İhanet Şebekelerinin; Ülkemizdeki, Psikolojik Savaş Mahiyetindeki Faaliyetleri...
Av. Sedat Çetinkaya
Küresel dengelerin yeniden kurulduğu bir dönemde, iç siyasete ilişkin hususlar da iç dinamiklerimizle değil, küresel gelişmelere bağlı olarak şekillenmekte ve ülkemizdeki yerli işbirlikçiler de TURUVA ATI VE TETİKÇİ olarak kullanılmaktadır.
Sayın R.Tayyip Erdoğan’ın ortaya koymuş olduğu icraat furyasına, küresel siyasete yön veren büyük devlet politikasına ve yüksek bir strateji üzerine bina edilmiş milli politika hamlelerine alternatif getirme imkanı bulunmayan yerli işbirlikçiler, küresel efendilerinin direktifleri ve desteği doğrultusunda yürütülen büyük bir psikolojik harekatın figüranlığına soyunmuş bulunmaktadır.
BU PSİKOLOJİK HAREKAT ; çok yönlü olarak uygulanan, çok fazla kimsenin dikkat etmediği ancak sinir uçlarımız olarak addedilebilecek noktalara yönelik olarak icra edilen bir mahiyete sahip bulunmaktadır.
Bu sinsi ve kalleş harekatın ise, Sayın Erdoğan’ı ve Cumhur İttifakı’nı zayıflatmaya yönelik ; ekonomik, siyasi, sosyal ve psikolojik boyutları bulunmaktadır.
Bu konuda siyasi olarak faaliyete geçen muhalif yapılar; Merkez Bankasındaki 128 milyar Dolar nerede ? Doğu Akdeniz’de neden bulunmuyoruz, S – 400’ler neden depoda tutuluyor ? Kanal İstanbul rant için yapılıyor, satılmayan bir şey kalmadı, tarım ve hayvancılık bitti, ülke iyi yönetilemiyor gibi hemen her konuda gündemi etkileyen ÇAMUR AT İZİ KALSIN - SÖYLE YALANI, İNANLAR BİZE YETER kabilinden ve toplum gündemindeki yüzlerce kişinin fikir beyan etmesiyle büyüyen ve siyaseti etkileyen bir algı oluşturmakta SONRA DA OLUŞAN DURUMUN KARŞISINA GEÇEREK HALİMİZE KAHKAHALARLA GÜLMEKTEDİR.
Burada birkaç tanesini ifade ettiğim bu siyasi yaklaşımın çeşitli boyutlardaki ürünleri de medyamızın ve gündemimizin en kuytu köşelerine kadar girmekte ve etki üretmektedir. Aslında BİLMEYEN, DÜŞÜNMEYEN VE İDRAK ETMEYEN bir toplum olarak, ortaya çıkan bu sonucu hak etiğimizi de üzülerek ifade etmek isterim. Şuan için küçük etkilerini yaşadığımız bu psikolojik savaşın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimleri örneğinde olduğu gibi bir yönetim değişikliğine sebep olması durumunda, TELAFİSİ İMKANSIZ SONUÇLARI YAŞAYACAĞIMIZ hususu da büyük bir tehlike olarak karşımızda durmaktadır. Herkes emin olmalıdır ki böyle bir sonuç karşısında, bu ülkede bedel ödemeyen bebek bile kalmayacak, hatta merhumlarımız bile bu süreçten nasibini alacaktır.
Bu arada satılık ekonomi filozofları da boş durmamakta, var olan her olumsuzluğu, inanılmaz yalanları kullanmak suretiyle büyüterek, her meseleyi ülkemiz için sorun teşkil eden bir neticeye sürükleme görevine soyunmaktadır.
EKONOMİK AKTÖRLER İSE kimi zaman patates – soğan, kimi zaman poşet, kimi zaman yağ, kimi zaman un ve ekmek fiyatları ve şimdi de şeker örneğinde olduğu gibi sanal ve anlamsız sorunlar çıkarmakta ve bu sorunlar üzerinden toplumun iktidara yönelik olarak tepki geliştirmesi için KASITLI BİR FAALİYET yürütmektedir.
ÇEŞİTLİ BANKA VE FİNANS KURULUŞLARI DA ; örneğin Dolarizasyon sürecini müşterileri bazında teşvik etmek, hükumet politikalarını etkisiz kılacak şekilde yönlendirme yapmak, Türkiye’ye döviz üzerinden operasyon yapılabilmesinin önünü açacak para hareketleri gerçekleştirmek, kredileri kasıtlı olarak kapatmak ve zorlaştırmak, şirketlerin zor duruma düşmeleri için tavizsiz bir bankacılık tutumu sergilemek gibi milli politikaları baltalayacak şekilde faaliyet icra etme yolunu tercih etmektedir.
