loader
Saka-Sak-İskit-Türk-20

Saka-Sak-İskit-Türk-20

Toharlar, aşiretler arasında çıkan savaşlardan sonra bugünkü Çin-Doğu Türkistan bölgesine kuzeyden inerek yerleşen ve Çin kroniklerinde kendilerine Yüe-çi adı verilen Saka Türklerinin bir koludur ve dilleri de Saka Türkçesi..

Saka-Sak-İskit-Türk-20Saka-Sak-İskit-Türk-20
Araştırmacı-Yazar Ali YILDIZ
 
Geçen yazımızda Felsefe denince Yunanlılar akla gelir diye yazmış ve Saka Türklerinin Yunan felsefesi içindeki öncülerinden Toharis-Tohar-Tokar isimli kişiden, bunun yanında Anadolu’ya Toroslara yansıyan Tokar Yaylalarından söz etmiştik. Yine hatırlamalıyız ki Toharis bu kişinin adı değil Yunanlılar tarafından verilmiş unvanıdır.
 
Toharlar, aşiretler arasında çıkan savaşlardan sonra  bugünkü Çin-Doğu Türkistan bölgesine kuzeyden inerek yerleşen ve Çin kroniklerinde kendilerine Yüe-çi adı verilen Saka Türklerinin bir koludur ve dilleri de Saka Türkçesinin bir varyantıdır.
 
Yunanlılar askeri ve ticari sebeplerle Çin’in batısına hâkim olan bu insanları(Türkleri) tanıyor ve adlarına Tohar(okçu) diyorlardı. Doğal olarak bu bölgeden batıya gelenlere de okçular anlamında Toharis diyorlardı.
 
Çünkü Sakalar tarihçilerin belgeleyemedikleri zamanlarda;  kuzeyden Karadeniz ve Rumeli üzerinden, güneyden Kafkaslar- İran ve Anadolu üzerinden Yunanistan hatta Girit’e kadar ulaşmıştır. 
 
Saka-Sak-İskit-Türk-20Parçalar halinde bulunabilen arkeolojik materyal, resim heykelcik ve çanak çömlek sayesinde;  savaş teknikleri (at üzerinde kendi buluşları olan üzengi ve gem sayesinde atın karnını sımsıkı kavrayarak bütünleşmek ve geriye doğru isabetli ok atmak) , yaşam tarzları, at koşum kültürü, giyim kuşam kültürü görülebilmiş bu buluntulardan anlaşıldığı kadarıyla  Batı Anadolu’da yaşayan halkları ve Yunanlıları etkilemişti. 
 
İran ve Yunan seramik eserlerinde at üzerinde kanatlanmış savaşçı figürleri, kanatlı atlar(Tulpar), Türklerin uçarcasına at sürerken, kaftanlarının rüzgârda havalanmasının algısıdır. Sivri börklü insan figürleri de Saka Türklerinin o devrin toplumlarına(Mısır-Hitit-İran ve Yunan), insanlarına bir hediyesidir. 
 
Yunanlılar Saka, Sak, Tohar adını kullandıkları gibi sivri külahlı anlamına gelen Skyt, Skif, adını da kullandılar Türkler için. Sonraki asırlarda çok yakından bildiğimiz Osmanlı Ordusunda yeniçerilerin giydiği ve ucu arkaya doğru sarkıtılmış keçe külahlar ÜSKÜF(Skif’ten değişme) Sakalardan kalmış bir kıyafet biçimidir. 
 
Mehter başı da halen sivri kıvrık külahlıdır. Bu ancak üzerinde derin derin düşündükçe bulabildiğimiz müthiş bir sürekliliktir. Merhum Atsız’ın bütün Türk soylu halkların tarihini tek bir tarih olarak anlatması ve Atatürk’ün 7.000 yıllık bir Türk tarihinden bahsetmesi derin Türkçülüğün birer tezahürüdür. Bunun için Atatürk'ün ÜSKÜFLÜ resmini buraya koyduk.
 
Saka-Sak-İskit-Türk-20Sakalar sadece savaş araçları ile değil, diğer yaşam araçları ile de Yunanlıları etkilemişti. Hatta öyle ki, un öğütme tekniği( özellikle hala köylerimizde kullanılan-arpa, mısır mercimek yarmak için kullanılan  el değirmeni) Karadeniz’in kuzeyindeki Çiftçi İskitler’den Yunanlılara geçmiştir. Bugünkü Makedonya-Üsküp şehrinin adının Üsküf -Skif gibi anlaşılması pek de yanıltıcı değildir. Çünkü o topraklar Skif, Üsküf-Saka toprakları olmuştu. 
 
İnsanlık çok eski çağlardan beri toprak kap yapmasını öğrenmişti ancak çömlekçi çarkı gibi modern ve sanatsal bir aleti tanımıyordu. Bu çömlekçi çarkını da Yunanlılara Sakalar getirmişti. Yukarıda bahsettiğimiz felsefeci Toharis okçulukta çok çok ileri seviyede olan Tohar bu unvanı bu sebeple almıştı. 
 
