Aziz Ve Hakim Olan Mutlak Kudret Sahibi Yüce Allah’ın Hükmüne Karşı Savaş Açanların, Hükmün Hizmetkarlarına Karşı Kazanma İmkanı Bulunmamaktadır… "Av. Sedat Çetinkaya"
ADEM NESLİNİN ;
Allah’a Kul Olmayı Ve Onun Takdirini Kazanmayı Vazife Edinmiş Temsilcileri Olarak Bize Düşen Görev, Rabbimizin İrade Ettiği Gerçekliğin Şekillenişini Fikren İdrak Ederek, Bu İrade İle Aynı Yönde Bir Mücadele Cephesi Açabilmek Ve Tüm Yaşamımız Boyunca Bu Cephenin Şerefli Bir Ferdi Olmayı Başarabilmektir…
Müslüman olmak, hak ile batıl mücadelesinin yaşandığı evren dahilinde, TARAF OLMA mecburiyetini zorunlu kılan bir kavramdır. Kendisini bu taraf olma kavramı çerçevesinde tanımlayamayanların, müslüman olarak addedilebilmesinin ilmen ve aklen mümkün olmadığını da önemle belirtmek isterim. Kişilerin bu gerçekliğe yönelik karşıtlık içeren gerekçeler ortaya koymak adına sarfedeceği boş söylemler de kişinin kendisini ve avare takımını kandırma girişiminden başka bir anlam ifade etmemektedir…
GÜNÜMÜZ DÜNYASI ; gören gözler ve hisseden kalpler nezdinde, “hak” kavramının bir görünüm biçimi olan Din-i Mübin-i İslam’ın, yeniden yükselişini müjdeleyen bir perspektif doğrultusunda şekillenmeye başlamış bulunmaktadır. Güneş sistemini ilgilendiren yeni bir astrolojik döneme giriş yapılırken, saatlerin hazinesinin bir sırrı daha ortaya çıkmış, geçmiş yüzyıllar bağlamında kurulan dengeler bozulmaya ve yeni bir dünya düzeni oluşmaya başlamıştır. Ancak bu dönüşümü görmek için ; ilmi bir bakış, kalbi bir görüş ve bütüne yönelik bir tefekkür gerektiği de aşikardır.
Devlet-i Aliyye’nin tarih sahnesinden şeklen silinmesiyle tamamen korumasız kalan ve emperyalist paganların düzenine meze yapılan İslam dünyası, büyük acılar çektikten ve her biri tarihe bir ders olarak kazınması gereken bedeller ödedikten sonra Allah’ın takdiriyle yeniden benliğini bulma arayışı içine girmiş ve bu arayış, sönmeye yüz tutmuş hatta küllenmiş bir ateşi yeniden canlandırmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne hakim olan yönetimin, mükemmeliyetçi bir yaklaşımla sorguya çekildiğinde ortaya konabilecek tüm eksikliklerine rağmen, en kalın çizgilerle altını çizmiş olduğu ; dünya görüşü , siyasi stratejisi , hakimiyet teorisi ve felsefesi, hem Allah’ın irade etmesiyle yeniden canlanmakta olan diriliş ateşinin en korlu bölgesine hem ateşi harlayan körüğe hem de ateşi koruyan ocağa denk düşmektedir. Adem oğlunun düşmanlarının en büyük hedefi ise insanlığın umudu olan bu kutlu ocağı, tümüyle dağıtmaktan başka birşey değildir.
Dikkat edilecek ve daha somut ifade edilecek olursa, dağıtılmak istenen ocak, Müslüman- Türk milletinden, onun devletinden ve liderinden başka birşey değildir.
Bu ocağın dağıtılması için yapılan girişimlere KALBEN DAHİ KATILANLARIN, bizden ve mevcudiyetin sahibi olan Allah’ın iradesinden yana taraf olmadıklarını kesin olarak ifade edebilmek mümkündür.
İman sahibi olduğunu ifade eden ve lafa gelince Hz. Hamza kesilerek mangalda kül bırakmayan birçok insanda, ilk zorlu sınavda bir savrulma havası kendini hissettirmekte, bir Dolar telaşı ve olmayan açlık davası;
mücadelemize yıllarını vermiş, başarıdan başarıya koşmuş, ümmete kol kanat germiş, milletimizin dertlerinin büyük bölümüne çare olmuş, Müslüman- Türk dünyasını birleştirme hedefini hayalden gerçeğe dönüştürmüş, attığı temeller üzerinden büyük Türkiye idealini yükselterek ülkemizi 100 yıllık prangalarından kurtarmış, devletimizi küresel güçlere karşı mücadele veren, kendi ayakları üzerinde duran, itibarlı bir güç haline getirmiş olan bir lideri dahi fütursuzca sorgulatır olmuştur.
