Şehir Ve Ölüm
En ölümcül tutkudur şehir tutkusu. Ve en zor ölümdür şehirde ölüm. Bütün yaşanmayalar ve yaşanamayanlar aklımızdayken ölürüz şehirde. Yani “gözlerimiz açık” gideriz eskilerin deyişiyle. Küçük kasabaların ve köylerin her şeyi yaşadığına inanan ve ölümü, çok özlediği birini bekler gibi bekleyen insanı bulmak zordur şehirlerde.
Eksik yaşamaların ve erken ölümlerin yurdudur şehir. Bu yüzden Cemal SÜREYA’nın deyişiyle: “Her ölüm erken ölümdür” şehirde, her ölüm beklenmeyen ölümdür. Şehrin doymayan iştahı şehir insanının ruhunu da istila etmiştir. Bir doymamışlık, bir eksik kalmışlık halidir şehirde insan baştan ayağa. Ve elbet, bunca eksiklik içindeyken ölmek daha da eksilmektir.
Ve kimse türkü söyleyerek beklemez şehirde ölmeyi. Oysa, küçük kasabalar ve köyler Mevlanaca karşılar ölümü. Yani, en sevgiliye kavuşmanın, en sevgilinin yurduna hicret etmenin adıdır oralarda ölüm.
Doğup Büyüdüğüm Ev...
Ve en yalnız ölümdür şehirde ölüm. Bir yalnızın ölümüdür, yapayalnız bir ölümdür şehirlinin ölümü. Bir ikindi vakti tesadüfen camiye gelenlerin, bir an önce işine dönmek isteyen üç beş tanıdık ve akrabanın fatihalarıdır insanın nasibine düşen. Yaşarken hasret kaldığı eş dost sesi ve yüzü, ölürken de en büyük hasretidir şehirlinin. Yani hasret içinde yaşar şehirli insan ve hasret içinde ölür.
Kimse dinlemez salaları şehirde ve kimse bilmez imamın isteksizce telaffuz ettiği kişini ismini. O, isimlerden bir isim, insanlardan bir insan, ölenlerden bir ölüdür sadece. Kendi kendine yaşayanların ve kendi kendine ölenlerin yurdudur şehir.
“Ölümse gelsin beklerim/ Ay ışığı gecelerde” diyebilmek ve ay ışığı gibi aydınlık bir yüzle ölebilmek zordur şehirde. Nur yüzlü ihtiyarları eksik bir şehirde, nur yüzlü ve dingin ölümler yaşanmaz elbet. Bir hüzünlü hicrettir, bir yalnız yolculuktur ölüm şehirde. Küçük kasabaların ve köylerin tabutun bir kenarından tutma yarışına giren mahşeri kalabalıklarını beyhude ararsınız oralarda.
Hiç ölmeyeceğini sanan ve ölümü aklından sürgün eden mahşeri kalabalıklar caddelerde bulvarlardadır. Bilmedikleri birin ölümü ilgilendirmez onları; çünkü bilmezler ölümün kendilerine de şah damarlarından daha yakın olduğunu.
Uzun ve keyifli bir hayat için şehre akın edenler, uzun ve yapayalnız bir ölüm yolculuğuna çıktıklarını bilmezler. Ve bilmezler, ölümlerinin kimseyi ilgilendirmediği bir şehirde yaşamalarının da kimsenin umurunda olmadığını. Yalnız ve kocaman bir ölümdür şehir ve ölüm yalnız çıkılan yolda son yalnız yolculuktur şehirde.
Zeyyat ŞAHİN
FOTO: ZEYYAT ŞAHİN/ Doğup Büyüdüğüm Ev