Abd Seçimlerinin, Türkiye’nin İsrail Politikası Bağlamında Oluşturacağı Siyasi Ve Stratejik Değişim…
Av. Sedat Çetinkaya
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin son dönem politikası incelendiğinde dikkatli gözlerden kaçmayacak husus, Türkiye’nin birçok ülke ve ittifakla önemli mücadelelere girmesine rağmen, İsrail ile önemli bir sürtüşme içine girmemiş olması gerçeğidir...
Bu durumun ortaya çıkmasında ; İsrail’in, Türkiye’nin düşmanlığını üzerine çekmek istemeyen stratejisinin ve Türkiye ile ilişkileri düzeltebilme imkanı için fırsat kollayan yaklaşımının önemli etkisi olsa da Türkiye’nin de bu hususta üstün bir stratejik yaklaşımla izlediği denge ve pusu politikasının belirleyici olduğunu söyleyebilmek mümkündür.
İsrail, Türkiye’nin desteğini kazanmadan, Ortadoğu’da oluşturmaya çalıştığı kazanımların gerçek bir kazanım olmadığını, tüm aktörlerden daha iyi bilen bir devlettir. Bu bağlamda ;
• Türkiye’nin askeri açıdan gelişmesini engellemeye,
• Türkiye ile İsrail arasında tampon bir Kürt devleti kurulmasına,
• Türkiye’nin, İran ve Rusya ile olan ilişkilerine dair karşıtlıkları olumsuz noktalara çekecek şekilde kullanmaya,
• Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerini, Kıbrıs- Yunanistan- Fransa ve EastMed projesi gibi faktörler üzerinden hareketle, İsrail’in yönlendireceği şekilde geliştirip kontrol altına alarak, Türkiye’ye karşı etkinlik alanı oluşturmaya ,
• Doğu Akdeniz’de bilinçli olarak bir gerilim ortamı tesis ederek, Türkiye üzerinde baskı tesis etmeye,
• ABD’nin siyasi etkisi ve aktif istihbarat uygulamaları ile kontrol altına aldığı Arap yönetimleri üzerinden, Türkiye’yi dışlayan ve zorlamayı hedefleyen politikalar takip etmeye,
• Küresel para baronlarını ve finans çevrelerini kullanarak, Türkiye’yi şimdilik tek açık kapısı olan döviz kuru üzerinden kontrol altına almaya,
• Azerbaycan ile ilişkileri kullanarak yakınlık sinyali vermeye matuf ÇOK YÖNLÜ bir politika izlediğini söyleyebilmek mümkündür.
Kısaca İsrail ; Türkiye’nin karşısında diz çökmeden beklemek, Erdoğan hükümetinden bir şekilde kurtulmak için zaman kazanmak ve bu arada kendince yapılması gerekenleri yaparak, Türkiye’yi kendisinin büyüklüğünü kabul edecek noktaya getirmek veya en azından Türkiye’nin kendisi için düşmanlık yapan çizgiden uzaklaşarak, işbirliği yapan noktaya gelmesini sağlamak istemektedir.
Türkiye ise ; Suriye meselesi, Irak nezdinde takip ettiği politika, Libya konjonktürünün oluşturduğu sorunlar, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki çatışmanın boyutlarının ulaşabileceği ve taşıdığı riskler, Doğu Akdeniz gerilimi, Kıbrıs’ta yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Avrupa ile yaşanan stratejik mahiyeti haiz çatışma, yürüttüğü büyük öneme sahip faaliyetler, içimizdeki işbirlikçilerin oluşturduğu risk ve tehditlere karşı ihtiyatlı hareket etme mecburiyeti, ABD – Rusya ve İngiltere ilişkilerinde korunması gereken dengeler, Covid 19 meselesinden kaynaklanan olumsuzlar, ekonomik koşulların sınırlayıcı etkileri gibi nedenlerle, İsrail’i doğrudan hedef almamayı , cepheyi şimdilik büyütmemeyi tercih etmiş bulunmaktadır.
ANCAK, Amerika Birleşik Devletlerinde yapılacak seçimlerin sonucunun, bu tercihi ciddi biçimde değiştirme ihtimali, strateji tahtasında görünür bir hal almaya başlamıştır.
İçimizdeki işbirlikçilerin, vatan hainlerinin ve daha doğrusu günümüzdeki ittihatçıların en önemli destekçilerinden Joe Biden’in seçimleri kazanması durumunda, Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerinde iplerin tamamen atılacağı bir döneme girilebilmesi dahi mümkün görünmektedir. Zira Joe Biden’ın seçilmesiyle ;
Suriye ve Irak politikası, Pyd//Ypg yapılanmasını açık bir şekilde desteklemek ve tüm bölgede stratejik anlamda
Türkiye Gündeminde Türkiye düşmanlığı üzerinden hareket etmek şeklinde değişime uğrayabilecek olan ABD politikası, Türkiye’yi de bu politikaya karşı açık ve sert bir tavır almaya itecektir.
Türkiye, öncelikle Ortadoğu’da ve tüm İslam aleminde, Kudüs meselesi üzerinden İsrail aleyhine büyük bir karşıtlık oluşturacak, yapacağı çağrılarla Ortadoğu’nun rejimlerinin sarsılması ve yıkılması için büyük bir etkinin oluşmasını sağlayacaktır. Bu bağlamda Ortadoğu bölgesinde iç savaşlar ve rejim değişiklikleri için kapılar sonuna kadar açılacak ve İsrail’in, Filistin toprakları üzerinde oluşturmaya çalıştığı işgali legalleştirme hareketi iflas edecektir.
Türkiye’nin oluşturacağı bu etkinin İsrail tarafından hissedilmemesi ise mümkün olmayacak, korkuları zirveye ulaşacak, tüm dengeleri sarsılacak, politikalarına korku ve panik hakim olacaktır.
Ayrıca Mısır’ın, İsrail tarafından planlanan durumun dışında bir iç savaşa sürüklenmesi, İslam karşıtlığı üzerinden geliştirilen düşmanlığın Mısır’da yaşayan hristiyanlar üzerinden devam ettirilmesini ve bağlı sorunları da beraberinde getirecek ve Suriye’de, Türkiye’nin Pyd//Ypg yapılanmasının kontrolündeki bölgelere yönelik operasyonu ile başlayan, ABD ve müttefiklerinin Türkiye’nin karşısında saf tutmasıyla gelişen, Rusya’nın çekimser kalacağı, Yunanistan’ın ise fırsattan istifade Türkiye’ye saldıracağı bir savaşın yaşanabilmesini de mümkün kılacaktır.
Böylece ABD seçimlerinin sonuçları, küreselcilerce kademeli olarak yok edilmeye çalışılacak olan ABD’den ziyade İsrail’i ve bölgesel hakimiyetini tam anlamıyla tesis etmek isteyecek olan Türkiye’yi etkileyecektir.
Herşey için zamana ihtiyacımız olsa da kervanı yolda düzmek zorunda kalacağız gibi görünmektedir…
Ancak unutmayalım ki evrendeki herşeyi mutlak kudretiyle elinde bulunduran, sonsuz güç sahibi Allah’ın arzu ettiği olacak, Allah’ın yeryüzündeki ordusu ve ümmetin sancaktarı olan Müslüman- Türk milletinin zorlu şartlar altında şekillenecek galibiyeti, yeni bir devrin tarihine, altın harflerle ve “Galip Olan Ancak Allah’tır” başlığı altında yazılacaktır...