Sakalar ve Felsefe
Sakalar batılı halkları farklı bir sahada, ruh, insan, ahlak ve inanç kısacası felsefe, sahasında da etkilemişti.
M.Ö. bin yıllarına kadar Yunanistan ve Mısırda doğa felsefesi ile uğraşan öncüler vardı. Bunların irdeledikleri konular genel olarak doğa güçleri veya doğa varlıkları idi. Çünkü insan doğa ile mücadele ederek yaşam tarzına yeni şekiller verebilirdi.
 
Mısır ve Yunanistan deniz yolları ile birbirine bağlı iki eski medeniyettir. Eski çağların ulaşım ve ticareti deniz yolu ağırlıklıdır. Deniz yolu ticaretini yürütebilmek için fırtınayı, rüzgârı, yağmuru, ayı, güneşi, günü, saati, takvimi, yıldızları, şimşek ve yıldırımı anlamak gerek. 
 
İşte doğa felsefecileri “Bu Nedir?” sorusunu sorarak saydığımız ve saymadığımız nesneleri anlamaya çalıştılar. İçlerinde fizikçi, matematikçi, astronom, mühendis, geometriciler vardı.
 
Bu sıralarda Yunanistan Isparta ve Atina blokları tarafından temsil ediliyordu. Isparta militer-otokratik, Atina ise işin başında demokratik tarzda bir yönetim biçimine sahipti. Aralarında müthiş bir rekabet de vardı. Isparta kapalı ve otokrat toplum yapısını benimsemişken, Atina gemicilik, limanlar, adalar, ticaret ve dış ilişkiler sayesinde daha kozmopolit ve daha oligarşik-demokrat bir yapıya sahipti. 
 
Saka-Sak-İskit-Türk-20300.000 kadar insanın yaşadığı Atina nüfusunun yarısından fazlasını köleler oluşturuyordu. Köle ticareti, orman ürünleri, hayvan ve dericilik en çok para getiren metalar idi. Oligarklar(zengin ve despot),  Eklesia adı verilen mecliste( tam bir meclis denilemez, bir çeşit forum)kendi çıkarlarına uygun yasalar yapıp bu yasaları meclis eliyle uygulatıyor, gücü elinde tutuyordu. 
 
Gücün yetmediği yerlerde köleleri ve halkı korkutmak için yeni tanrılar icat ediyor veya kendi tanrılıklarını ilan ediyordu. Kanaatimce Yunan tanrılarının birçoğu o zamanın güçlü zengin veya despotlarıdır. 
 
Böylece başlangıçta demokrasi gibi görünen yönetim tarzı oligarşiye dönüştü. Oligarklar, kendi düzen ve ticaretini korumak ve geliştirmek için hiçbir insani ve ahlaki kuralı tanımadan baskıcılıklarına devam ediyordu.
 
Savaşları ve Salgınları oligarşinin taştan tanrıları durduramıyor, kadınlar hayattan çekilmiş genç erkekler işsiz ve çaresiz, zenginler kendi keyfinde..
 
Kölelik gittikçe derinleşmiş, şehirleri kuşatan bir köle güruhu kentleri gettolaştırmış, salgın hastalıklar, ölümler, taciz ve tecavüzler önlenemez hal almıştı. Atina’da oğlancılık başını almış gitmişti.
 
İşte bu noktaya gelinceye kadar muteber olan doğa felsefesi insanın ahlaksızlığı karşısında çaresiz kalınca, eski ilgi ve itibarlarını kaybettiler. Düşünen insanlar yeni bir çözüm arıyorlardı. Artık sıra insanlığın problemlerine çözüm bulacak, aklını kullanacak insanlara gelmişti.
 
Saka Filozoflarına bir türlü gelemedik ama yukarıdaki tarihçeyi yazmadan konu anlaşılamazdı.
 
Daha Önceki Bölümleri'de Okumak İsteyebilirsiniz...
 
Skifler - Türkler- 18-1. Bölüm
Saka - Sak -İ skit - Elam - Med - Türk -18. Bölüm
Saka-Sak-İskit-Saki-Saka Suyu-Tahtacı-Türk-17. Bölüm
Saka-Sak-İskit-Türk -16. Bölüm
Saka-Sak-İskit-Türk-15. Bölüm
Saka-Sak-İskit-Hun-Oğuz -14. Bölüm
Saka-Sak-İskit-Türk -13. Bölüm
Saka- Sak- İskit- Selçuk- Peçenek- Oğuz-Türk- 12. Bölüm
Saka-Sak-İskit-Türk Oğuz -11. Bölüm
Saka-Sak-İskit-Kimmer Türk-10. Bölüm

 



Gazipaşa Haberler Not:
Eğer sizde mesleki haberinizin yada tarifinizin web sitemizde yayınlanmasını istiyorsanız; "Haberini Yada Tarifini Paylaş" sayfamızdaki kriterlere uygun bir şekilde uygun içeriklerinizi bize gönderebilirsiniz. Gazipaşa Haberleri internet sitesinde yayınlanan yazı, haber, röportaj, fotoğraf, resim, sesli veya görüntülü şair içeriklerle ilgili telif hakları www.gazipasahaberler.com 'a aittir. Bu içeriklerin iktibas hakkı saklıdır. İzinsiz ve "kaynak gösterilse" dahi iktibas olunamaz; hiçbir surette kopyalanamaz ve başka bir yerde yeniden yayıma konulamaz.


  • Facebook'ta paylaş

Bu Habere Yorum Yap

Benzer Haberler