loader
Ölüm İle Geride Bırakacağımız Angaryalardan Kurtulmak…

Ölüm İle Geride Bırakacağımız Angaryalardan Kurtulmak…

Bu dünya için en değerli şey, sadece ama sadece İslam dininin öngördüğü şekilde İMAN SAHİBİ olmaktır. İman sahibi olmadan yaptığımız güzel işlerin, ulaşacağımız son açısından..

Ölüm İle Geride Bırakacağımız Angaryalardan Kurtulmak…Ölüm İle Geride Bırakacağımız Angaryalardan Kurtulmak…
Av. Sedat Çetinkaya
 
Aziz ve mutlak kudret sahibi Yüce Rabbimiz tarafından yaratılan, içinde manevi bir tekamülü de içeren imtihan sürecini geçirmek için bulunduğumuz ve hepimiz için tayin edilen bir sonu bulunan bu dünya’daki doğumla başlayan yaşamımız hepimiz için belirli bir aşama kaydetmiş bulunmaktadır.
 
Bu dünya için en değerli şey, sadece ama sadece İslam dininin öngördüğü şekilde İMAN SAHİBİ olmaktır. İman sahibi olmadan yaptığımız güzel işlerin, ulaşacağımız son açısından büyük bir önemi bulunmamaktadır.
 
Yüce yaratıcımız bizlerden ; Kuran-ı Kerim’de belirttiği ve Hz.Muhammed sav. efendimizin ayrıntılarıyla açıkladığı şekilde İMAN SAHİBİ olmamızı, kendisine karşı kulluk vazifemizi yapmamızı, güzel ameller işleyip, kötülükten ve fena işlerden uzak durmamızı istemektedir. Allah c.c. hazretlerinin bizden talep etmiş olduğu şekilde yaşamak, bizlerin salih insanlar olarak tanımlanmamız, ahiret gününde Cennet ile mükafatlandırılmamız ve Cehennem azabından korunmamız için yeterli olacaktır. Ancak bu durum, tüm iman ehlinin, Allah’a karşı aynı yakınlık derecesine sahip olduğu anlamına gelmediği gibi aynı Cennet nimetlerine muhatap olacağı anlamına da gelmemektedir. 
 
Kıymetli dostlarım, bizler ruh olarak adlandırdığımız çok kıymetli bir yaratılış özüne sahip bulunan varlıklarız ve bu yapımız, beden ile sınırlandığı ve beyin ile de algı kapasitesi daraltıldığı için evrensel gerçekleri, gerçek mahiyetiyle değil, irtibatlı kılındığı bedenin sahip olduğu duyular çerçevesinde algılayabilmekte ve tanımlayabilmektedir. 
 
Aslında ölüm neticesinde, ahir hayatımızdaki yaşama kapı açan ve gerçek benliğimizin farkına varan varlıklar haline gelecek ve dünya hayatımızdaki uykudan uyanacağız. 
 
Bu dünyada biz farkında olmasak da duygularımıza ve düşüncelerimize kadar, yaşadığımız herşey ruhumuzun yüksek kapasiteli belleğine de kaydolmaktadır. Ölüm, ruhumuz üzerindeki baskıyı ortadan kaldıran bir mahiyet arzettiği için geçiş yaptığımız Berzah aleminde, kişinin kendi kendine yapacağı bir muhasebenin başlayacağını ve kişinin kontrol edemediği bir yaşam alanı içinde kalacağını söyleyebilmek mümkündür. 
 
Elbette bu noktada hadisler ışığında bir değerlendirme yaptığımızda, bu aleme geçiş ile birlikte bir hesabın da başlayacağını ve ruh için Cennet bahçelerinden bir bahçe veya Cehennem çukurlarından bir çukur şeklinde bir yaşam alanının şekilleneceğini de gözardı etmemek gerekmektedir. 
 
Bu alemde, açığa çıkan bilinçaltımıza bağlı olarak ruhumuz açısından sadece gerçekler hüküm sürdüğünden, örneğin sorgu meleklerine (Münker- Nekir ) bilmediğimiz ya da inanmadığımız bir şeyi söyleyebilmemiz, onlara dünyadaki gibi yönlendirme içeren bilinçli cevaplarla karşılık verebilmemiz, onları inanmadığımız bir şekilde ikna edebilmemiz çoğumuz açısından mümkün olmayacaktır. 
 
Bu noktada çoğumuz açısından diyerek getirdiğim istisnanın nedeni, sahip oldukları yüksek ruh kapasitesi ve tanınan ayrıcalıklar nedeniyle bu kabiliyete sahip olanların (Veliler- alimler- şehitler gibi ) varlığıdır. Özellikle dünyada ulaşmış oldukları manevi yetkinlik itibariyle, Allah’a yakınlık elde etmiş ve fiziki sınırları aşma gücüne ulaşmış insanların ruhlarının, Berzah aleminin sınırlarını aşma noktasında da bir yetkinliğe sahip olduğunu ifade etmek isterim.
 
Yüce Rabbimizin takdir ettiği şekilde kıyametin kopup, tüm mevcudatın yeni bir yaratılışla şekillenmesiyle, çürümüş bedeninin yeniden şekilleneceğine inanmakta çok zorlanan insan da yeniden diriltilecektir. İşte bu noktada insanlar, mahşer olarak adlandırılan hesap verme alanında bekletilirken, yaklaştırılmış olan Cehennemin oluşturacağı büyük bir azapla da karşı karşıya kalacak ve Allah’ın lütfuyla istisna kıldıkları hariç herkes az veya çok bu azabın muhatabı olacaktır.
 
