Rant Vergisi ve Temiz Siyaset...
Osman UYSAL
Ülkemizde son 30-40 yıllık döneme bakacak olursak en çok konuşulan kavramlardan birisinin de "rant" olduğu görülecektir.
Rant genel olarak "emek harcamadan kazanılan kazanım" olarak tanımlanabilir.
Peki kendini her daim güncel kılan rant nedir?
Tanımından da anlaşılacağı üzere rant, emek harcanmadan elde edilen bir kazanç türü olduğundan her milletten, her dinden, her renkten çok sayıda insana cazip gelmiştir.
Yeryüzünde milyonlarca insan emek vererek çalışmak veya üretmek yerine bir şekilde rant kazancı elde etmeyi amaç edinmiş ve bütün hayatlarını buna adamışlardır.
Ancak bu noktada gözden kaçırılmaması gereken husus hiç bir insanın kendi başına rant yaratma gücünde olmadığıdır.
Rant esas olarak kamusal bir kavramdır ve dünya üzerindeki pek az örneği dışında hep kamu gücü kullanılarak yaratılmıştır, insanlık var olduğu sürece de yaratılmaya devam edilecektir.
Rant nasıl yaratılır?
Bu konuda pek çok uygulama vardır. Bununla beraber çoğu ülkede rant deyince daha çok "emlak rantı" anlaşılır. Dolayısıyla bu yazının konusunu emlak rantı oluşturmuştur.
Emlak rantı genellikle düşük bir değeri olan arazilere konut, sanayi tesisi, dükkan, ofis, büyük ulaşım tesisleri ve kamusal hizmet binaları gibi yapılar yapmak üzere imar planlarında değişiklik yapılması suretiyle yaratılır.
Bu değişiklikleri genellikle belediyeler yaptığından rantın merkezinde belediyeler yer alır. Bazı durumlarda ise merkezi yönetimler bir kısım yetkileri yerel yönetimlerden merkeze alarak rant yaratma gücüne ortak olmak ister ki bu olguya ülkemizde de sıklıkla rastlanmaktadır.
İmar değişikliğinden önce değer bir birim olan bir arazi, yapılan değişikliğin niteliğine göre değerini bir anda 3 kat, 5 kat 10 kat veya daha fazla oranda yükseltebilir.
Aslında buraya kadar bir sorun yok. Çünkü bu süreç dünya üzerindeki her ülkede bu şekilde işler.
Asıl önemli olan ise kamusal gücün yarattığı bu rantın kimlerin cebine gideceği sorusudur?
Pek çok gelişmiş ülkede kamu adına rant yaratan otoriteler (Yerel Yönetimler veya Merkezi Yönetim) yarattıkları rantın önemli bir bölümünü vergiler yoluyla kendine alır ve toplanan bu rant vergileri diğer vatandaşlara kamu hizmeti verilmesine kaynak oluşturur.
Bir çok ülkede rant üzerinden alınan vergiler yerel yönetimlerin veya merkezi yönetimlerin en önemli gelir kaynaklarından biridir. Hatta bir çok ülkede yerel yönetimler bu vergiler sayesinde ayakta durur.
Bu ülkelerde arazi sahipleri yaratılan rant nedeniyle kazanç sağlamazlar mı? Tabi ki sağlarlar, ancak rantın önemli bir bölümü kamuya aktarıldığından vergilendirilmiş olan bu kazanç göze çok batmaz.
Türkiye gibi pek çok ülkede ise kamu güçleri tarafından yaratılan rant yasal olarak vergilendirilmediği için çok büyük bir oranda arazi sahiplerine ve onlarla gizli ve/veya açık bir işbirliği içinde olan bürokrat ve siyasetçilerin cebine akar.
Yıllarca ülkemizde yaratılan imar rantının vergilendirilmesi konusunda ciddi bir adım atılmadığından bir günde servetine servet katan emlak spekülatörleri, inşaatçılar, aynı şekilde kamudan aldığı ücretlerle hiç bir zaman yapamayacakları harcamaları yapan kamu görevlileri ile sıkça karşılaşılmıştır.
Esasen çok sayıda insanın 100 yıl görev yapsalar bile maaş ile kazanamayacakları miktarda para harcayarak bazı makamlara gelmeye çalışmalarının altında yatan da bu olgudur.
Öyle ki pek çok kişi, sahip oldukları küçüklü büyüklü maddi kaynakları üretime dönük yatırımlar yapmak veya banka faizi, hazine bonosu gibi klasik yatırım araçlarında değerlendirmek yerine ileride imara açılacağı tahmin edilen arsaları satın alarak değerlendirmeyi tercih etmektedir.
Hatta bu davranış biçimi toplumun tüm kesimlerine sinsi bir şekilde yerleşmiş, rant peşinde koşmak etik bir sorun olmaktan çıkıp, iş bitiricilik olarak kabul görmeye başlanmıştır.
Keza adı sanayi, turizm gibi sektörlerle özdeşleşen pek çok iş adamı da fabrikalarını tasfiye edip, fabrika arsalarında emlak rantı yaratacak projeler gerçekleştirme yolunu seçmişlerdir.
Dahası pek çok kimse kamu görevlileri ile ahlaki ve yasal olmayan ilişkiler kurarak yapılacak imar değişiklikleri hakkında önceden bilgi sahibi olmaya çalışmış, çok daha güçlü bazıları ise kendi arazilerine rant yaratılması için türlü yollarla yerel ve genel yönetimi etkilemeye çalışmışlardır. Dolayısıyla ülkemizde son dönemlerde yerel yönetimler ve genel yönetim hakkında gündeme gelen yolsuzluk iddialarının büyük bir bölümü imar rantına ilişkin bulunmaktadır.
Yani gelişmiş pek ülkede yerel ve genel yönetimlerin kasasına giden imar rantları, ülkemiz gibi bir çok ülkede arazi sahibi, bürokrat ve siyasetçi üçgeninde paylaşılmış ve ülkemizdeki siyasetim en önemli finans kaynağı olmuştur.
Hükumetimiz rantın vergilemesi konusunda bir atmıştır. 15.02.2020 tarihinde T.B.M.M.'de kabul edilen ve 20.02.2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 7221 sayılı Kanun ile yaratılan bir kısım rantın kamuya geçmesi hedeflenmekle birlikte, söz konusu kanunun eksiklikleri nedeniyle yaratılan imar rantının çok büyük bir bölümünün arazi sahibi, bürokrat ve siyasetçilerin tarafından paylaşılmaya devam edeceğini söylemek bir kehanet olmayacaktır.
Ülkemizde herkesin şikayetçi olduğu siyasetteki kirliliğin ortadan kaldırılabilmesi için öncelikle siyasetin finansmanını sağlayan kirli rant kazancının vergilendirilmesi bir zorunluluktur. Çünkü kirli paranın kirli siyasetçi yarattığı bütün çıplaklığı ile karşımızda durmaktadır.
Yine bugün hangi parti tarafından yönetilirse yönetilsin yerel yönetimlerimizin borç batağında olduğu bilinmektedir. Borç miktarının büyüklüğü dikkate alındığında bilinen klasik yöntemlerle borçtan kurtulma mümkün görülmemektedir.
Borç batağından kurutularak yerel kamu hizmetlerinin sürdürülebilir hale getirilmesinin anahtarı rant vergilerinde saklı bulunmaktadır.