loader
Deniz Kuvvetleri’nin Kuvvet Yapısı Ve Mücadele Perspektifi

Deniz Kuvvetleri’nin Kuvvet Yapısı Ve Mücadele Perspektifi

Büyük siyasi politikaların, büyük kazançları ve sonuçları olduğu gibi bu politikaların, uzun süre yürütülmelerini sağlayacak bir altyapı üzerinden yükseli..

Bir Savunma Stratejisi Bağlamında, Türk Deniz Kuvvetleri’nin Hızla Ulaşması Gereken Kuvvet Yapısı Ve Mücadele Perspektifi …Bir Savunma Stratejisi Bağlamında, Türk Deniz Kuvvetleri’nin Hızla Ulaşması Gereken Kuvvet Yapısı Ve Mücadele Perspektifi …
Av. Sedat Çetinkaya
 
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kuruluşundan bu tarafa üzerine giydirilmiş bulunan ve sinmiş, ürkek, bağımlı, aciz, yetersiz, suya sabuna dokunmayan bir ülkeyi tanımlayan gömleği çıkararak, küresel güç merkezlerine karşı büyük ve stratejik bir mücadeleyi yürütmeye ve kadim geçmişinden bu tarafa sahip olduğu savaşçı kıyafetini kuşanmaya başlamıştır.
 
Büyük siyasi politikaların, büyük kazançları ve sonuçları olduğu gibi bu politikaların, uzun süre yürütülmelerini sağlayacak bir altyapı üzerinden yükseliyor olmaları zarureti de bulunmaktadır.
 
İşte öncelikle bölgesinde, “küresel etkiye sahip bölgesel bir güç” olarak yükselmekte olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, birleşik güçlere ve ittifaklara karşı koyabilecek şekilde bir kuvvet yapısına da ulaşması gerekmektedir.
 
Günümüz itibariyle ; Doğu Akdeniz – Kıbrıs – Ortadoğu - Kuzey Afrika - Orta Akdeniz - Adalar Denizi - Karadeniz ve boğazlar bağlamında oluşan çıkarlarımızın ve varlığımızın korunması ve güvenliğimizin tesisi noktasında, Türk Deniz Kuvvetleri’nin kuvvet yapısı büyük önem taşır hale gelmiş bulunmaktadır…
 
Türk Deniz Kuvvetleri günümüzdeki kuvvet yapısıyla, bölgemizdeki tüm ülke donanmalarıyla teke tek mücadelede rahatlıkla başa çıkacak bir güce, kapasiteye ve eğitime sahip bulunmaktadır.
 Ancak birleşik donanmalara karşı ve çoklu cepheler dahilinde bir mücadele konseptiyle hareket etme durumu oluştuğunda, yeterli olduğumuzu söyleyebilmek o kadar kolay değildir.
 
Türkiye Cumhuriyeti Devleti nezdinde, ABD hegemonyasına tabi işbirlikçi hainlerin yönetimine son verilmesi ile gelişen siyasi süreçte, donanmamızın kuvvet yapısının geliştirilmesi ve silah sistemlerinin millileştirilmesi hususunda önemli çalışmaların ortaya konulduğu da bir gerçektir. İçinde bulunduğumuz an itibariyle, motor haricinde bir savaş gemisini ve denizaltıyı, tüm sistemleri ve silahlarıyla birlikte imal edecek kapasiteye ulaşmış olduğumuzu hemen hemen söyleyebilmek mümkündür. 
 
Bu bağlamda şahsi kanaatimce donanmamızı ; Karadeniz - Adalar Denizi - Doğu Akdeniz - Açık Deniz ve Destek Birliği olmak üzere 5 ayrı donanma üzerinden şekillendirmemiz ve bunların her birini de güçlü bir devlet donanmasıyla karşılaşabilecek bir kapasiteye ulaştırmamız gereği bulunmaktadır. 
 
Bu çerçevede her biri küçültülmüş bir fırkateyn gücüne sahip hücumbotlarımızı, İstif sınıfı fırkateynlerimizi, muhrip projemizi, Reis sınıfı denizaltı projelerimizi- Milden sınıfı denizaltı projemizi, 540 tonluk mini denizaltı projemizi, yüksek kapasiteli insansız deniz araçlarımızı hızla tamamlama ve belirtmiş olduğum donanma kapasitesine ulaşılması için de platformların sayılarını arttırma zorunluluğumuz bulunmaktadır. 
 
Unutulmamalıdır ki bazı modernizasyonlardan geçmiş olsa da teknik kapasitelerini daha fazla yükseltme imkanımız olmayan önemli sayıda yaşlı savaş gemileri ve denizaltılar bulunmaktadır. Ayrıca düşmana ileri hatlarda karşılama yapabilecek veya kuvvet intikalini istenilen noktalara taşıyacak bir uçak gemisi görev grubumuz da bulunmamaktadır. 
 
Ürettiğimiz Amfibi Hücum Gemisi’nin de jet motorlu insansız savaş araçlarıyla bu yönde bir etki üretebilir hale geldiğini söyleyebilmek henüz mümkün değildir. Bazı denizcilerimiz, ileri ufuklara açılamayan düşünce yapılarından hareketle, Türkiye’nin uçak gemisine ihtiyacı olmadığını söylemekte olsa da Devlet-i Aliyye’nin yaptığı en önemli hatalardan birisinin bu yaklaşım olduğunu da önemle ifade etmek isterim. 
 
