loader
Türkiye'nin Rusya'ya Karşı Üstünlükleri ve Küresel Stratejisi

Türkiye'nin Rusya'ya Karşı Üstünlükleri ve Küresel Stratejisi

Günümüz konjonktüründe küresel strateji tahtasında, çok az insanın gördüğü ve anladığı bir problem oluşmuş ve dünyayı ciddi biçimde etkilemeye başlamıştır. Küreselciler, ABD ve müttefikleri ile Çin ve mü

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, Rusya Federasyonuna Karşı Üstünlükleri Üzerinden Şekillenecek Küresel Strateji…
Sedat Çetinkaya
 
Zayıflayan kapitalist A.B.D. hegemonyası ile dünya sathında güçlenen Çin faşizmi arasında, kendi güç merkezini oluşturmaya çalışan iki ülke bulunmaktadır ki bunlar Türkiye ve Rusya’dır…
 
Ancak Türkiye ve Rusya’nın, kendilerine özgü güç merkezi tanımlamalarının öngördüğü perspektif nedeniyle, tam anlamıyla bir işbirliği içinde olmaları da mümkün değildir. BU İKİ ÜLKENİN SINIRLI İŞBİRLİĞİNİN ; “ortak düşmanlara karşı, geçici bir süreyle, konjonktürün elverdiği ölçüde ve birbirinin çıkarlarına mutlak ve düşmanca bir karşıtlık içermemek koşuluyla” şeklinde tanımlanabilmesi mümkün bulunmaktadır.
 
Herkes bilmeli ve hiç aklından çıkarmamalıdır ki Rusya, DİĞER DÜŞMANLARINA KARŞI ÜSTÜNLÜK SAĞLADIĞINDA, tek bölgesel rakibi olan Türkiye’ye karşı hasmane bir tutum takınmaya başlayacaktır. Bu önermenin aksinden çıkan sonuç ise Rusya’nın, düşmanlarına karşı üstünlük sağlamasını engellemek için faaliyet gösterme mecburiyeti içinde olduğumuzdur.
 
Elbette TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ  de, yeterince güçlendiğinde ve bölgesel dengeleri daha büyük bir etkinlikle kontrol etmeye başladığında ; Rusya’nın gerilemesini, kendi içine kapanmasını, etkisizleşmesini, küçülmesini ve yıkılmasını sağlamak için büyük ve güçlü adımlar atacaktır.
 
ÖNEMLİ OLAN ; sürecin, ülkemiz açısından arzuladığımız hedefler doğrultusunda ilerlemesini sağlayacak uzun vadeli bir stratejiyi sahaya sürmeyi başarabilmektir. 
 
Günümüz konjonktüründe küresel strateji tahtasında, çok az insanın gördüğü ve anladığı bir problem oluşmuş ve dünyayı ciddi biçimde etkilemeye başlamıştır. KÜRESELCİLER, ABD ve müttefikleri ile Çin ve müttefikleri arasında paylaşılacak bir dünyanın ve sonrasında kendi dünya hakimiyetlerine uzanacak bir hayalin peşindedir. 
 
Bu çerçevede Rusya’yı ve Türkiye’yi parçalamak ve etki alanlarını da paylaşmak istemektedirler. Rusya’yı gizli kapılar ardında verilen tavizler ve anlaşmalarla oyalayıp V. Putin sonrasına yatırım yaparken ; Türkiye’yi de iç çekişmeler, ekonomik saldırılar, zımni ambargolar, yapay gerilimler, Avrupa Birliği ilişkileri ve Nato baskısı ile kontrol altında tutmaya çalışmakta ve Sayın R.Tayyip Erdoğan sonrasına yatırım yapmaktadırlar. 
 
Buna karşılık Türkiye ve Rusya ise, çoğu zaman birbirlerinden bağımsız olarak hem Avrupa’ya hem Nato’ya hem de küreselcilerin güdümündeki ABD ve Çin’e karşı ; “denge stratejisi , sahte politikalar ve zaman zaman da gerilim taktiğiyle” karşılık vermeyi sürdürmektedir.
 
Küreselcilerin, Rusya ve Türkiye’yi karşı karşıya getirme ve savaştırma stratejisi de tüm uğraşlarına rağmen boşa çıkmış ve sonuç vermemiştir. Ancak bu arada ABD’nin tüm hamlelerinin bir blöften ibaret olduğunu anlayan ve Avrupa’nın zaaflarını tam anlamıyla keşfeden Rusya’nın ; yayılmacı, baskıcı, saldırgan ve agresif bir politika içine girdiğini ve S.S.C.B. COĞRAFYASINDA YENİ BİR RUS ÇARLIĞI OLUŞTURMANIN peşine düştüğünü görmek gerekmektedir. 
 
