loader
İnançlı Olmanın Taklidi...

İnançlı Olmanın Taklidi...

İslam dini açısından dar anlamda Allah’a iman ; Allah’ı, tüm mükemmelliğiyle ve mutlak kudretiyle birlikte tek yaratıcı olarak kabul etmeyi ve kendisinin de bu yaratıcının varettiği, kullukla vazifelendirilmiş ve..

İnanç Sahibi Olmakla, İnançlı Olmanın Taklidini Yapmak İnanç Sahibi Olmakla, İnançlı Olmanın Taklidini Yapmak Ve Objektif Kriterlerin Oluşturduğu Denetime Rağmen Kendini Kandırmak…
"Av. Sedat Çetinkaya"
 
Allah’ın yarattığı aciz hiçbir kulun, ortada haklı hiçbir nedenin bulunduğu bir ortamda,  belirli bir insanın imanını sorgulamak ve onu yaftalamak gibi bir hakkı olmamakla beraber, düşünen ve fikir sahibi olan her kulun, imana ilişkin bazı objektif değerlendirmeleri yapma yetkisinin bulunduğunu söyleyebilmek mümkündür.
 
İslam dini açısından dar anlamda Allah’a iman ; Allah’ı, tüm mükemmelliğiyle ve mutlak kudretiyle birlikte tek yaratıcı olarak kabul etmeyi ve kendisinin de bu yaratıcının varettiği, kullukla vazifelendirilmiş ve imtihana tabi tutulan bir varlık olduğu kabulünü barındıran bir inancı ifade etmektedir. Bu inanç biçimi ; sadece bir sözle, herkes öyle dediği için ya da alışkanlıklardan kaynaklanmış yüzeysel bir yaklaşımla gerçekleşmiş olabileceği gibi cahilliğin oluşturmuş olduğu bir bakış açısıyla kişinin kendisini  Allah’a inanıyor zannetmesi biçiminde tezahür etmiş de olabilir… 
 
Bu bağlamda belirtmek isterim ki aklen ve kalben, durumu tam anlamıyla algılamamış tüm iman biçimlerinin, hayatın zorlukları ve imtihan süreci altında bir yerden fesada uğramaması, çok zor bir durum olarak karşımızda durmaktadır. Kendisini Müslüman olarak addeden insanlara doğrudan doğruya sorsanız, Allah’ı inkar etmeyeceklerdir. 
 
Ancak Allah ; onları büyük bir belaya maruz bıraktığında, tüm dualarına rağmen hayatını fakirlik, hastalık gibi sıkıntılı durumlar içinde geçirmesine müdahale etmediğinde, en sevdiklerinin canını aldığında, iflas ettirdiğinde, borç içinde bıraktığında ya da çıkarına uymayan bir durumla onu karşı karşıya bıraktığında, birçok kişinin Allah’ı ve onun emirlerini inkar anlamına gelebilecek sözler söyleyebildiğini ve tavırlar ortaya koyabildiğini ifade edebilmek mümkündür. 
 
Bu işler inşaAllah’la maşaAllah’la olmaz, hep beni mi buluyor , başka insan mı yoktu, Allah olsaydı bu acılar yaşanır mıydı, bu acıları yaşatan Allah’ı ben ne yapayım, eskiden enflasyon mu vardı, faizin enflasyon kadarı haram olmaz, zaten enflasyonu da düşük gösteriyorlar aldığımız faiz paramızın değerini bile korumuyor, bu devirde Kurban mı olur, Kurban vahşettir, Kurban’ı emreden benim ilahım olamaz, başörtüsü diye bir şey yoktur, bu Arapların adetidir, Hz. Muhammed miraca falan çıkmadı, bu bir rüyadan ibarettir gibi sözlerin hepsi imanı ortadan kaldıran ifadeler olduğu gibi Allah’tan beklenen bir isteğin kumar gibi bir mekanizmadan istenmesi sonucunu doğuran piyango biletleri satın almak ve hatta üstüne üstlük bir de bunun dinen haram olmadığı savını gündeme getirmek imanı ortadan kaldıran durumlar olarak değerlendirilebilir. Bu durumları hayatın her alanına teşmil etmemiz de mümkündür. 
 
İşte hem durum analizi yapabilmek hem de iman nurunu her meseleye teşmil edebilmek için bilmek çok önemlidir ve imanın da temelini teşkil eder. Mesela İsrail’in, Filistin’li Müslümanlara yaptığı bir zulmü, bunlara müstehak, bunlar bizi arkadan vurdu gibi bir gerekçe getirdikten sonra Yahudilere helal olsun, vallahi ben İsrail’i destekliyorum, adamlar haklı  gibi cümleler kurulması ya da sevinç – destek ifade edecek şekilde durumun alkışlanması ya da Allah’a, Kuran’a, Ezana, Hz. Muhammed’e , İslam’a, Müslüman’a, Ümmet’e  düşmanlığı ayan beyan ortada olan bir siyasi harekete destek olunması, Kafirler- Münafıklar ve Müşriklerle beraber aynı siyasi hareket içinde kaygısızca faaliyette bulunulması gibi durumları da imanı ortadan kaldıran nedenler olarak ifade edebilmek mümkündür. 
 
