Allah'a Kul, Cumhurbaşkanımıza Ve Hükümetimize Yol Arkadaşı Ve Küresel Devlet Stratejisi’ne Ortak Olmak…
Av. Sedat Çetinkaya
Kıymetli Dostlarım,
Türkiye’miz, ekonomik olarak gelişmek istemekte ancak BU İSTEĞİ ; sermaye yetersizliği, dış baskılar, gizli ambargolar, ekonomi temelli saldırılar, kredi derecelendirme kuruluşları ve uluslararası medya ile oluşturulan algı yönlendirmeleri ve küresel güç merkezlerine hizmet eden yerli işbirlikçilerin 5.kol faaliyetleriyle SINIRLANDIRILMAK VE KIRILMAK istenmektedir. Çünkü Türkiye’nin ekonomik olarak büyümesi ve yeni bir ekonomi ve finans gücü oluşturması ; Türkiye’nin karşısında yer alan güçlerin ekonomik geleceklerini tehdit ettiği gibi Türkiye’nin küresel bir güç olarak yükselmesini ve her türlü askeri ve siyasi stratejisini finanse edebilmesini de mümkün kılmaktadır.
Bu gerçeklikten ortaya çıkan sonuç ise ; Türkiye’nin uluslararası güç merkezleriyle yürütmekte olduğu amansız mücadele noktasında kim ÇEŞİTLİ BAHANELERİN ARKASINA SIĞINARAK engelleyici ve ön alıcı bir pozisyon üstleniyor, adı konulmamış biçimde ve üstü kapalı da olsa Türkiye aleyhine bir tutum takınıyorsa, içimizdeki fitne ekolünü temsil edenler ve işbirlikçiler, bunların ta kendileridir. Bu bağlamda üzerine alınıp konuşanlara ve savunma mekanizmalarının ardına sığınarak necaset saçanlara ; “YARASI OLAN GOCUNURMUŞ ” atasözünü nişane olarak taktığımı da belirtmek isterim…
Yine Türkiye isimli ülkemiz, kendisini yönetim sorunlarından kurtararak çok daha iyi bir şekilde yönetilmesini mümkün kılacak tarzda kendine özgü bir BAŞKANLIK SİSTEMİ’ne geçerken ; batılı güç merkezlerinin bir ülkeyi kontrol edebilmek için tezgahladıkları ve kokuşmuş bir zihniyeti temsil eden PARLAMENTER SİSTEME yeniden dönüş hayaliyle siyasi faaliyette bulunanların da bu ülkenin gelişmesini ve iyi yönetilmesini istemeyen odaklara hizmet eden kişiler olduğunu söyleyebilmek mümkündür.
Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kendi içine hapsedecek siyasi yaklaşımlar içinde olanların VE ne Türk dünyasına ve ne de İslam dünyasına uzaktan merhaba demenin ötesine geçecek bir perspektifi bulunmayanların, ülkemizi Türk düşmanı batı dünyasının yalakası, yedekli ineği ya da bekçi köpeği haline getirmek isteyenler olduğu da tartışmasız bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır.
Diğer taraftan Türk Milleti’ni tarihinden, geçmişte sahip olduğu tüm kıymetli değerlerden ve en önemlisi dininden koparmak için, devletimizin kuruluşundan bu tarafa faaliyet yürütenlerin de gerçekte ne Türk ırkıyla ne de Müslüman kimliğiyle yan yana gelebilmesi mümkün olmayan kişileri ve grupları temsil ettiğini de görmek gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, iktidar kim olursa olsun, MASONİK- SİYONİST GÜÇ MERKEZLERİ ve bu güç merkezlerinin geçmişteki kıdemli temsilcisi ABD tarafından yönetilen bir ülke olmaktan öteye geçememiş ; iç çekişmeler, mezhep gerilimleri, bölünme tehlikesi ve düzmece laiklik anlayışı çerçevesinde geliştirilen kısır döngülerle oyalanıp durmuş, askeri darbelerle de hizaya sokulmuştur.
Yine ülkemiz askeri açıdan gelişirken, ülkemizin askeri kapasitesinin artmaması için açık ve gizli uygulamalarla elinden gelen her türlü zorluğu çıkaranların, ülkemizi NATO’nun bağımlı jandarması, cephe önünde ateşe atılacak hizmetkarı kılmak isteyenlerin, SIFATLARI ORGENARAL , BAŞBAKAN VE HATTA CUMHURBAŞKANI DA OLSA de bu ülkenin milli kimliğini temsil etmedikleri tereddüte yer bırakmayacak bir şekilde ortada durmaktadır.
