Bu Ülkeyi Ve Halkını Tanıyabildiniz Mi?
Av. Sedat Çetinkaya
Evvel zaman içinde. zaman zamanın içinde, kalbur da saman içindeyken, KADİM VE SİNSİ DÜŞMANLARININ ; bizim sizinle bir derdimiz yok, bağımsız ve huzur içinde yaşayın lakin şu başınızdaki hükümdarı bize verin yeter, ZİRA BİZİM DERDİMİZ ONUNLADIR diye kandırdığı büyük bir ülke varmış. Bu ülkede kurulu devlet ; bir zamanlar cihana hükmeden, karşısındaki tüm güçlere diz çöktüren, hepsini hizaya getirip, sigaya çeken çok büyük ve güçlü bir devletmiş.
Ancak kendilerinden hükümdarları istenen ülke halkının, içine düştüğü nankörlük girdabında savrulurken ve benlik//çıkar davasında vakit tüketirken içine düştüğü hal itibariyle, DÜNYADAN HABERİ YOKMUŞ… Küresel siyasetten ve ekonomiden haberi olanların da o ülkeye ilişkin manevi mensubiyetleri olmadığı gibi tek dertleri, o ülkeyi yıkmak ve felakete sürüklendiğini DÜNYA GÖZÜYLE GÖRMEKMİŞ…
Ülke halkı, hükümdarına sahip çıkamadığı gibi onu iktidardan düşürmek için ayaklanan çapulculara alkış tutarak, destek vererek, güzellemeler dizerek ; hükümdarlarını sinsi düşmanlarının eline, devletlerini de onların yerli işbirlikçileri konumundaki hainlerin idaresine TESLİM ETMİŞ… Ancak iş burada bitmediği gibi 100 yıllık hikaye de daha YENİ BAŞLAMIŞ…
Efendilerinin, YEDİ BENZEMEZ YILANI bir araya getirdiği bir ittifaka teslim edilen ülke, kısa bir süre sonra içine düşürüldüğü cenderelerde paramparça edilmiş, ülke halkının büyük bölümü katledilmiş, orduları komutasız bırakılmış, askerleri göz göre göre ölüme sürüklenmiş, tüm silahlarına el konulmuş ve kısaca ülke halkı, mutlak bir işgal altına alınarak YOK EDİLMEYE ÇALIŞILMIŞ...
Tüm toprakları işgal edilen bu devletin asli unsurunu teşkil eden, kökleri kadim tarihin derinliklerinde gizli olan ASİL BİR MİLLET, kendisiyle aynı kaderi paylaşan din kardeşleriyle birlikte, tarihinde yüzlerce kez giriştiği VARLIK - YOKLUK MÜCADELESİNE bir kez daha atılarak, imkansızlıklar içinde yürütülen bir mücadele sonucunda vatanının bir kısmında tutunmayı ve varlığını korumayı başarmıştır.
ANCAK NE HİKMETSE, geçmişte cihana hükmeden devletlerinin yıkılmasına neden olan ne kadar çapulcu varsa yeniden ülkenin başına TEBELLEŞ OLMUŞ, ülkenin asli sahipleri kısa süre içinde kendi ülkelerinde PARYA HALİNE GETİRİLMİŞ ; geçmişinden, inancından, tarihinden, yazısından, kültüründen, geleneklerinden kopartılmak için ne kadar politika varsa KENDİSİNE KARŞI UYGULANIR OLMUŞ... SANKİ BU SEFER DIŞARIDAN DEĞİL, ADETA İÇERİDEN İŞGALE UĞRAMIŞ... Daha birkaç yıl önce gırtlak gırtlağa mücadele verdiği devletler ;
dost, müttefik, modern ve örnek alınması gereken bir medeniyetin temsilcisi olarak kendisine ZORLA YUTTURULMAYA ÇALIŞILMIŞ, yıllarca birlikte yaşadığı, aynı inancı paylaştığı ve tıpkı kendisi gibi kandırılmış halklar ise gerici, uzak durulması gereken,kendisini arkadan vuran, yobaz kimlikler olarak tanımlanmış ve ONLARLA ARASINA SİYASİ- EKONOMİK VE STRATEJİK SETLER ÇEKİLMİŞ…
Cumhuriyet ve demokrasi gibi kavramlar, ülkeye hükmeden YENİ ELİTLERİN SADECE AĞIZLARINDA HÜKÜM SÜRMÜŞ, halka ise sopa gibi kullanılmıştır. Bu sözde elitler gemi azıya alarak, halkın inancını şekillendirmeye başlamış hatta yaşamını nasıl sürdüreceğini dikte etmeye kadar işi getirmiştir. Bu halk, düşmanlarının şapkalarını takmadığı için binlerce evladının hukuksuz bir şekilde asılmasını seyretmek durumunda bırakılmıştır ki bu durumun, kendisine yaşatılan zulümlerin en hafifi olduğunu da belirtmek gerekir.