Yine büyük market zincirleri ve gıda dağıtımda önemli etkinliğe sahip olan şirketler de ; piyasaya kasıtlı olarak mal vermemek, yapay biçimde fiyat artışına neden olmaya çalışmak, karaborsacılık yapmak, kendisinden mal temin eden alt alıcıları fiyat yükseltmeye zorlamak, satış noktalarında devamlı şekilde ve fiyatlar genel düzey düzeyini yükseltecek şekilde etiket değişikliğine gitmek suretiyle toplumsal hoşnutsuzluğu yükselterek bir yönetim değişikliğine neden olacak strateji için çalışır görünmektedir.
Ülkemizde son olarak yaşanan sağlık çalışanları grevi de yukarıda belirtmiş olduğum yönlendirme doğrultusunda şekillenmiş grevden başka bir şey de değildir.
Küresel düzeyde petrol ve gaz fiyatlarının yükselmesiyle ya da küresel tedarik zincirlerindeki kopma ve yavaşlamalar nedeniyle oluşan enflasyonist ortamda, piyasada oluşan fiyat artışlarından kaynaklanan tepkileri hükumete yöneltmek suretiyle siyasi rant elde etmeyi hedefleyenler de aynı işbirlikçi güruhun temsilcisi olma sıfatını taşıyanlardır.
Dikkat edilecek olursa bu işbirlikçi güruhun ; hükumetin ortaya koyduğu büyük ve devasa icraatları, küresel düzeyde önem arzeden stratejik hamleleri, ülkemizi geleceğe taşıma amacına matuf olarak yapılan yatırımları ve yönelimleri, geleceğimize yön verecek askeri ve siyasi gelişmeleri ağzına dahi aldığı görülmemektedir. Bu meselelerden bahsettiklerinde ise HER ŞEYE HAYIR YA DA BİZİM ORADA NE İŞİMİZ VAR SÖYLEMLERİ BAŞTA OLMAK ÜZERE HER TÜRLÜ NEGATİF SÖYLEM VE ELEŞTİRİYİ ADETA BİR ZEHİR GİBİ MİLLETİMİZE ZERKETTİKLERİ GÖRÜLMEKTEDİR.
Bunlar, devletimizi ve milletimizi mahvetmiş ittihatçıların günümüzdeki YEMİNLİ TEMSİLCİLERİ, koynumuzda büyüttüğümüz engerek yılanı vasfındaki hainlerdir. Bunların kurtuluş savaşımızdaki milli kuvvetlerle de uzaktan yakından ilgisi yoktur.
BUNLAR ; İngiliz Muhipleri Cemiyeti, Taşnak ve Hınçak Cemiyetleri, ABD mandacıları (Wilson Prensipleri Cemiyeti ) Mavri Mira Cemiyeti, Pontus Rum Cemiyeti, Kürt Teali Cemiyeti, Alyans İsrailit ve Makabi Cemiyeti ve Müslüman- Türk düşmanı ittihatçıların günümüzdeki temsilcilerinden başkaları değildir. Kurdukları ittifakın ; siyasi, sosyolojik ve stratejik mahiyeti derinlemesine incelendiğinde, yukarıda saymış olduğum yapıların günümüzdeki şekilleriyle bir şekilde ilişkide oldukları rahatlıkla görülebilecektir.
Bu yapıların en dikkat çekici davranış şekillerinden birisi de kendi yaptıkları ihanetleri ve kendilerinde olan vasıfları karşısında olan siyasi yapıları suçlayacak şekilde ortaya koymalarıdır. Çalıyorlarsa, çaldı diyerek ; ahlaksız iseler ahlaksızla suçlayarak, kökenlerinde bir sıkıntı varsa karşısındakini örneğin Yahudi- Ermeni şeklinde niteleyerek, Türk düşmanı iseler Türk düşmanı diye suçlamada bulunarak, ABD yardakçısı iseler ABD politikasına destek vermekle suçlamalarıdır.
Bunlar politika üretirken önce alakasız bir söylemle altyapı oluşturmayı sonra bu altyapı üzerinden politik saldırıda bulunmayı da marifet sayan bir yaklaşıma sahiptirler. Bu güruhtan birisi gündemle alakasız bir söylem ortaya koyduğunda, aslında yeni bir fitne tohumunun çoktan yeşertildiği anlaşılmalıdır.
2023 yılında yapılacak seçimlere gidilirken toplum nezdinde oluşturmaya çalıştıkları EN ÖNEMLİ STRATEJİ ; zavallı Türkiye’yi, Büyük Türkiye yapan Sayın Erdoğan’ı, bu ülke için hiçbir şey yapmamış öcü gibi bir varlık olarak göstermeye, onu kurtulunması gereken bir diktatör, ülkenin varlığına yapışmış bir asalak gibi lanse etmeye çalışırken bu algı üzerinden kendilerini yükseltmeye çalışmalarıdır.
Ancak güneş balçıkla sıvanamayacağı gibi yalancının mumu da ancak yatsıya kadar yanacaktır.
Gerçek bir inanç taşımadıkları için unuttukları ve gözardı ettikleri şey, Aziz ve Muktedir olan Yüce Allah’ın evren üzerindeki mutlak hükümranlığıdır…