Sakalar-İskit Altınları-40
Ali Yıldız
Herodot Anlatıyor:
“İskitler kökenlerini şöyle gösterirler. Bu ülke boştu, burada ilk önce Targiatos(Targıtay) adında bir adam doğdu. Bu Targitay’ın babası Zeus, anası da Borystenes ırmağının kızıymış. Bunun üç çocuğu olmuş. Lipoxais(Alpoksay), Arpoxais(Arpoksay) ve Koloxais(Kaloksay). Bunların zamanında gökyüzünden altından yapılma zanaat araçları düşüyor, bir sapan(kotan), bir balta(kılıç),boyunduruk ve bir kupa(kap).
İskit Altınları Sakaların doğuşu ile başlayan bir efsanevi materyal. Buna sahip olan aynı zamanda ülkeye ve zamana hükmediyor.
Şimdi Altın’ın Türkler ve onların ataları için ne kadar önemli olduğu anlaşılabilir. Burada sahip olunan ziynet eşyaları değil dünyaya düzen vermek için gökten gönderilen sembollerdir.
Sapan toprağı sürmeyi, ekip biçmeyi, sahiplenmeyi, Balta veya Kılıç güç, kudret ve devlet olmayı, boyunduruk düşmana baş eğdirmeyi, kupa veya kap da doyumu ve beslenmeyi temsil eder.
Hemen Orhun Kitabelerine gidelim.
“Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına seferler ettim. (Devleti derleyip topladım-KILIÇ)
Açları doyurdum(KAP-KAZAN), çıplakları giydirdim, başlılara baş eğdirdim(BOYUNDURUK), dizlilere diz çöktürdüm”.
Adeta Sakaların Yaratılış destanını anlatıyor.. Yani Gök Türklerden 2500 yıl önceki efsane aynen yaşanıyor ve yaşatılıyor.
Yani Gökten inen nesneler değil, idelerdir. Ve ideler Altın gibi asla kıymeti kaybolmayan, pas tutmayan, ışıltılı, parlak, geleceğe yön ve yol gösteren manevi kavramlardır.
Bugünkü Kırım Türklerinde Sapantoyı diye bir bayram vardır. Bu Saban Bayramı ekinler ekileceğinde yapılır. (Bknz: Abdülhalik Çay. Nevruz. S.45)
Abdülhalik hoca Saban bayramını yazmış sma onun gökten inen altın saban ile olan bağlantısını atlamış. Belki bu Saban toyu Göksel Sabanın yer yüzüne indiği zamandan beri kutlanmaktadır da biz sadece Kırım varyantını görmüşüzdür.
Yaratılış efsanesinde altın saban da Kırım topraklarına(Ukrayna) inmişti. Çünkü Herodot bu efsaneyi orada öğrenmişti.
İskit Altınları Sakaların bu yüce ideallerini sembolize eden maddi nesneler olarak sanatkârane ve nitelikli yadigârlardır.
Türkler Altın’a sadece ziynet eşyası olarak bakmamışlar onu birçok sahaya da ad vererek taşımışlardır.
Dağların heybetlisine Altın Dağları(Altaylar), Göllerin ışıklısına Altın Göl demişlerdir. Ovaların verimlisine Altınova dedikleri gibi. Orduların en güçlüsü Altınordu, devletlerin heybetlisi Altınorda olmuştur. Ve en kıymetli ziynetlerini altından yapmış, evin en kıymetlisi olan hanımlarına altın takmışladır. Bütün zamanların en kıymetli Altını nedense Reşat Altınıdır. Bir malı tarif ederken Reşat Altını gibi derler.
Osmanlı İmparatorluğunun son günlerinde ortaya çıksa da Reşat Altını üst perdeden bir egemenlik sembolüdür. Yastık altında saklanan bu nesne bir güvence, bir garanti sembolüdür.
Modern çağlarda semtlerine Altunizade adını vermişler, Deniz sahillerinin kaliteli plajlarına Altınkum adını vermişlerdir. Kerkük’teki bir köprüye Altın Köprü demişlerdir. Oysa köprü taştandır. Ama onlar için köprü altın değerinde bir geçittir.
Atalarının şeceresini tuttukları deftere Altın Tebter(Altın Defter) demişler onu asırdan asıra, kuşaktan kuşağa saklayarak geleceğe taşımışladır. Böylece tarihi yaparken aynı zamanda yazmış, hafızalarını diri tutmuşladır.(Bknz. İ.H.Konyalı.
Topkapı Sarayında Deri Üzerine Yapılmış Haritalar. S.23)
Uzun sözün kısası, Altın, Sakalardan günümüze bağlantı kuran bir ALTINKÖPRÜ’dür. Altın sevdamız Sakalardan kalmadır.
İskit Altınları Nasıl yağmalandı? Onu da cevaplayacağız.