Devleti ve hükümeti öyle işbirlikçi bir tayfa eline geçirmiştir ki o ülkenin yönetim ve siyasi duruş itibariyle artık siyonizme hizmet eden bir devlet olarak tanımlanmasının önünde hiçbir engel kalmamıştır… Zaten İsrail’i ilk tanıyan “halkı Müslüman ülke” de o ülke olmuştur.
Bu süreçte dünya sathında gelişen dengeler, dünyayı iki kutuplu bir hale getirmiş ve yakın geçmişte kurulan bu ülke de efendilerinin güdümünde kendisine tahsis edilen cephe ülkesi konumunu “EMREDERSİNİZ” beyanıyla hemen kabullenerek, Amerika Birleşik Devletleri ismiyle doğan yeni bir küresel gücün hegemonyasına kendisini teslim etmiştir. Bu süreçten sonra da hiçbir zaman iflah olmamış ; uzayınca budanan, solduğunda sulanan bir fidan misali SÖZDE BAĞIMSIZ ancak gerçekte bir sömürge ülkesi olarak varlığını devam ettirmiştir.
Bu ülkenin ara sıra efelenmek şeklinde ortaya koyduğu yaklaşımlar da dışarıdan gülümseme ile karşılanmış, TOKAT YEMEK İSTEYEN ASİ EVLADIN YAPTIĞI YARAMAZLIKLAR şeklinde algılanmıştır. Zira bu ülkede beğenilmeyen bir hükumet, içerideki işbirlikçiler eliyle tertiplenen ekonomik veya bürokratik krizlerle, yönetilen ve yönlendirilen halk hareketleriyle ya da askeri darbelerle düşürülmüş, GÖVDE GÖSTERİSİ YAPMAK İÇİN, DÜZMECE YALANLARLA VE TİYATRO VASFINDAKİ BİR YARGILAMA İLE BAŞBAKAN VE BAKANLAR BİLE ASILMIŞTIR…
Bu ülkenin, efendileri gözündeki tek önemi, öncelikle bir savaş sırasında ÖLECEK BEDAVA ASKER DEPOSU OLMASI daha sonra ise EKONOMİK PAZAR olarak nitelendirilmesinden başka bir şey de değildir. Bu arada İsrail’in korunması için üstlendiği rolü de unutmamak gerekir.
Elbette pazar olabilmesi için biraz gelişmesine müsaade edilmiş ancak ortaya çıkan varlığın ; FAİZ, DEVELÜSAYON gibi yöntemlerle istedikleri ellerde toplanmasına, herşeyin fiilen kendi kontrollerindeki merkez bankası eliyle yönetilmesine ve ülkenin altın stoklarının, yurtdışındaki mahvillerde bulundurulmasına da DİKKAT EDİLMİŞTİR.Tabii bu arada içine düşürülen ekonomik krizlerde devreye sokulan Uluslararası Para Fonu ( IMF ) isimli bir kuruluş eliyle ülke ekonomisinin istedikleri şekle sokulması, kontrollerinden çıkan yapıların yeniden kontrol altına alınması da İHMAL EDİLMEMİŞTİR…
BU ÜLKENİN BAŞINA GELEN HER HÜKUMET ; bu ülkenin yönetimine, kuruluşundan bu tarafa hakim olan elitlerin ve onların efendilerinin arzuları doğrultusunda hareket etmek mecburiyetinde bırakılmıştır.
