Avrupa’nın Çöküşü Ve Müslümanların Durumu…
Av. Sedat Çetinkaya
Bir toplumdaki bireyler arasında, milletini sevmek ve milli değerleri geliştirmeye çalışmak gibi insani yaklaşımların dışında, farklı etnik kökenlere ait bireyleri dışlamak ve bunlar üzerinde üstünlük iddia etmek gibi yaklaşımlar gelişiyorsa, o toplum açısından ters giden bazı şeyler var demektir.
Yine bir toplumdaki bireyler arasında ; farklı dinlere yönelik olarak baskı , dışlama ve yok etme temelinde düşünce biçimleri etkinlik kazanıyor ve bu durum, o toplumun yöneticileri tarafından korunan bir hal de alıyorsa, o toplumun öngörülebilir bir gelecekte büyük bir krize gireceğini söyleyebilmek de mümkündür.
Bu kriz ise tartışmasız bir biçimde, bir iç çatışma ve bu çatışmaya bağlı olarak şekillenecek katliam, gasp, işkence ve tecavüz olarak kendini gösterecektir.
Tarihsel süreçte, milliyetçilik ve İslam düşmanlığından dolayı büyük sıkıntılara düçar olmuş olan Avrupa, artık genetik yapısına sirayet etmiş bulunan bu düşünce ve yaklaşım biçimini terk edebilme yeterliliğinden uzak olduğunu yeniden ve açıkça ortaya koymaya başlamıştır.
Avrupa Devletleri, dünyayı sömürmekten gelen ekonomik kaynaklarla zevk içinde yaşarken ve gelişmişlik bayrağını gururla dalgalandırarak dünyaya demokrasi ve insan hakları dersi vermeye kalkarken, milliyetçilik ve İslam düşmanlığı fikriyatından doğan duygularını bastırmayı büyük ölçüde başarmış olsa da dünya düzeninin değişmeye başlamasıyla ; eski sevdalar depreşmiş, gerçek yüzler de ortaya çıkmaya başlamıştır.
İşte bu gerçek yüzlerinin yansımasının bir sonucu olarak, Hz.Adem’den devam eden silsilede insanlığa gönderilen tek dinin son peygamberi olan Hz.Muhammed sallallahü aleyhi vesellem efendimize hakaretler yağdırmayı bir hak olarak değerlendirebilecekleri bir seviyeye kadar da düşmüşlerdir.
Bunlar tıpkı ülkemizdeki CHP zihniyeti gibi hak kavramını kendileri için olduğunda hak, insan haklarını da sadece kendilerine yönelik olarak gerçekleştiğinde insan hakkı olarak kabul eden bir zihniyetin temsilcileridir. Zaten küfür tek millettir diye de boşuna söylenmemiş, Allah celle celalühü hazretleri de Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmemezi, onların birbirlerinin dostu olduğunu, onları dost edinenlerin de onlardan olduğunu (Maide 51) bizlere boşuna bildirmemiştir.
Dünya üzerinde yeni güç merkezlerinin doğuşu , bilim ve teknolojinin yaşlı Avrupa kıtasından, dünyanın farklı bölgelerindeki öncü ülkelere doğru yayılması, Avrupa kıtasının sömürgelerini ve ihracat pazarlarını tek tek kaybediyor olması, Avrupa dışında güçlü üretim ve lojistik merkezlerinin oluşması, Avrupa'nın sermayenin ve yatırımların öncelikli tercihi olma durumunun ortadan kalkmaya başlaması, yaşlı Avrupa kıtasının enerji ve hammadde açısından dışarıya bağımlı olması, kıtaya özgü bir dayanışma ruhunun bulunmaması, askeri tehditlere açık olması, önümüzdeki süreçte savunma faaliyetlerine büyük kaynaklar aktarmak durumunda olmaları gibi faktörler, Avrupa’nın hızlı çöküşünü başlatmış bulunmaktadır.
İşte Avrupa’da ortaya çıkan daha doğrusu açık bir şekilde görülmeye başlayan milliyetçilik ve İslam düşmanlığı, bu çöküşün bir sonucu olarak şekillenmekte ve yükselmektedir. Bu çöküş süreci arttıkça da Avrupa’nın milliyetçilik ve İslam düşmanlığı kavramları içinde büyük bir buhrana gireceğini ve bir noktadan sonra bu durumun sınırlanamayacağını söyleyebilmek de mümkündür.
Bu bağlamda peygamberimiz, evrenin yaratılmış en güzide varlığı, iki cihan güneşi Hz.Muhammed sallallahü aleyhi ve selem efendimize yönelik hakaretleri tüm benliğimle kınarken ; Avrupa’da yaşayan müslümanlara da şimdiden ve tekraren akıllarını başlarına almalarını, Avrupa ile entegre olmak, Avrupalı olmak, Avrupa’ya yerleşmek gibi düşüncelerden vazgeçmelerini özellikle ve ihtaren hatırlatmayı kendime bir borç addediyorum. Emin olunuz ki Avrupa, biz çizgiyi geçtiğinde öldürdükleri kişilerin ne zihniyetine ne de dinlerine bakacaktır. Kişilerin katledilmeleri ve tüm mallarının gasbedilmesi için Türk ve Müslüman olmaları yeterli görülecektir.
Avrupa'ya karşı gaflet içinde bulunmak değil ; bir an olsun yüksek bilinç seviyesinden uzaklaşmadan her türlü tedbiri alarak karşılık vermek gerekir.
Cahiller sürüsünün yaşadığı Avrupa için Müslüman demek, Türk demektir ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti, küresel bir güç olma yolunda hızla ve emin adımlarla ilerleyip Avrupa’nın köhnemiş ülkelerini diz çökmeye mecbur bıraktıkça, Avrupa’daki Türk ve İslam düşmanlığı da katmerli bir şekilde artacaktır.
İşte Avrupa'nın Erdogan düşmanlığının temelinde de küresel bir güç olma yolunda ilerleyen ve Avrupa'nın çıkarlarını tehdit eden Türkiye'nin bulunmasıdır. Herkes bilmelidir ki içimizdeki Erdoğan ve Cumhur İttifakı düşmanları da bilinçli olarak veya bir gaflet halinin tezahürü şeklinde, ülkemizin düşmanlarına hizmet etme yolunda ilerlemektedir.
Avrupa’ya üstadın sözleriyle;
Olma öyle sinsi çakal, yahut engerek,
Bozkurt gibi kartal gibi dövüşmek gerek… derken ,
Şehitlerden elli milyon bekçisi olan,
Aşılmaz bir kayadır bu ebedi vatan diye de sonlarını hatırlatmak için sesleniyorum…