İşte zamanla herkes farkedecektir ki Rusya’nın içine düştüğü BU STRATEJİK HATA, taktik manevralarla giderilemeyecek ve S.S.C.B. gibi Rusya Federasyonu’nun da SONUNU GETİRECEKTİR. Önem arzeden şey, BU MUHTEMEL SONUN, bir savaşa sebebiyet verilmeden, Türkiye’nin oluşturacağı etki ve genişleme politikası ile gerçekleştirilebilmesidir. KISA VADELİ STRATEJİMİZ , Rusya’nın hem Avrupa hem de küreselcilerle kavgalı ve fakat bize karşı pozitif ihtiyatlılık içinde bulunmasını sağlamak, bunu yaparken de hem Rusya hem de küreselciler aleyhine gelişme sürecini devam ettirmeyi başarmak olmalıdır.
 
Rusya, büyük ekonomik kaynaklara sahip olan ve bu kaynaklarla dünya üzerinde hakimiyet kuracak bağlantıları ve sistemi bulunan bir ülke değildir. Çok yönlü yani ihtiyacı olan herşeyi sağlayabileceği bir üretim altyapısı da bulunmamaktadır. Bu nedenle dünyanın gelişmiş ekonomilerine ve teknolojilerine bağımlı olduğu gibi onlara karşı mücadele yürütebilecek bir altyapıya ve bakış açısına da sahip değildir. 
 
Geniş topraklara malik olsa da bu topraklar üzerindeki hakimiyetini pekiştiren bir nüfus gücü de bulunmamaktadır. Devamlı azalan bir nüfus yapısına sahip olduğu gibi artan oranda bir Türk ve Müslüman nüfusu da bünyesinde barındırmaktadır. AVRUPA’NIN , doğalgaz ve enerji problemine bir çözüm oluşturmayı başarması durumunda ; Rusya’nın, Avrupa’ya karşı ASKERİ TEHDİT DIŞINDA kullanabileceği hiçbir koz kalmayacaktır. 
 
Rusya’nın, Avrupa’ya askeri tehdit ile yaklaşması ise tam da ABD’nin istediği şeydir ki bu şekilde Avrupa, yalvararak ABD’nin kapısına gelecek ve II. Dünya Savaşı döneminde olduğu gibi kendisini ABD’ye koşulsuz teslim edecektir. Günümüz Avrupa’sı, “KIRK KATIR MI  KIRK SATIR MI” tercihi arasında bir seçim yapmak durumunda kalmış ve bu seçim, Rusya’nın etki alanının Avrupa aleyhine genişlemesi için olanak tanıyan bir zemin oluşturmuştur.
 
Bu arada Avrupa’nın, Rusya tehdidine karşı Türkiye’ye ihtiyaç duyuyor olması ve pragmatik temellere dayanarak şekillenme ihtimali bulunan bir Türk- Rus ittifakını engellemek isteyecek olması, Avrupa’nın Türkiye’ye karşı da edilgen bir duruma düşmesini sağlayacaktır. Zaten İngiltere’nin, Türkiye’ye yönelik olarak yakın bir politika izlemesinin nedenlerinden birisi de dönemsel ve çıkara dayalı olsa da bir Türk- Rus ittifakını engellemektir. Elbette bu durum, değerlendirilmesi koşuluyla, ülkemiz açısından fayda sağlayabileceğimiz önemli gelişmelerin önünü açacak bir potansiyeli de bünyesinde barındırmaktadır. Hiçbir zaman güvenilemeyecek olsa da Ermenistan’daki Paşinyan yönetiminin, Rusya aleyhine ve fakat Türkiye lehine gelişen yönelimi bu hususa güzel bir örnek teşkil etmektedir… 
   
ABD ve İngiltere’nin, Ukrayna meselesi üzerinden oluşturmaya çalıştığı provokasyon ile Rusya’yı çevreleme ve sıkıştırma politikasının temelinde de Avrupa’nın, ABD’ye koşulsuz teslimini sağlama stratejisinin yattığını görmek gerekmektedir. Dikkat edilecek olursa ABD, Avrupa’nın doğalgaz ihtiyacı sebebiyle Rusya’ya karşı vermiş olduğu stratejik açığı kapatmanın peşine düşmüş ve bu bağlamda LNG transferi açısından en büyük operasyon gücüne sahip KATAR’a, “ NATO DIŞI ÖNEMLİ MÜTTEFİK STATÜSÜ” vermek suretiyle bu planını ortaya koymuştur. 
 