Ülkemizde son 18 yılda trilyonlarca Dolar tutarında altyapı yatırımı yapılmış, bir 3.Dünya ülkesi konumundaki ülkemiz, gerek nitelik ve gerekse nicelik olarak dünyanın en gelişmiş ülkelerini geride bırakmak için yapacağı TARİHİ BİR ATILIMIN eşiğine kadar gelmiştir. Zira bölünmüş yollar, otobanlar, küresel ölçekte öneme sahip köprüler, tüneller, hastaneler, sağlık sistemi yatırımları, sosyal güvenlik yatırımları, devasa barajlar, petrol ve doğalgaz transferi yatırımları, okullar, üniversiteler, demiryolu ve metro yatırımları, hızlı trenler, havaalanları, limanlar, antrepolar, sulama kanalları ve tesisleri , devlet binaları, konutlar, şehircilik yatırımlar;
orman yatırımları, tarım ve hayvancılık teşvikleri, nükleer santral ve yüzlerce enerji tesisi yatırımı, eğitim yatırımları, öğrenci yatırımları ve burslar, ülkemizi bağımlılıktan kurtaran savunma sanayi yatırımları, uydu ve uzay faaliyetleri gibi yüzlerce alt başlıkta, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin tamamında yapılan yatırımların toplamının asgari 3 katından başlamak üzere 10 katına değin uzanan bir gelişim performansı ortaya konulmuştur. // Bu noktada süzme salak iddialarla ortaya çıkan, genel tabloyu okumaktan habersiz ve gerçeklikten kopmuş beyin fukaralarına öncelikle acıyarak baktığımı ve ruhlarındaki çirkefe en galiz sözleri sarfettikten sonra utanma duygusundan yoksun suratlarına sükürdüğümü de ifade etmek isterim.
Üstelik yukarıda kabaca belirttiğim yatırımlar yapılırken, geçmişten kaynaklanan IMF ödemeleri, Konut Edindirme Yardımı ödemeleri , Zorunlu Tasarruf Fonu ödemeleri, çoğu günümüzdeki bir harçlık bile etmeyecek Emekli Maaşlarının durumu gibi onlarca sorun da tek tek çözüme kavuşturulmuş, ayağımıza yeniden vurulmak istenen prangalar ve darbe girişimine değin uzanan nice isyan girişimleri ve engellemeler bertaraf edilmiştir.
Yine tüm bu şartlar altında ; çevremizde oluşturulmaya çalışılan fitne düzeni bozulmuş, Suriye ve Irak topraklarında herkese ve her şeye rağmen gerçekleştirdiğimiz operasyonlarla, ülkelerin toprak bütünlüğüne saygı safsatası tarafımızca yıkılarak Misak-ı Milli hedefimize ulaşmak için güçlü bir altyapı oluşturulmuştur. Bu arada Afrika’nın derinliklerinden Pakistan’a değin her zeminde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yükselen sancağı dalgalandırılmış ve tüm dünya sathında GELECEĞE YÖNELİK İTTİFAKLARIN VE İŞBİRLİKLERİN ZEMİNİ HAZIRLANMIŞTIR.
Ekonomik- siyasi ve askeri gücün bileşimi açısından dünyanın ilk 10 devleti sınırını zorlamaya başlayan Türkiye, önümüzdeki 10-15 yıl içinde dünyanın ilk beş gücü içinde kendine yer bulmasını sağlayacak altyapıyı da oluşturmuştur.
Bize lazım gelen şeyler ; her şeye eleştiri getirme ve kendi kuyumuzu kazacak şekilde fitne üretme anlayışından ve aşırılıklarımızdan sıyrılarak ve her türlü süslü tekliften uzak durarak, birlik içinde hareket etme ve her durumda lidere destek verme yaklaşımı içine girmek, ülkemiz aleyhine sonuç doğuracak durumlar noktasında bireysel çıkarlarımızı ve alışkanlıklarımızı feda edecek bir tutumu benimsemek , önümüzdeki süreçte çok ama çok lüzumunu hissedeceğimiz stratejik öneme sahip silahları süratle üretmemiz noktasında hükümete ufuk açıcı cihette baskı yapmak ve HAYATI MÜCADELE RUHUYLA YAŞAMAKTIR.
Unutmamamız gereken şeyler ise yaşadığımız her sorunun mutlaka çözüme ulaşacağı ancak küresel güçler tarafından herhangi bir şekilde ülkemize diz çöktürülürse, sonumuzun 1. Dünya savaşında yaşadıklarımızdan daha acı olacağı ve bunun vebalinin kendini Müslüman ve Türk zannettiği halde , küresel çeteye ve onun içimizdeki temsilcilerine destek verenlere ait olacağı gerçeğidir.
Biz Müslüman- Türk milleti olarak birlik içinde olursak, tüm Türkler ve Müslümanlar da bizimle birlikte olacaklardır. Ve bizim mağlup edilmek bir tarafa mağlup edemeyeceğimiz bir güç kalmayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bir Demir Nitrür mıknatısı gibi kendisiyle irtibatlı herşeyi kendine çekecek, küresel bir güç ve zikir halkası kuracaktır…
Böylece ; Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi ve Türk Dünyası’nın kağanı olmanın, birilerinin verdiği bir yetkiyle, tasarrufla ve kanunla değil, Müslümanların ve Türk Milleti’nin kabulü ve sahip çıkmasıyla oluşan bir kavram ve değer olduğu hususu idrak edilebilir hale gelecektir.
TARİH, Müslüman- Türk Milleti’nin liderliğinde yeniden şekilleneceği bir devre “Allah En Büyüktür” nidalarıyla adım adım girecek ve buna hiçbir şeytani güç de engel olamayacaktır. Bu büyük ve kutlu mücadeleden kaçanlar ve yanlış tarafı seçenler ise ÜSTLERİNE SİNECEK ZİLLET KOKUSUNDAN VE ALINLARINA VURULACAK ŞEYTANIN HİZMETKARI DAMGASINDAN ne bu dünyada ne de çoğunlukla inanmadıkları ancak ölünce farkına varacakları ahir hayatlarında kurtulamayacaklardır.