Bunlar, bir ayetin ya da ayetle sabit olan bir durumun inkarı değildir. Ancak iman olarak ifade edilen hakikatin, temel felsefesine aykırılık teşkil ettiği, ilmi bir değerlendirme ile ortaya çıkarılan durumlardır. Kimse ben ilmi yeterliliğe sahip değildim o yüzden Müslüman Filistinlilere karşı Yahudileri destekledim ya da ben bu ülkenin en kıdemli partisi olduğu için x partisini destekledim diyerek kurtulamayacak ve mazur görülmeyecektir. Çünkü durumun farkına vararak tövbe edip imanını tazelemediği sürece ortaya koymuş olduğu tavır ve fikir nedeniyle imanını kaybetmiş bir kişi olarak yaşamı sona ermiş bir kişi olarak tanımlanacaktır…
 
İmanın ortadan kalkması demek, kişinin yaptığı hiçbir amelin değer kazanmaması, ahir hayatına da kafir olarak gitmesi demektir. Bu söze itiraz etmenin, kişinin kendisini kandırmaktan başka bir anlam ifade etmeyeceğini de baştan ortaya koymak isterim. İşte ne yazık ki insanların birçoğu, yaşamını Allah’a inanıyorum zannıyla geçiren ve sonunda da imansız olarak ruhlarını teslim eden gafiller olarak tanımlanmaktan kurtulamayacaktır. 
 
Bize düşen, bildiğimiz ve bilmediğimiz tüm hatalarımızdan dolayı daimi bir tövbe düşüncesi içinde bulunmak, bilerek veya bilmeyerek imanımızı kaybettiren durumların içine düşmekten dolayı Rabbimize sığınmak, mümkün olduğunca sağlam duruşlu bir imanla yaşama ilişkin mücadelemizi ve kulluğumuzu gerçekleştirebilmektir… Bu noktada parantez açarak, Allah’a düşman olanlara karşı mücadele etme bilincinin, imanı korumak açısından büyük bir zırh oluşturduğunu da önemle ifade etmek isterim…
 
İslam dini açısından bir de geniş anlamda iman vardır ki bu iman ; Allah’a , meleklerin varlığına, ilahi naslara, tüm peygamberlere, kadere ve kazaya, yeniden dirilmeye, ahiret gününe, Cennet ve Cehennem’e, son ilahi kitap olan Kuran-ı Kerim ile bildirilen tüm ayetlerin hükmüne, kutsi hadislere, son peygamber ve Allah’ın resulü Hz.Muhammed sav efendimizin yaşamı ve sözleriyle çizdiği yola, bu yol üzerinden ilim ve akıl sahiplerince geliştirilen hukuki sonuçlara inanmayı da gerektirmektedir. 
 
İşte bu noktada, tüm bunlara ilişkin gerçekliği bilmeden bunlara inanmak mümkün müdür sorusu ortaya çıkmaktadır. Genel olarak ve tavır olarak inanmak mümkündür denilse de en geniş çerçeveyi çok iyi bilmek ve bu çerçevenin dışına çıkmamak için özel bir gayret sarfetmek, ilmen yetersizlik durumunun farkında olarak edeben yüksek bir tavır takınmak suretiyle her mesele için görüş bildirmek üzere ileriye atılmamak gerekir. 
 
Örneğin kişi hem Müslüman olduğunu söylemekte hem de cin diye bir şey yoktur iddiasında bulunabilmektedir. Bunun nedeni, Kuran-ı Kerim’de cinlerin varlığını belirten ayetlerden, Cin suresinden, peygamberimizin cinlerle ilgili sözlerinden ve tebliğinden habersiz olmasıdır. Oysa kişi, bu hususta bilgisiz olabileceğinin farkına vararak bir edep hali gereği sussa ya da araştırdıktan, bilenlere danıştıktan sonra fikrini ortaya koymayı başarabilse  imanını kaybetmeyecektir.
 
İman konusunda bazı yazarlar, şairler, sanatçılar ve eserleri, şarkılar- türküler kadar bilgi sahibi olmak ; bu dünya ile sınırlı olmayan yaşamımıza, hayal bile edemeyeceğimiz bir değer kazandırabilir. Haddimizi bilmeyerek yapacağımız , küçük gibi görünen bir hatamız da ebediyen mahvolmamıza neden olabilir…


Gazipaşa Haberler Not:
Eğer sizde mesleki haberinizin yada tarifinizin web sitemizde yayınlanmasını istiyorsanız; "Haberini Yada Tarifini Paylaş" sayfamızdaki kriterlere uygun bir şekilde uygun içeriklerinizi bize gönderebilirsiniz. Gazipaşa Haberleri internet sitesinde yayınlanan yazı, haber, röportaj, fotoğraf, resim, sesli veya görüntülü şair içeriklerle ilgili telif hakları www.gazipasahaberler.com 'a aittir. Bu içeriklerin iktibas hakkı saklıdır. İzinsiz ve "kaynak gösterilse" dahi iktibas olunamaz; hiçbir surette kopyalanamaz ve başka bir yerde yeniden yayıma konulamaz.


  • Facebook'ta paylaş

Bu Habere Yorum Yap

Benzer Haberler