Bu bağlamda ülkenin savunma sanayisi diye bir şey hiçbir zaman olmamış, geçmişte yürütülen faaliyetler devlet eliyle baltalanmış, kurulan bazı ufak tefek şirketler basit üretimlerin, bakım ve montajın dışına çıkamamış, ülkede stratejik önemi haiz hiçbir işletmenin kurulmasına müsaade edilmemiş, kurulmasına müsaade edilenler de ancak onların işine yaradığı için bu imkan tanınmıştır. Yine bu ülkenin eğitim sistemi, sağlık sistemi, ilaç tedariği, tarımı, nüfus gelişimi, üniversiteleri, askeri birlikleri, istihbarat teşkilatı, medyası, bankacılık sistemi, finans sistemi, merkez bankası gibi tüm önemli yapıları, küresel güçlere ve onların yerli işbirlikçilerinin hakimiyetine teslim edilmiştir.
Bu arada ÜLKE HALKI ;
sağcı- solcu, alevi- sünni, laik- anti laik- seküler- dindar, liberal- sosyalist gibi onlarca kavram dahilinde bölünmüş ve kutuplaştırılmış, küresel gerçekleri görmekten ve algılamaktan uzak tutulmuştur. Laiklik ve gericilik gibi kavramlar kullanılarak oluşturulan DESPOTÇA UYGULAMALARLA ülke halkı dinden uzaklaştırılmaya, küresel efendilerin hizmetine tabiyet içinde olan bireyler olarak şekillendirilmeye çalışılmıştır.
Kurguladıkları düzen ortaya çıkmaya başladığında, ülke halkının tüm bu gerçekleri algılamasının önüne geçmek için ise yıllarca ve ara vermeksizin sürecek bir TERÖR HAREKETİ ülkenin tamamını sarmış, ülkenin zaten kıt olan kaynaklarının sebil olup terörle mücadele için akıtılması sağlanmış ve bu terör hareketi üzerinden ülke üzerinde önemli bir dış kontrol ağı ve baskı faktörü oluşturulmuştur.
Ancak ülkenin başına bela edilen terörizmle ilgili olarak gerçekte hiçbir mücadelenin yapılmadığı, mücadele ettiğini söyleyenler ile teröristler arasında açığa çıkan ORTAKLIK İLİŞKİLERİ VE BİRBİRLERİNE YAPTIKLARI GÜZELLEMELER dahilinde ve yıllar sonra anlaşılmıştır. Bu arada bu ilişkileri halen anlamayanların ya da anlamak istemeyenlerin varlığını koruduğunu atlamamak gerektiğini de ifade etmek isterim.
Bu arada ülkeye ikincil bir pranga olarak da Avrupa Birliği’ne dahil olma hedefi pompalanmaya başlanmış ancak bu sahte hedef üzerinden de ülkenin siyasi baskı altına alınması ve çok yönlü olarak kontrol edilmesi hedeflenmiştir.
Ancak ne olduysa 1990’lı yıllarda olmuş ve halk, adım adım gerçekleri fark etmeye ve kısır çekişmelerden çıkma düşüncesi içine girmeye başlamıştır. İŞTE BU DÜŞÜNCENİN MEŞALESİNİ KALDIRAN VE TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVAR HÜKMÜNDEKİ TOTALİTER BİR ZİHNİYET TARAFINDAN ŞİİR OKUDUĞU GEREKÇESİYLE HAPSE ATILAN BİR KİŞİ ;
ekonomik sıkıntı içinde inleyen, terörizm baskısı ve bölünme tehdidi altında boğulan, bir 3. Dünya ülkesinden hallice konumunda bulunan, altyapısı köhne ve yok denecek kadar az olan, ordusu ABD kontrolü altında bulunan, IMF cenderesine ekonomik yaşam mücadelesi veren, memuruna-emeklisine maaş vermekten//öğrencilerini okutmaktan//hastasını tedavi etmekten ACİZ KALMIŞ, siyasi sistemi PARLAMENTER SİSTEMİN ÖNGÖRDÜĞÜ ŞEKİLDE tam bir kokuşmuşluk ve parçalanmışlık içinde bulunan, rüşvetin sıradanlaştığı, hukuksuzluğun ayyuka çıktığı bir ülkeyi ;
ŞUAN DÜNYANIN GIPTA İLE BAKTIĞI BİR ÜLKE HALİNE ÇEVİRMİŞ BULUNMAKTADIR.
