loader
Onlara Benzersek Biz Olamayız

Onlara Benzersek Biz Olamayız

Bu ülkede kendilerini demokrat olarak tanımlayan kesimler tarafından AK Parti iktidarına yöneltilen en büyük eleştiri kendisi gibi düşünmeyen kesimleri dışlaması ve halkı kutuplaştırmayı ana siyasal araç

Onlara Benzersek Biz Olamayız
Osman UYSAL
 
Ramazan Bayramının 2’nci ve 3’üncü günü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İMAMOĞLU ülke gündeminde önemli bir yer tutan Doğu Karadeniz illeri halkı ile “Bayramlaşma” gezisini gerçekleştirdi. Rize’nin ilçelerinden başlayarak Artvin’in ilçelerine uzanan, sonrasında da Trabzon’un Yomra ilçesinde son bulan bayramlaşma bölge halkı tarafından büyük bir teveccühle kaşılandı. Hemen hemen tüm ilçelerde olay bayramlaşmayı aşıp kitlesel mitinglere dönüştü. Bunun doğal bir sonucu olarak da konu sadece bir bayramlaşma gezisi olmaktan öte siyasal bir düzlemde tartışma konusu haline geldi.
 
Ancak gezinin sonunda İmamoğlu’nun gezisinde kullandığı otobüste gazeteciler ile çekilen bir fotoğrafı bazı kesimler tarafından amacından saptırılarak Nagihan ALÇI üzerinden Ekrem İMAMOĞLU’na bir linç kampanyasına dönüştürülmeye çalışıldı. İşin en üzücü yanı da bu kampanyanın kendilerini “muhalefet” olarak tanımlayan AK Parti/Cumhur İttifakına karşı olduklarını ifade eden yazar-çizer tayfasından bazıları tarafından köpüklendirilmesiydi. 
 
Bu ülkede kendilerini demokrat olarak tanımlayan kesimler tarafından AK Parti iktidarına yöneltilen en büyük eleştiri kendisi gibi düşünmeyen kesimleri dışlaması ve halkı kutuplaştırmayı ana siyasal araç olarak kullanma yolunu seçmiş olmasıdır. Ak Partinin bu tutumuyla başta Kürtler, Aleviler, LGBT vatandaşlar, sosyalistler gibi pek çok kesim iktidar tarafından dışlanarak daha çok sayıda olduğu varsayılan sünni-muhafazakar halk kesimlerinin desteği kemik hale getirilerek iktidarının devamı sağlanmaya çalışılmıştır. 
 
Bu bağlamda iktidar övgüsü yapmayan gazeteciler, basın yayın organları, sivil toplum örgütleri düşmanlaştırılarak başta para cezaları olmak üzere pek çok yaptırımlarla susturulmaya çalışılmış, hatta bu uygulamalar hukuksuz gözaltı, tutuklama ve hapis cezalarına kadar genişletilmiştir. Bunun sonucu olarak da bu dışlayıcı tutum geniş bir aydın, sanatçı, gazeteci ve halk kesimleri tarafından eleştiri konusu yapılmış, bu yaklaşımın halkımızın manevi olarak bölünmesine neden olacağı ve uzun vadede onulmaz sosyal yaralara neden olacağı sıklıkla vurgulanmıştır.  
 
2019 yılında başta İstanbul ve Ankara olmak üzere pek çok büyükşehir, il, ilçe ve belde yerel yönetimlerinin muhalefet tarafından kazanılması ile birlikte muhalefetin eline partizanlıktan uzak, dışlayıcı değil kapsayıcı, ayrıştırıcı değil birleştirici bir yönetim anlayışını hayata geçirmek için tarihi bir fırsat vermiştir. İşin doğrusu başta İstanbul, Ankara ve İzmir Büyükşehir Belediyeleri olmak üzere yerel yönetimler tarafından bu tarihi fırsat değerlendirilmiş ve geniş halk kesimlerine “başka bir yönetimin” mümkün olduğu gösterilmiş, merkezi yönetim tarafından konulan tüm engellere rağmen sosyal ve halkçı belediyeciliğin en güzel uygulamaları sergilenmiştir.
 
