Yazar:
Osman UYSAL
Pilav mı? Plan mı?
Rahmetli Başbakan/Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL'İN Türkiye Siyasi Tarihine geçmiş ünlü bir sözü vardır. "Halk Plan değil, Pilav istiyor."
Bu söz 1960'lı yılların sonunda itibaren Türk siyaseti ve ekonomi politikalarında bir turnusol kağıdı işlevi görmüştür. Adalet Partisi ve ardılı sağ partiler planlı ekonomiye gerek olmadığını, halkın karnının doyurulması için sonu düşünülmeden kısa vadede ne yapılması gerekiyorsa acele olarak yapılmasını, CHP ve ardılı partiler ise mutlaka planlı bir ekonomi politikasına ihtiyaç olduğu, yatırımların sağlam bir plana göre yapılaması halinde kısa dönemde fayda sağlayan bazı yatırımların ileride sorun yaratacağı ve kısa vadede halkın önüne konulan pilavın orta ve uzun vadede temininde sıkıntı yaşanacağını savunuyorlardı.
Yani bir tarafta günübirlik bir ekonomi politikası ile kısa vadede halkın sofrasını pilavsız bırakmamak;
Diğer yanda ise planlı bir ekonomi politikası ile kısa vadede biraz daha az pilav yemek, ancak akılcı, verimli ve bütüncül yatırımlarla gelecekte sadece pilav değil, pilavın yanına başka yiyecekler de konulmasını ve sürdürülebirliğini sağlayacak bir ekonomik politikası.
Halkımızın son 50 yılda genel olarak tercihini pilavdan yana kullandığını hepimiz biliyoruz. Sonuç ortada. Belki pilavsız kalmadık, ama bozulan doğa, çarpık kentleşme ve yapılaşma, büyük bir gelir adaletsizliği, kalitesiz bir eğitim ve adalet sistemi...
Özellikle içinde bulunduğumuz salgın günleri tüm dünya halkalarına, en azından dünya aydınlarına plan yapmanın da pilav kadar önemli olduğunu;
Doğal kaynakları ölçüsüzce kullanmanın, bütçelerde insan refahını doğrudan etkileyen sağlık, eğitim ve tarım politikaları yerine savunma ve insanı dışlayan harcamalara ağırlık verilmesinin sonucunda tüm insanlığın çok ciddi sorunlarla karşılamanın kaçınılmaz olduğunu kesin bir şekilde ortaya koymuştur.
Bu aşamadan sonra başta toprak, su ve ormanlar olmak üzere doğal kaynaklarını korumayan, hesapsızca kaynaklarını çar çur eden yönetimlerin halkalarını telafisi çok zor sorunlarla baş başa bırakmaları beklenen bir kader olacaktır.
Bu noktada Gazipaşa'mız da önemli bir kavşakta bulunmaktadır. Ya eski turizm anlayışı ile hazırlanan planı uygulayarak ve değişik yöntemlerle ilçemizin kaynaklarının yağmalanmasına göz yumulacak; ilçemizin geleceğini tehlikeye atacaktır.
Ya da ilçemizin sahibi olduğu toprak, su, orman, bitki örtüsü, maki, tarım ürünler, deniz, kumsal gibi tüm kaynaklarının korunarak gelecek nesillere aktarılmasını sağlayacak bir planlama yapmayı seçecek. Yani, salgın sürecinin verdiği mesaja uygun olarak aklın ve bilimin yolunda sürdürülebilir bir tarım, turizm, kültür, doğa politikaları ile bizlere önderlik etme yolunu seçecektir. Bizim tercihimiz belli.
Bu nedenle Gazipaşa Belediye Yönetimine sormak istediğim soru şudur: "Pilav mı? Plan mı?"