Bu ülkenin 2002 yılındaki ihracat miktarı 36 milyar Dolar, dış ticaret hacmi ise 87,6 milyar Dolardı. 2021 yılı ihracatı ise aradan geçen sadece 19 yılda 225,4 milyar Dolara, dış ticaret hacmi ise 496,7 milyar Dolara ulaşmış bulunmaktadır ve süreç yukarı bir ivme ile halen devam etmektedir. Yani bu ülkenin dış ticaret hacmi, 79 yılda ulaşılan miktarın üzerine sadece 19 yılda tam olarak 5,67 kat büyümüştür. Tek başına bu veri dahi ülkede yaşanan değişimi, gerçek boyutuyla ortaya koymaktadır.
Bu arada 100 yıl önce hükümdarı istenen halktan, BU SEFER DE DEVLET BAŞKANI İSTENMEKTE ve onların dertlerinin, diktatör diye adlandırdıkları başkanla olduğu söylemi üzerinden propaganda yapılmaktadır. Ve belirtmek gerekir ki BENZEMEZLERDEN KURULU AYNI KİRLİ İTTİFAK, hem içeride hem de dışarıda oluşmuş, yedi benzemez yeniden bir araya getirilmiş ve bir strateji dahilinde faaliyet icra eder hale sokulmuştur. Ülkenin başkanını, ülke yönetiminden uzaklaştırmak için tertiplenmeyen hiçbir tezgah da kalmamış durumdadır.
İHANET ALENİLEŞMİŞ, insanların akıllarıyla adeta alay edilir hale gelen bir sergüzeştlik ve serserilik sergilenir olmuştur. BU ÜLKENİN GEÇMİŞİ İLE BUGÜNÜ ARASINDAKİ FARK ; devletin çöküş değil yükseliş süreci içinde olması, halkın dünyadan bihaber değil, önemli ölçüde haberdar olması, başkanın da yaşadıkları karşısında edilgen değil, karşısındaki ittifakı dağıtmayı ve pasifize etmeyi hedefleyecek ölçüde mücadeleci olmasıdır…
HATTA BU ÜLKENİN CUMHURBAŞKANI, KARŞISINDAKİ İTTİFAKA DAHA DÜN REST ÇEKEREK ; HEPİNİZİ ÖNÜMÜZE KATAR, GİDECEĞİNİZ YERE KADAR KOVALARIZ DİYEREK DE REST ÇEKMİŞTİR.Ancak bu ülkede tıpkı geçmişteki gibi hareket eden gafillerin ve hainlerin miktarı halen yadsınamayacak kadar yüksektir. Ve halen dahi kendilerini FARKLI FİKİR MENSUBU MASKESİ ALTINDA PAZARLAMAYA ÇALIŞMAKTADIRLAR…
Gün tepe noktasına doğru yükseliyor olsa da şiddetli yağmur getiren hava değişimlerine karşı tedbirli olmak gerekmektedir. Aksi takdirde geçici de olsa istenmeyen yıkımların yaşanabileceğini unutmamak lazımdır.
Tarih bilen, güncel verilere hakim olan ve yüksek bir strateji dahilinde düşünen her kişi, geleceğin getireceklerini de bilir…
DERS ÇIKARMAK İSTEYENLER VE KONUMUNU BELİRLEMEK İSTEYENLER İÇİN UZUN BİR HİKAYE YUKARIDADIR. // GELECEĞE BAKMAK İSTEYENLER İÇİN İSE YENİ MAKALELER YOLDADIR…