonizmin hizmetkarı bir ülke oluşturmak için her türlü yöntem de uygulanmıştır. Milletin hakimiyeti tesis etmek için atılım yaptığı her dönem ise ; darbelerle, parti kapatmalarla, baskılarla, kaos faaliyetleri ve terörizm ile akamete uğratılmış ve her seferinde müsesses nizam kendini korumayı başarmıştır. Ülkemizde geçmişte oluşturulan parlamenter sistemin, tüm kurumların ve devlet içinde ayrı bir devlet haline getirilen ordunun tek amacının, bu düzenin devamını mümkün kılmaktan ibaret olduğu herkes tarafından iyi anlaşılmalıdır…
İşte şuan bu milletin değerleriyle taban tabana zıt fikirlere ve siyasi yaklaşımlara sahip olan ve hepimizin rahatsız olduğu bireyler, CHP’nin geçmişte oluşturduğu bu uygulamaların bir ürünü olarak ortaya çıkmış bulunmaktadır. Bunlar, ulaşmış oldukları zihniyet itibariyle, ülkesinin çatışma halindeki ordusunu desteklemekten, ülkesi için sevinmekten, en hayati konularda bile ülke yöneticilerinin yanında durmaktan uzak bir anlayışa sahiptirler.
Ancak yine bunlar, Müslüman kimlikli bir başkan, siyaseten zayıf düşün veya ülke yönetimini bırakmak durumunda kalsın diye her türlü ihaneti sergilemekten de çekinmeyecek bir yapının temsilcileridir.
Bu bağlamda IMF destekçiliği yapmak, ülkesini yabancı ülkeler ve kurumlar nezdinde şikayet ederek zaafiyet oluşturmak, Ermeni soykırımı iddialarına destek vermek, terör örgütlerine zımni destek olmak, Joe Biden örneğinde olduğu gibi yabancı devlet yöneticileri ve CIA gibi gizli örgütlerle adı konulmamış işbirlikleri tesis etmek, darbe şakşakçılığı yapmak, bürokratik oligarşiyi de kullanarak ülkemizin ilerlemesi için yapılan her çalışmayı engellemeye ve geciktirmeye çalışmak, bunların sıradan, alışılagelmiş ve artık kanıksanmış davranışlarıdır.
Ve hala ülkemizdeki stratejik mahiyeti haiz şirketlere kamulaştırma yoluyla el koyacakları tehdidini savuracak kadar da faşist bir zihniyeti temsil etmektedirler.
Ancak bu klasik CHP zihniyetinin durumu ve ülke sathına yayılmış hakimiyeti, AK parti yönetiminde gelişen ve küresel bir güç olma yolunda ilerleyen Türkiye’nin varlığı nedeniyle felsefi ve stratejik bir çöküşe girmiş bulunmaktadır. Bu çöküşün engellenebilmesi ise artık mümkün değildir. Çünkü CHP’nin varlığını mümkün kılacak ve gelişmesini sağlayacak bir felsefi temeli bulunmamaktadır.
Geçmişte klasik çizgisinden ayrılarak komünist- sosyalist devlet kurma ideolojisi için ülkeyi kaosa sürükleyenlerin odağı haline gelerek, varlığını bir süre daha korumayı başarmış olsa da artık ne yeni bir varlık nedeni ne de bunu oluşturacak gücü kalmamıştır. Bu durumun aksine söylenebilecek afaki cümleler ise ancak bitmiş bir hayalin ve niteliksiz bir hezeyanın dile getirilmesinden başka bir anlam ifade etmeyecektir. Bu arada Başkanlık sisteminin iktidara gelmek için iki bloklu bir siyasi yapıyı zorunlu kılmasının, CHP’yi ve yabancı işbirlikçilerini yeni bir arayışa itmiş olduğunu da söylemek gerekir.
İşte bu arayıştan çıkan sonuç ise ; her türlü fitne tohumuyla işbirliği içinde bulunan, hiçbir ilkesi kalmamış, kurucusunu katliamla suçlayan hatta elinde olsa ismini partiden bile kazıyarak atacak olan, teröristlerle kol kola gezen, terörist cenazelerinde boy gösteren, Ermeni tezlerinin savunuculuğunu yapan, FETÖ sevdalısı, insan onuruyla bir araya getirilemeyecek her türlü ahlaksızlığı normal gören, vatansızlığı marifet sayan, Yunan aşığı tiplerin CHP yönetimi üzerinde etkinlik kurmuş olmalarıdır.
Diğer bir sonuç ise kökü dışarıda olan tüm işbirlikçi benzemezlerin bir araya gelmeyi temin etmeleri ve oluşturdukları algı yönetimiyle de bunu milletimize yutturarak, Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığı üzerinden tıpkı Abdülhamid Han’ın tahtan indirilişinde olduğu gibi bir cephe oluşumunu sağlamaya çalışmalarıdır. Kılıçdaroğlu da herhalde tam ve su katılmamış bir çapulcu olan Mahmut Şevket Paşa’nın sivil versiyonunu oynamaya meyletmiş gibi durmaktadır.
Ancak belirtmek gerekir ki yalancının mumunun yanacağı süre, yatsıya kadardır…
Kral çıplaktır eyvallah ancak Canan Kaftancıoğlu’nun durumu da ortadadır… Nasıl yani diye soruyorsanız farklılık olsun diye anadan üryandır diyebilirim…