Çocuktuk Biz...
Fatih YILMAZ
Ömür dediğin ne ki, ışık hızıyla eksiliyor sayılı günler. Ötelerden gelen ilahî çağrı ismimizi ne zaman söyler bilinmez ama koşar adımlarla gidiyoruz ebediyetimize..
Oysa daha dün çocuktuk biz. Dünya denen handa ömrümüzün yarısından çoğunu tükettik.
Çocuktuk biz ama çabuk büyüdük, hayatın tüm yükü sanki bize yüklendi.
Çocuktuk biz, yoktu birbirimizden farkımız… Garibanlık hepimizin alınyazısıydı. Ne yedek ayakkabımız vardı ne de çifter çifter kıyafetimiz.
Çocukluğumuzu dora lastik, bir pantolon ve tek ceketle geçirdik.
Çocuktuk biz, yokluğun ne olduğunu en iyi bilendik. Tek bir çomaçla akşamı eder, çoğu akşam yatağa boş mideyle giderdik. Acının, hüznün, sevincin, mutluluğun her bir çeşidini yaşadık.
Ölümün soğuk yüzüyle, nenelerimizin, analarımızın ağıtlarıyla tanıştık. Acı daha da güçlendirdi bizi küçücük yaşlarda.
Hayatın zorluğunu, ekmeğin kıymetini daha çocukken öğrendik.
O yüzden çok erken başladı bizim mücadelemiz. Her birimiz bir yerlere dağıldı, kimimiz gurbetin yanlızlığına sığındı, kimimiz yıllarca derdini içine atıp kendinden kaçtı.
Ne yaşanıyorsa çocukken yaşanıyormuş. Büyüdükçe sahteleşiyormuş insan. Şimdi ne dertleşecek birileri var, ne de anlatsan derdini anlayacak biri.
O kadar kirlendik ki şu dünyada, ne yaparsak yapalım hiç çıkmayacak onlarca lekemiz var.
İkide bir dalıp dalıp çocukluğuma gidiyorum. Keşke yine çocuk olabilseydik, yağan yağmurda sırık sıklam ıslanıp, kuzine basında kuruyabilseydik.
Ceviz ağacının dibinde çamurdan küçük havuzlar yapıp, suyun arıklara yürümesini izleyebilseydik.
Birbirimize saf hayallerimizi anlatıp, ineklerin, keçilerin peşinde Gökçealan‘a gidip gün batımında eve dönebilseydik…
Çocuktuk biz, çok çabuk büyüdük…