Gelinen Nokta İtibariyle Son Cephaneleri' de Tüketmiştir
Av. Sedat ÇETİNKAYA
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı Başkanlıktan Düşürmek, Ak Parti İktidarına Son Vermek Ve Cumhur İttifakını Dağıtmak İçin, Yerli İşbirlikçileriyle Birlikte Elinden Geleni Ardına Koymayan Küresel Güçler, Oluşturdukları Kur Atakları Çerçevesinde Gelinen Nokta İtibariyle Son Cephanelerini De Tüketmiş Bulunmaktadır.
Kıymetli Dostlarım !
İTTİHAT VE TERAKKİ PARTİSİ bünyesinde toplanan ve dönemin sığ koşullarında İstanbul ve çevresinde oluşturdukları algı ve baskı ortamı çerçevesinde, Abdülhamid Han yönetimine karşı gerçekleştirmiş oldukları darbe ile iktidarı ele geçirerek ; büyük bir devleti, küresel güçlere peşkeş çeken soysuzlar takımının günümüzdeki temsilcileri de benzer bir sonucu elde etmek için var güçleriyle çalışmaktadır. Ancak değirmenin altından çok sular akmış, devir değişmiş ve koşullar da farklılaşmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendisini büyük bir güce dönüştürecek olan altyapının tamamı üzerinde önemli gelişmeler sağlamış ve geleceğe ilişkin olarak sağlam bir perspektif dahilinde ilerlemeye başlamıştır.
ÖZELLİKLE SON 10 YILDIR , ülkemizin gelişim sürecini engellemeye, yeniden kendi kabuğuna çekilmeye ve küresel güçlere biat etmeye zorlamayı amaçlayan bir SOĞUK SAVAŞ POLİTİKASI uygulanmaktadır. Bu politika ise 2023 gibi gerek simgesel anlamda gerekse gelecek politikalarının şekillenmesi sürecinde büyük önem arzeden bir döneme yaklaşıldıkça sertleşmekte, beyin körü olmayan herkesçe ve tüm çıplaklığıyla görülebilir hale gelmektedir.
Küresel güç merkezleri, Türkiye gibi siyasi- askeri ve ekonomik olarak çok önemli olan bir ülkeyi kendi safına çekebilmek ve Türkiye’nin küresel politikalar üzerindeki etkisini ortadan kaldırabilmek için ellerindeki her imkanı kullanmış ancak Sayın Erdoğan’ın oluşturduğu siyasi kurguyu bozamamış, gerçekleştirdiği atakları karşılayamamışlardır. Ancak Sayın Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ve Türk Milleti’nin geleceğine yönelik olarak yapılan tüm saldırıları bertaraf etmeyi başarmıştır.
Küresel güçler, içimizdeki işbirlikçilerin de katkısıyla yapmış oldukları çalışmalar neticesinde, kur saldırıları üzerinden elde edecekleri zeminden hareketle bir sonuca ulaşmak dışında ellerinde bir şey kalmadığının da farkına varmışlardır.
Bu bağlamda yaptıkları denemelerin adım adım bir başarı kanalı açması nedeniyle, kur üzerinden gerçekleştirdikleri saldırıları arttırmışlar ve içimizdeki açgözlüler üzerinde oluşturdukları panik havasından hareketle de hem döviz kurlarının yukarı yönlü seyrini sağlamışlar hem de klasik bir sonuç olan mal stokçuluğu ve fahiş fiyatla mal satma eylemlerini destekleyerek ; ekonomi , halk ve hükümet üzerinde , ticari temeli bulunmayan bir baskının oluşmasını gerçekleştirmenin peşine düşmüşlerdir.
OYSA EKONOMİK VERİLER İNCELENDİĞİNDE GÖRÜLEBİLECEĞİ ÜZERE ; ne ödemeler dengemizde geçmişe nazaran bir olumsuzluk, ne borçlarımızı ödeme noktasında bir sıkıntımız, ne daralan bir piyasamız, ne döviz rezervimiz açısından olumsuz bir seyir söz konusu dahi değildir. Hatta aksine dünyanın en çok büyüyen ekonomilerinden birisine sahip olduğumuz gibi ihracatımız rekorlara koşmakta ve bu süreç hızlanarak devam edecek bir zemin dahilinde de ilerlemektedir.
Zira ülkemiz, sadece kendi dinamikleriyle değil, Türkiye’yi üretim üssü olarak belirleyerek doğrudan yatırım yapan ve siparişlerini ülkemize kaydıran şirketlerin faaliyetleri nedeniyle de büyüme ve gelişme sürecine girmiş bulunmaktadır. Ayrıca ülkemize yönelik finansal yatırım aşamasında bulunan bir çok ülke ve kişi de içimizdeki işbirlikçilerin yaydığı olumsuz havanın dağılmasını ve uygun koşulların şekillenmesini bekler halde bulunmaktadır.