Ayrıca Doğu ve Orta Akdeniz temelli doğalgaz politikalarında, Türkiye lehine bir gelişimin ortaya çıkmasının bu perspektif doğrultusunda okunabilmesi mümkündür. Hatta Birleşik Arap Emirlikleri – Katar ve Irak’dan çıkarılacak doğalgazın, bir boru hattı üzerinden Türkiye’ye getirilmesinin de ihtimal dahilinde olduğunu söyleyebilmek mümkündür. Zira Türkiye ile büyük karşıtlık içindeki ülkelerin, kısa sürede Türkiye dostu gibi hareket etmelerinin arkasında, efendilerinin yönlendirmesi olduğunu düşünmemek hatalı bir yaklaşım olacaktır. 
 
Böyle bir ihtimalin ortaya çıkması durumunda, çıkarları sarsılacak olan İran’ın bölgeyi karıştırmaya yönelecek faaliyetlerine karşı da hazır olunması gerektiği gibi bu karıştırma faaliyetlerinin, Türkiye açısından IRAK COĞRAFYASINA MÜDAHİL OLUNMASI NOKTASINDA BİR FIRSAT SAĞLAYACAĞINI DA HESAPLAMAK GEREKMEKTEDİR. Ayrıca bu durum ; ABD ve destekçilerine, Pkk//Pyd//Ypg//Sdg yapılanmasına yönelik desteğini çektirme noktasında Türkiye için önemli bir koz oluşturacaktır. Ancak bu noktada ortaya çıkacak handikap ise İsrail’in kendi doğalgazı için bir teminat almadan, bu hususun gerçekleşmesine karşı çıkacağı gerçeğidir. SONUNA KADAR ZORLAMAK, YALVARMA NOKTASINA GETİRMEK, SÜRÜNDÜRMEK SONRA DA DARBEYİ VURMAK GEREKİR…
 
Bu noktada Rus doğalgazına karşı, alternatif oluşturma kapasitesine sahip Azerbaycan- Türkmenistan ve hatta Kazakistan doğalgazının, Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılabilecek olmasının, Rusya için ticari ve stratejik bir tehdit oluşturduğunu ve dolaylı yollardan bu durumu engelleme temelinde faaliyetlere girişme ihtimalinin yüksek olduğunu da ilgililer nezdinde şimdiden önlem alınmasını temin noktasında belirtmek isterim. DARBEYİ YEDİKTEN SONRA DEĞİL, YEMEDEN ÖNCE UYANMAK VE ÖNLEMİNİ ALMAK GEREKMEKTEDİR…
 
ABD’nin, Rusya’yı çevreleme politikası açısından Karadeniz ve boğazlar büyük önem taşımakta ve ABD, Türkiye ile Rusya’yı karşı karşıya getirmek için Nato üzerinden bu kurgunun üzerine oynamaktadır. ABD, Rusya’nın Ukrayna üzerine yönelmesini kışkırtarak, içine Türkiye’nin de boğazlar ve Karadeniz ve Montrö Sözleşmesi üzerinden dahil olacağı bir gerilimi tetiklemek istemektedir. Rusya’da emekli generaller üzerinden tüm subaylar adına V.Putin’e yapılan Türkiye uyarısının temelinde de aslında bu gerçeklik yatmaktadır.
 
Türkiye ; çok yönlü ve dünya ile etkileşim içindeki varlığı, eşsiz coğrafi konumu, bağlantıları, yükselen ekonomik gücü, hinterlandı, askeri kapasitesi, her yıl bir milyonun üzerinde artan nüfusu, tarihi geçmişi, ticaret yolları üzerindeki pozisyonu, vizyonu ve ortaya koyduğu bilinç düzeyi yüksek siyasi stratejisi ile 21. yüzyıla damga vurmaya hazırlanmaktadır. 
 
Bu mücadelede, hem Rusya hem Avrupa hem de Küreselciler kaybedecek ; tarihi geçmişini hatırlamış, kutlu davaları uğrunda mücadele etmeye başlamış olan Türkiye ve Müslüman- Türk milleti kazanacaktır… 
 


Gazipaşa Haberler Not:
Eğer sizde mesleki haberinizin yada tarifinizin web sitemizde yayınlanmasını istiyorsanız; "Haberini Yada Tarifini Paylaş" sayfamızdaki kriterlere uygun bir şekilde uygun içeriklerinizi bize gönderebilirsiniz. Gazipaşa Haberleri internet sitesinde yayınlanan yazı, haber, röportaj, fotoğraf, resim, sesli veya görüntülü şair içeriklerle ilgili telif hakları www.gazipasahaberler.com 'a aittir. Bu içeriklerin iktibas hakkı saklıdır. İzinsiz ve "kaynak gösterilse" dahi iktibas olunamaz; hiçbir surette kopyalanamaz ve başka bir yerde yeniden yayıma konulamaz.


  • Facebook'ta paylaş

Bu Habere Yorum Yap

Benzer Haberler