Mevlana’nın “Yolcu kalbe yürü!” haykırışı ile başlayan yolculuğunu dingin okyanusları andırırcasına söylenmiş; “ Hamdım, yandım, piştim” sözüyle bitirişini. Kalbe yürümek cefaya talim olmaktır...
Cefa...
Zeyyat ŞAHİN
“Yolcu kalbe yürü!” diyor Mevlana. Kalbe yürümek, onulmaz dertlere ram olmak, erişilmez bir menzile doğru yol almak; hayatın bütün sefasına yüz çevirip bütün cefalarına daha baştan razı olmak demektir.
Cefalara razı olmak; ateşlerde olmayı göze almak, kor alevden bir yolda yayan yapıldak koşturmaktır. Yani yanmak mukadderdir; mukadderdir çünkü o erişilmez menzile hiç olmazsa bir deli rüzgarın önüne katıp götürdüğü küllerimiz ulaşsın isteriz.
Kalbe yürümek, ateşe yürümektir bile isteye ve ateş, bize hayatı zehreden bütün mikropları yakıp yok etme gücüne sahiptir. Bu yüzden kalbe yürümek arınmak demektir. Kirlerimizden ve kinlerimizden kurtulup asıl kendimize ulaşmak demektir. Bir ham meyve olarak dalından koparılan insanoğlu yanarak yol alır ömür vadisinde ve yanarak olgunlaşır.
Ve o zaman anlar Mevlana’nın “Yolcu kalbe yürü!” haykırışı ile başlayan yolculuğunu dingin okyanusları andırırcasına söylenmiş; “ Hamdım, yandım, piştim” sözüyle bitirişini. Kalbe yürümek cefaya talim olmaktır çünkü. Sefaya talip olanlar, yanmayı göze alamayanlar asla pişme mertebesine erişemeyeceklerdir ve çığlıkları sırıtacaktır hep.
Sefaya değil cefaya talip olmaktır aşk. Cefaya yani yanmaya ve yok olmaya. Bu kendinde yok oluştur amma ve lakin arınarak ve arlanmayı öğrenerek kendini yeniden buluştur.