Ancak bu yaklaşım geniş halk kesimleri tarafından büyük bir beğeni ile karşılanırken yerel iktidarları kendi rantları için bir fırsat olarak gören, “bugüne kadar onlar yedi, şimdi sıra bizde” felsefesine sahip küçük bir azınlık tarafından eleştiri konusu yapılarak yerel yönetimler eleştirilere tabi tutulmaya başlanmıştır. Bu kişilerin amacı liyakata, eşit vatandaşlığa ve tarafsızlığa dayalı bir yönetim anlayışını hakim kılmak olmayıp, yerel iktidarın nimetlerinden tıpkı Ak Parti yönetimindeki belediyelerde olduğu gibi kamu olanaklarının yandaş olarak kendilerine aktarılmasıdır. 
 
İşte Ekrem İMAMOĞLU’nun gezisine davet edilen kimi gazeteciler üzerinden başlatılan linç kampanyasını bu açıdan değerlendirmek gerekir. Eğer Ekrem İMAMOĞLU da gezilerine ve diğer etkinliklerine haklı olarak eleştirdiğimiz AK Parti yönetim anlayışı gibi sadece kendine övgü yağdıran, akıl ve vicdan yoksunu gazetecileri davet etse, kendisi gibi düşünmeyen, hatta kendisini eleştiren gazetecileri davet etmese onlardan ne farkı olacaktı? Esasen gerçek demokratlığın gereği İMAMOĞLU’nu bu tavrı nedeniyle eleştirmek değil, kutlamak olmalıdır. 
 
Eğer eleştirdiklerimiz gibi yaparsak bizim ne farkımız kalır? Zalimlerin zalimliğine sahip çıkıp, bizim gibi olmayanları ezen bir zalime dönüşürsek biz de zalim olmaz mıyız?  Unutmayalım ki zalime karşı olmak sadece zulmü yapan kişiye karşı olmak değil, kimden gelirse gelsin ger türlü zulme karşı durmak demektir. Aksi halde zalimler değişir, ancak zulümler devam eder. 
 
Evet! Nagihan ALÇI’yı o otobüste, İMAMOĞLU’nun tam karşısında görmek canımızı sıkabilir; ancak farklı olmak istiyorsak, ayrıştırıcı değil birleştirici, dışlayıcı değil kapsayıcı olmak istiyorsak bu gibi uygulamalara katlanmak zorundayız. Farklıklarımız en büyük zenginliğimizdir. Bazı olaylar canımızı acıtsa dahi Yunus Emre, Hacıbektaş, Mevlana, Şeyh Bedrettin, ATATÜRK felsefesine sahip çıkmak zorundayız.
 
Eğer bu topraklara barışı, esenliği, refahı ve demokrasiyi getirmeyi gerçekten istiyorsak canımızın acıması pahasına intikam duygusundan uzaklaşıp; dini, dili, ırkı, cinsel tercihi ne olursa olsan herkese saygı duymak ve kamu olanaklarını tarafsız bir şekilde herkese eşit paylaştırmaya çalışmak zorundayız.
 
Bizim otobüslerimiz eleştirdiğimiz uçaklar gibi olacaksa varsın bir 20 yıl daha iktidardan uzak kalalım. 


Gazipaşa Haberler Not:
Eğer sizde mesleki haberinizin yada tarifinizin web sitemizde yayınlanmasını istiyorsanız; "Haberini Yada Tarifini Paylaş" sayfamızdaki kriterlere uygun bir şekilde uygun içeriklerinizi bize gönderebilirsiniz. Gazipaşa Haberleri internet sitesinde yayınlanan yazı, haber, röportaj, fotoğraf, resim, sesli veya görüntülü şair içeriklerle ilgili telif hakları www.gazipasahaberler.com 'a aittir. Bu içeriklerin iktibas hakkı saklıdır. İzinsiz ve "kaynak gösterilse" dahi iktibas olunamaz; hiçbir surette kopyalanamaz ve başka bir yerde yeniden yayıma konulamaz.


  • Facebook'ta paylaş

Bu Habere Yorum Yap

Benzer Haberler