Kimse Masum Değil...
“Masum değiliz hiç birimiz.” diyor Sezen AKSU. Evet, hiç birimiz masum değiliz; ama en masum rolleri oynamada yarışıyoruz birbirimizle. Üstelik oyun çok tutuyor. Seyircisi çok bu oyunun. Kuliste arsız kahkahalarını patlatıp sahnede masumiyet abidesi kesilen jönler, öylesine inandırmışlar ki bizi masumluklarına, bizim için uykularına kıyanlar olduğunu unutup feda ediyoruz onlar için uykularımızı.
Sahnede yeminler edip bizi inandırıyorlar masumluklarına. Biz göz yaşları içinde boşaltırken salonu onlar; kuliste, kandırmanın, aldatmanın, gemisini yüzdüren kaptan olmanın hazzı ile kadehler tokuşturuyorlar. Çünkü masum rolü oynayan jönler, bütün zalimler gibi zalim, bütün aldatanlar gibi arsızlar. Göz yaşlarımızla besleniyorlar, saflığımızda hayat buluyorlar onlar.
Bizler; sokaklarda yorgun, evlerde hüzünlü ve hayatta bezgin dolaşırken onlar, hayatımızın orta yerinde dans ediyorlar. Öylesine tepiniyorlar ki; düşlerimizi perişan, hayatımızı darmadağın edip tutuşturuyorlar elimize. Ve biz, bir ömür onların dağıttıklarını toparlamakla uğraşıp kendimizi unutuyoruz. Biz kendimizi unuttukça onlar, kendilerini daha çok hatırlayıp daha çok tepiniyorlar hayatımızda. Bütün sardunyalarımızı eziyorlar, bütün hayatımızı çalıyorlar.
Kör pencere, sağır duvar bir hayata razı oldukça biz; onlar bütün duvarları yıkıp, bütün pencereleri açıp tadını çıkarıyorlar hayatın. Üstelik bunu yaparken hayatımızın tadını kaçırdıklarını biliyorlar, bile isteye yapıyorlar bunu. Bizse, Ahmet Muhip DRANAS’ın şu dizelerini hatırlayıp öylece bekliyoruz:
"Ebedî aşığın dönüşünü bekler, Yalan yeminlerin tanığı çiçekler ”
oysa ebedî masumlar hayatımızı işgal etmeye devam ettikçe ve biz isyan etmedikçe bu işgale ebedî aşık, ebediyen mahkûm Kaf Dağı’nın arkasında kalmaya. Ve biz mahkûmuz bir zulmü hayatın gerçeği diye tanımlamaya. Sezen AKSU haykırsa da masum rolündekiler hep masumdur. Çünkü çağ, onların çağı.
Masalları çalınmış, hikâyeleri ters yüz edilmiş bütün insanlığın. Akla dayanmayan ve akılla algılanmayan hiçbir şeyin hükmü kalmamış. Gönül hikâyeleri unutulmuş raflarda ve gönüllerini haraç mezat satmışlar masumluğu oynayanlar. Akla methiyeler düzmüşler ve bizden akıllı oldukları için de her şeye kolayca inandırmışlar bizi.
Ama biz biliyoruz: Kimse masum değil ve sahnede oynanan asla hayatın kendisi olamaz. Sahnede oyun, kuliste hayatın kendisi hüküm sürer. Sahnede gözlerimiz kamaştıranların kulisteki hallerini asla unutmamalıyız. Hayatımızın üzerinde tepinenleri ve bize zehrettikleri hayat için kadeh tokuşturanları hayatımızdan atmalıyız. Yeniden el koymalıyız hayatımıza, yeniden merhaba demeliyiz içinde hayat olan bir hayata.
Foto: Zeyyat ŞAHİN/ Gökçeada-Dereköy