İşte bu noktada her insan, kendi hesabı ile yüzyüze gelip, hesabının sonucunu sağından veya solundan yüklendikten sonra cehennemin çekim alanından geçerek Cennete ulaşmayı denemek durumunda kalacaktır. Aslında geçilecek olan ve Sırat Köprüsü olarak adlandırdığımız bu bölge, ne kıldan ince ne de kılıçtan keskindir. Ancak öyle hassas bir denge üzerine bina edilmiştir ki sevap yükü yani cehennemin çekim gücünden kurtulmasını sağlayacak direnç gücü fazla olmayanlar, çok uzun süreler zarfında ve çok düşük hızlarla bu alanı geçebilecek ve bu süre zarfında da Cehennem azabına muhatap kalacaklardır. 
 
Bazıları ise bu süreçte başarılı olamayacak ve günah yüklerini kendilerine biçilen Cehennem azabı altında ortadan kaldırdıktan sonra bu alandan geçme imkanına ancak kavuşacaklardır. Hesap defterleri sol tarafından verilmiş ve iman sahibi olmayan kimseler için ise Cehennemin çekim alanına kapılıp, ebedi olarak Cehennemde kalmalarından başka bir sonuç bulunmamaktadır. 
 
Kişinin iman sahibi olmadan iyi bir insan olması onun ancak Cehennemdeki azap seviyesini belirleyecek bir unsurdur. Cehennem günahı çok olanı, en derinlerine en büyük azapların bulunduğu ortamlara doğru sürükleyen bir çekim merkezidir ve manyetik kapıları kapandıktan sonra tıpkı bir karadelik gibi içindeki herhangi birini çıkarmak için açılması da söz konusu olmayacaktır. İşte Cehennem’den çıkacak ve Cennete geçiş yapacak olanlar, bu kapılar tam anlamıyla kapanmadan çıkacak olanlardır.
 
Cennet de öyle herkesin aynı ortamda bulunduğu ve eşit koşullar altında yaşadığı bir alan değildir. Dereceleri, katları ve nimet farklılıkları olan bir yaşam alanıdır. Kişinin ruhuna yüklediği pozitif güçler sayesinde ulaştığı manevi dereceye bağlı olarak ; Allah’a yakınlığı, Cennetteki derecesi ve kendisine tahsis edilen nimetler de değişmektedir. Ölümsüzlük, sonsuzluk ve tarifsiz nimetler altında Cennete kavuşanların hayıflanacağı tek şey, neden dünyada daha iyi işler yapıp daha yüksek Cennetlere kavuşamadıkları olacaktır… 
 
İşte bu şartlar altında bizlere düşen, kendimizi , ailemizi, sevdiklerimizi ve Müslüman kardeşlerimizi Cehennemden korumak, Cennet’e ulaşmalarını sağlamak için mücadele etmektir. 
 
Ve emin olunuz ki bu mücadelenin en önemli bölümleri ; iman için, din-i mübin-i İslamın hakimiyeti için, ümmetin birliği ve müslümanların siyasi – askeri ve ekonomik hakimiyeti için yapılanlarıdır.
Bugün dünya sathındaki en büyük mücadele alanı ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti üzerinden yükselen mücadeledir. Aslında kıyamet döneminde yaşadığımız için şanssız, bu kutlu mücadelenin başlangıç noktasında olduğumuz için de bahtiyar olması gereken insanlarız. 
 
Bu topraklarda yaşayıp da bu mücadelede yeri olmayanların, küfrün- zilletin- köleliğin- ateistlerin- dinsizlerin- münafıkların ve kafirlerin yanında saf tutanların, ahir hayatlarında kendileri için bir beklenti içine girmeleri de kanaatimce anlamsızdır.
 
İslam dini, birilerinin iddia ettiği gibi Allah ile kul arasında olan bir iletişimden de ibaret değildir. İslam dini müslümanı ; bilinçli olmaya, taraf olmaya, mücadele içinde olmaya, birlik içinde bulunmaya, fitneden uzak durmaya, gayretli ve sabırlı olmaya, Allah yolunda verilen mücadelede zor şartlara katlanmaya ve gerektiğinde canını dahi hiçe sayacak şekilde fedakarlıkta bulunmaya çağıran bir dindir.
 
Tarihi öneme sahip gelişmelerin girizgahını yaşadığımız bu süreçte, kendimizi hergün yeniden sorgulamayı başarmalı ; hiçbir şeyin imanımız, birliğimiz ve mücadelemizden önemli olmadığını unutmamalıyız. 
 
Çünkü gerisi, ölüm ile geride bırakacağımız bir angaryadır…
 


Gazipaşa Haberler Not:
Eğer sizde mesleki haberinizin yada tarifinizin web sitemizde yayınlanmasını istiyorsanız; "Haberini Yada Tarifini Paylaş" sayfamızdaki kriterlere uygun bir şekilde uygun içeriklerinizi bize gönderebilirsiniz. Gazipaşa Haberleri internet sitesinde yayınlanan yazı, haber, röportaj, fotoğraf, resim, sesli veya görüntülü şair içeriklerle ilgili telif hakları www.gazipasahaberler.com 'a aittir. Bu içeriklerin iktibas hakkı saklıdır. İzinsiz ve "kaynak gösterilse" dahi iktibas olunamaz; hiçbir surette kopyalanamaz ve başka bir yerde yeniden yayıma konulamaz.


  • Facebook'ta paylaş

Bu Habere Yorum Yap

Benzer Haberler