Akdeniz'den Doğan Güç… Kehanet Değil, Gerçek...
Avukat Sedat Çetinkaya
Küresel para baronu konumundaki paganların ve siyonistlerin çıkarlarına hizmet etmek üzerine dizayn edilmiş olan ABD devlet yapılanması, kendilerine yeni bir merkez oluşturan küresel para baronlarına karşı gerek küresel alanda ve gerekse iç siyaset noktasında başarılı olabilmek için tarihi öneme sahip adı konulmamış bir savaşı yaşamaktadır. Mücadelenin varlığı zaman zaman unutturuyor gibi görünse de her iki güç merkezinin en önemli ortak paydalarının İsrail’in geleceği olduğunu söyleyebilmek de mümkündür.
İsrail ise her yönden Türkiye’nin baskısı altındadır ve İsrail’e hizmeti esas alan güç merkezleri, netice alıcı bir önlem alamamaları durumunda bu baskının ulaşacağı noktanın, İsrail’in varlığını tehlikeye sokacağının farkına varmışlardır. Zira ;
• Türkiye’nin Libya politikası bağlamında Afrika kıtasının büyük bölümünde oluşturacağı güç ve hakimiyetin çok yönlü yansımaları,
• Adeta patlamaya hazır bir bomba konumundaki Mısır’ın, Türkiye’nin siyasi etkisi ve stratejik faaliyetleri neticesinde yaşayacağı bir iç karışıklık ve sonrasında şekillenecek devrime bağlı olarak İsrail açısından meydana getireceği tehlike,
• Türkiye’nin, mükemmel bir yaklaşımla, çözümsüzlüğü çözüm olarak görme düşüncesinden hareketle Kıbrıs’da oluşturmaya başladığı aktif politikanın İsrail açısından oluşturduğu askeri ve stratejik riskler,
• Türkiye’nin Libya ve Kıbrıs politikaları ile Doğu Akdeniz’e ilişkin münhasır ekonomik bölge yaklaşımının oluşturduğu, bölgedeki tüm ülkeleri ve özellikle doğalgaz ihracatçısı olmak isteyen İsrail’i etkileyen ekonomik ve stratejik blokaj,
• Türkiye’nin Arap yarımadasını güneyden kuşatmayı ve Kızıldeniz’i kontrol altına almayı hedefleyen ve askeri strateji içeren politikalarının İsrail açısından oluşturduğu tehdit,
• Türkiye’nin, Katar- Kuveyt- Umman ve Lübnan üzerindeki siyasetinin, Suudi Arabistan- BAE ve Bahreyn ittifakı ve yönetimleri açısından ulaşacağı muhtemel sonuçların İsrail açısından oluşturduğu riskler,
• Türkiye’nin Suriye ve Lübnan politikalarının, ABD’nin ve Rusya’nın bölgede oluşturacağı bir boşluk durumunda İsrail açısından şekillendireceği riskin büyüklüğü,
• Türkiye’nin devamlı bir biçimde gelişen donanma ve kara kaynaklı tespit ve ateş gücünün, Ege ve Akdeniz’i kontrol etme noktasında yakın gelecekte herkese karşı tek olma pozisyonunu dahi karşılayabilecek bir etkinliğe ulaşacak olması,
• Türkiye’nin ; gıda güvenliği, gaz akışı, Kanal İstanbul projesiyle boğazların kontrolü, Türk Birliği, Rusya içindeki Müslüman nüfusun yönlendirilmesi, ikili ticaret ve turizm gibi Rusya’yı dengeleyebilecek kozları önemli ölçüde eline geçirmiş olmasının, İsrail üzerindeki baskıyı arttıran yönleri,
• Avrupa’nın, Türkiye üzerinde baskı oluşturacak etkisinin kalmaması bir tarafa ; enerji güvenliği ve bağımlılığı, ortaya koyduğu askeri riskler, mülteci sorunu üzerindeki rolü ve ekonomik pazarların adım adım ele geçirilmesi nedeniyle bizzat Türkiye tarafından baskı altına alınmış olması,
• Küresel düzeyde Çin hakimiyetine karşı mücadele eden ABD’nin, gerek Çin hakimiyetini kontrol altına almak ve gerekse Çin ile işbirliği içindeki ülkeleri askeri ve siyasi açıdan baskı altında tutmak için Türkiye’ye olan ihtiyacı,
• Türkiye’nin her geçen gün ve yıl daha büyük bir askeri- siyasi ve ekonomik güç olarak yükselmekte oluşu,
• Ve İsrail’in kendi varlığı ve hedefleri açısından büyük ödünler vermeden Türkiye ile anlaşmak veya Türkiye’yi anlaşmaya zorlamak için hiçbir argümana sahip olmayışı, İSRAİL’İN GELECEĞİNİ OLUMSUZ ANLAMDA ŞEKİLLENDİREN VE RİSKLİ HALE GETİREN HUSUSLAR OLARAK SİYASİ AKLI OLAN HERKESİN GÖREBİLECEĞİ BİR AÇIKLIKLA ORTADADIR...
İşte bu gerçeklikten doğan sonuç ise duyma kabiliyeti olanların kulaklarını sağır edecek şekilde bağırmaya hatta çığlık atmaya başlayan bir İsrail’in varlığıdır. Bu çığlık, muhatapları nezdinde ve yukarıda bahsettiğim hemen hemen her konuda karşılık bulacak ve bu karşılık, Türkiye’nin işini zorlaştırmak için yeni bir plan ve vizyon çerçevesinde sahaya yansıyacaktır…
Sağlam bir duruşla yoluna devam eden, BİRLİĞİNİ VE YÖNETİMİNİ MUHAFAZA EDEN BİR TÜRKİYE ; Libya- Kıbrıs- Mısır- Suriye- Katar- Sudan- Yemen- Somali- Kuzey Afrika- Ege ve Akdeniz Münhasır Ekonomik Bölgeleri- Boğazlar- Avrupa Birliği ilişkileri- kur baskıları- Akdeniz’e yönlendirilecek ABD ve yandaşlarına ait donanma baskısı- Yunanistan’ın savaşa yaklaştıran kışkırtmaları, Suriye ve Irak üzerinden şekillenecek baskılar ve içimizdeki işbirlikçilerin ihanet politikaları olmak üzere tüm negatif yönlü girişimleri kıracak, kendi politikalarını strateji tahtasında ve sahada hakim kılacak girişimleri ortaya koyabilecektir…
Tüm Dünya, Müslüman- Türk Milleti İçin Yükselmenin Sınırı Olmadığını Bir Kez Daha Ve Yaşayarak Öğrenecektir…
Kızıl Elma Ufkunda Yükselen Kutlu Sancak, Tüm Cihanı Kudret Ve Azametle Kuşatacaktır…