BU BAĞLAMDA BİR DEĞERLENDİRME YAPIP, KÜRESEL GÜÇLERİN ÜLKEMİZDEN İSTEDİKLERİNİ BELİRLEDİĞİMİZDE, BUNLARI;
1. Irak ve Suriye bağlamında şekillendirilecek Pkk//Pyd//Ypg//Sdg devletçiğine izin vermek,
2. ABD’nin emir eri konumunda ve küçük Amerika olarak varlığını sürdürmek,
3. Gerektiğinde Türkiye’nin bölünmesinin önünü açacak politikalara zemin oluşturmak,
4. İsrail’in aleyhine olacak herhangi bir politik tavır içine girmemek,
5. Türk Devletler Birliği oluşumunu, ABD’nin ve dolayısıyla küreselcilerin güdümüne sokmak,
6. Libya ve Afrika üzerinde, dengeleri bozucu bir siyaset içinde bulunmamak,
7. Türkiye ile Kıbrıs’ın bağını kesecek ve Kıbrıs Türk’lerinin, Rum kesimi içinde yok olmasının önünü açacak bir çözüme onay vermek,
8. Akdeniz’in zenginliklerinin Türkiye akmasını sağlayacak Mavi Vatan Doktrini gibi hedeflemelerden vazgeçerek, geçmişte malum kişilerin yaptığı gibi “Ver, sat, vazgeç, peşkeş çek” politikası izlemek,
9. Balkanlar’daki Türk etkisini dondurmak ve balkanlara karşı kayıtsız kalmak,
10. Yunanistan’a karşı askeri tehdit oluşturmaktan vazgeçmek,
11. Rusya’ya karşı, ABD güdümünde bir cephe ülkesi politikası içine girerek NATO’ya sadık bir müttefik olarak ve saldırgan bir yaklaşımla kendini öne atmak,
12. Rusya’nın parçalanması sürecinde, Müslüman ve Türk nüfusun kullanılması noktasında küreselcilere yardımcı olmak,
13. Rusya’dan alınan S 400 silah sistemlerini, ABD’nin kontrolüne bırakmak ve Rusya ile bu tür ilişkileri tamamen kesmek,
14. Ermenistan ile ABD’nin istediği şartlar dahilinde iyi ilişkiler kurmak,
15. İslam dünyası ile ilişkileri sınırlayan ve onları dışlayan bir politik tutum içinde bulunmak,
16. Avrupa Birliği hedefine bağlılık doğrultusunda Avrupa’nın kapısında beklemek ve böylece ABD açısından ikinci bir kontrol noktasına tabi olmak,
17. IMF’den borç alarak, Türkiye’nin mali ve politik geleceğini belirleme yetkisini IMF yetkililerine teslim etmek,
18. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası üzerinden dönecek hiçbir parasal meseleye müdahale etmemek,
19. Türkiye’deki faiz oranlarının belirlenmesine karışmamak,
20. Altın rezervlerini, uluslararası güçlerin kontrolüne teslim etmek,
21. Silah üretimini tamamen durdurmak,
22. Türk ordusunu ve güvenlik güçlerini yeniden NATO’nun etkisine açmak ve bu bağlamda FETÖ iltisakı nedeniyle görevden uzaklaştırılanların görevlerine iade edilmesini sağlamak,
23. Nükleer santral yapımından vazgeçmek,
24. Kanal İstanbul projesini durdurmak,
25. Altın üretimini uluslararası şirketlerin kontrolüne vermek ve kontrol dışı tutmak,
26. Ekonomik büyümeyi sınırlamak,
27. Türkiye’nin gündeme gelmesini sağlayacak ve stratejik öneme sahip yatırımları durdurmak,
28. Tarım- hayvancılık ve sağlık gibi politikaları, uluslararası kurumların politikalarıyla eşgüdümlü hale getirmek,
29. Üretimi arttırma ve büyüme politikası yerine talebi kısma ve bu bağlamda bireylerin gelirlerini düşürme politikası izlemek,
30. Türkiye’nin cari açığını ortadan kaldıracak, üretimi ve istihdamı destekleyecek politikalar yerine Türkiye’yi yüksek faizle sıcak para cenneti haline getirecek politikaları uygulanır halde tutmak,
31. Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’nın faaliyetlerini sınırlandırarak, istihbarat faaliyetlerini geçmişteki gibi CIA’nın kontrolüne terketmek ŞEKLİNDE İFADE EDEBİLMEK MÜMKÜNDÜR.
İŞTE ortada gerçek hiçbir neden bulunmazken, Döviz kurlarında kurgusal bir artış yaşandı diye ülkesini yukarıda sadece 31 adedini saydığım olumsuzluğun içine sokmak isteyenlere, bu duruma kendince gerekçeler getirerek boğazına kadar pisliğe gömülenlere, ihanet teranelerini açık açık geviş getirenlere, terörist sevicilere, Müslüman- Türk milletinin düşmanlarının fonlamasıyla yaşayan ve onların borazanlığını yapan asalaklara, yurtdışında saklanan ve ruhu köstebekleşmiş ucubelere, kendini Türk milliyetçisi olarak yutturmaya çalışan ABD kuklası, FETÖ yamağı, kurgu manyağı olmuş sünepelere ve gizli gizli sevinen ruhu çirkef yosununa bulanmış kimliksiz, kişiliksiz, orta malı konumundaki zavallılara yönelik olarak ; kendinizi nasıl isimlendirirseniz isimlendirin, sizden ancak ve ancak VATAN HAİNİ BİR İŞBİRLİKÇİ OLUR ve tarih de sizi İTTİHATÇILARDAN BİLE KÖTÜ BİR ŞEKİLDE, "TAM ANLAMIYLA HAİNLERDİ" diyerek yazacaktır şeklindeki sözlerimle, bıraksam sonu gelmeyecek ifademe son vermek istiyorum…