Ayrıca küresel güçlerin bizi kuşatmaya çalıştığı bir ortamda ya da bize karşı düşmanlık içinde bulunan ülkeleri caydırma hususunda, istediğimiz noktaya konuşlandıracağımız bir uçak gemisi görev grubunun bulunmasının, (örneğin İran’ı Basra körfezinden tehdit etmek, BAE’nin burnunun dibine konuşlanmak, Katar’ı korumak, Yemen’e – Somali’ye müdahale etmek, Pakistan’a destek vermek, Kıbrıs Rumları’nı güneyden çevirmek, Fransa açıklarında konuşlanmak, Yunanistan’ı Adriyatik’in güneyinden baskı altına almak gibi birçok hususta ) Türkiye’ye önemli olanaklar bahşedeceğini de görmemiz gerekmektedir…
 
SORUN, öncelikle Türkiye’nin savaş gemisi üretim hızının düşmesi noktasında ortaya çıkmış bulunmaktadır. Bu konuda meseleyi çekip çeviren, ihtiyaçları ve üretim hızını belirleyen bir üst akıl eksikliği ya da kasıtlı bir geciktirme faaliyeti net bir biçimde görülmekte ve tarafımızca hissedilmektedir. Gemi inşa sanayimizi oluşturan şirketlere yönelik olarak bir ilgisizlik ve organize edici bir yaklaşımdan uzak duruş da dikkat çekmektedir. 
 
Türkiye’nin çeşitli ebatlardaki 30-40 parçalık savaş gemisi ve denizaltı inşasını hızla tamamlayabilecek parası da üretim altyapısı da bulunmaktadır.
 
Kimse unutmamalıdır ki sıkıntılı bir ortam kapımızı çaldığında, ipler katılıp düşmanlıklar aleni hale geldiğinde, karşımıza dikilenlerce ambargolar ilan edildiğinde, her biri çok büyük öneme sahip olacak olan bu savaş gemilerini ve denizaltıları üretmek ve sayılarını çoğaltmak mümkün olmayacak, elde olanlarla göbeğimizi kesme mecburiyeti tüm çıplaklığıyla ortaya çıkacaktır. Bu bağlamda hayati öneme sahip bulunan bu meseleyi takip etmek, yöneticileri sıkıştırmak ve ısrarla talepte bulunmak herkesin üzerine düşen bir yükümlülüktür. 
 
Gerektiğinde bu savaş platformlarının hızla üretimi için tüm ülke sathında kaynak tedariki yapmak da milli ve dini bir vazifemizdir…
 
Ayrıca belirtmek isterim ki stratejik üstünlük açısından, savaş gemisi üretimini ihmal etmemekle birlikte bundan çok daha fazla denizaltı inşasına ve günümüzde üretilenlerden (ULAK) daha kapasiteli insansız deniz aracı üretimine önem vermemiz gerektiğini de ifade etmek isterim. Önümüzdeki 10 yıl içindeki her sene ayrı ayrı ve çok büyük önem arzetmektedir… 
 
Güçlü ancak çıkarları gereği bertaraf etmek isteyecekleri bir Türkiye ile ilk etapta çatışmaktan kaçınmak isteyecek küresel güçler, etrafımızdaki piyonlarının donanmalarını hızla güçlendirmeye başlamışlardır. Mısır ve Yunanistan donanmalarına yapılan yatırımın tek amacı, zamanı geldiğinde Türk donanmasının bir bölümünün bu piyonlara verdikleri savaş gemilerince ortadan kaldırılmasını sağlamaktır…
 
Türkiye, Suriye sınırı boyunca güney cephesini oluştururken, bu cephenin Doğu Akdeniz’e uzanan bölümünü asla ihmal etmemeli, Kıbrıs’ı tam anlamıyla bir uçak gemisi , SİHA ve deniz üssü olarak şekillendirmeyi esas alan bir perspektifi de hızla gündemine almalı ve belirlenecek her stratejik noktada tesis edeceği deniz üsleriyle bölgesel konuşlanmasını tamamlamalıdır.
 
Bu strateji, bizim için hem beka hem de küresel güç olma gereğidir…


Gazipaşa Haberler Not:
Eğer sizde mesleki haberinizin yada tarifinizin web sitemizde yayınlanmasını istiyorsanız; "Haberini Yada Tarifini Paylaş" sayfamızdaki kriterlere uygun bir şekilde uygun içeriklerinizi bize gönderebilirsiniz. Gazipaşa Haberleri internet sitesinde yayınlanan yazı, haber, röportaj, fotoğraf, resim, sesli veya görüntülü şair içeriklerle ilgili telif hakları www.gazipasahaberler.com 'a aittir. Bu içeriklerin iktibas hakkı saklıdır. İzinsiz ve "kaynak gösterilse" dahi iktibas olunamaz; hiçbir surette kopyalanamaz ve başka bir yerde yeniden yayıma konulamaz.


  • Facebook'ta paylaş

Bu Habere Yorum Yap

   
 
 

Benzer Haberler