Algı odaklarının, Erdoğan konuşunca Dolar yükseliyor söylemine , aramızdan itibar eden gafiller bile türemiştir.
Herkes bilmelidir ki İslam dünyasının yükselişi, Sayın Erdoğan’ın şahsına ya da bizlerin mücadelesine bağlı bir durum değildir. Bu yükseliş, Allah c.c. hazretleri böyle irade ettiği için gerçekleşmektedir ve yine aynı nedenle nihayete de ulaşacaktır. Bu iradeye tabi olmadığımızda kaybedenin sadece ama sadece bizler olacağını da unutmamamız gerekmektedir.
HERKES KARŞISINDA DURSA DA, İSTESEK DE İSTEMESEK DE KADER HÜKMÜNÜ İCRA EDECEKTİR…
İslam dünyasının bir uyanış ile yükselmeye başladığı ve Türkiye’nin liderliğinde şekilleneceği bu süreçte, küresel şeytani güçlerin , gaflete düşmekte sınır tanımaz bir varlık olan insanı yok etmek için büyük bir çaba içine girdiğini de artık görmek gerekmektedir.
Küreselci paganlar tarafından, insanlığa önerilecek paralel yaşam düzenine ilişkin çalışmalar da büyük bir hızla şekillenmektedir. Herkes, şuan tam anlamıyla tanımlanmamış olan METAVERSE’nin sunacağı sahte Cennet’e karşı fikren hazırlıklı olmalı ; tüm insanlığı, yaşamı ifsad edecek bu fitneden korumak için çaba sarfetmelidir.
Gerçi bugün üç kuruşa ; imanını, davasını, milletini, vatanını, ümmeti ve liderini satanların, yarın sahte Cennet uğruna neleri satacağını da hep birlikte ve bu vesile ile göreceğiz…
Ancak insanlığa sunulacak sahte Cennet’ler ne kadar ilgi çekici olsa da bu sanal sahtekarlığa itibar etmeyecek olan insanların varlığı, kurulmakta olan bu devasa oyunu bozmaya yeterli olacaktır. METAVERSE ile başlayan sürecin nihayetinde insanlığa açılan dijital giriş kapıları, hayal edilen herşeyin yapılabildiği ve yapılanların gerçek yaşamdan bir fark olmaksızın hissedilebildiği bir yaşamı tanımlar hale gelecektir. Özellikle sınırsız cinsellik üzerinden, büyük kitleler sürecin içine çekilecek ve bu durum Allah’ı inkar noktasında da bir kaldıraç olarak kullanılacaktır.
MÜSLÜMAN- TÜRK MİLLETİ ; devlet ve millet kavramının ortadan kaldırılmaya, tek dünya devletinin ve bu devlete ait para, hukuk, din ve yaşam tarzı gibi unsurların oluşturulmaya çalışıldığı bir ortamda, bu sürecin önündeki en büyük engeli teşkil etmektedir.
Küreselci paganlar, kendilerini engelleyebilecek, kral çıplak diyerek ifşaatta bulunabilecek, inatla savaşacak ve savaşarak kazanabilecek gücün bizler olduğunu herkesten iyi bilmektedir. İşte bu nedenle, içimizdeki işbirlikçilerle birlikte bize saldırmakta, liderimiz etrafında toplanan birliği dağıtmak ve fikriyatı baltalamak için tüm güçlerini sarfetmektedirler.
Yumuşak karnımız olan kur üzerinden gerçekleştirilen son saldırılarla döviz rezervlerimizi tüketmeye yönelik bir hareketi tetiklemek istedikleri gibi altın rezervlerimizi de gerçekte bir kağıt parçasından ibaret olan Dolar’a tebdil etmemizi sağlamaya çalışmaktadırlar. Bu tuzaklara asla düşmemeli, birlik ruhu altında kenetlenmeliyiz. Birkaç yıl içinde etrafımızdaki BU SON ÇEMBERİ DE PARÇALAMIŞ OLACAĞIZ...
Unutmayınız ki Allah, inanıp hak yolda mücadele edenlerle birliktedir ve ondan başka galip gelecek olan da yoktur...