Saka- Hurri- Urartu- Mezopotamya- Türk- 31
Ali Yıldız
Doğu Anadolu öyle bir coğrafya ki, burada arapsaçına dönmüş ilişkiler yumağını ayıklamak ve Sakalar ile ilişkilendirmek oldukça zaman alıyor. Zaman alıyor ama bu zahmete de değiyor.
Genlerin göçünden yola çıkarak ulaştığımız menzillerde medeniyetlerin göçüne, sonuçta yaşayan halkların göçüne ulaşıyoruz. Aslında bize genlerin verilerini ulaştıran da halen yaşayan halkların genlerinden alınan örneklerdir. Yapılan kazılarda ulaşılan arkeolojik bulgular ilk topluluklar ile bugün arasında bir köprü kurmamıza yardım ediyor.
Doğu Anadolu ve Mezopotamya medeniyetlerinden bahsederken Urartuları ele alacağımız yazmıştık. Bunun sebebi, Urartuların bize bıraktıkları tarihi mirasın halen ayakta olmasıdır. Yani daha kolay bir örneği seçiyoruz.
M.Ö. 5.000-4.000 yılları arasında Asya’dan kopup gelen halklara Turanlılar diyoruz. Bunu sadece biz Türkler değil, İranlı tarihçiler ve batılı araştırmacılar da böyle diyor. En çarpıcı örneği çok eski kaynakların bilgilerini Şehname’de toplayan Firdevsi’dir. Bundan daha eski kaynaklar Herodot, Ksenofon gibi Yunanlılara ait tarihlerdir. Turanlılar elbette bir tek kavim değil. Ancak bunların yönetici kısmı bizi neredeyse tek bir kavme doğru götürüyor.
Mezopotamya ve Doğu Anadolu’da bıraktıkları kalıntılar itibariyle farklı isimler verilse de bu halkıların ortak kültür dairesi içinde olduklarını görüyoruz.
Hur-Urartu topluluğunun geniş manada M.Ö. 3 bin yıllarında Kur-Aras kültür dairesinin parçası olduğu, daha sonra bu kültürün Doğu Anadolu’da Tuşpa’yı(Van) merkez yaptığı, daha sonraki zamanlarda Mezopotamya ve kuzey Suriye’ye yayıldığı hatta Akdeniz’e ulaştığı, Suriye coğrafyasında Hurri-Mitanni devletini kurup bugünkü kuzey Suriye’de Resulayn’ı merkez yaptığı bilinmektedir.
Doğu Anadolu bölgesinde bize ulaşan kalıntıların en belirgin olanları eski devir keramikleri. Bunlar arasındaki malzeme, tarz, desen, süsler, kullanılan kırmızı boyalı resimler bizi bu birlikteliğe götürüyor. Bu kalıntıların kaya resimlerinin örnekleri Prof. Kılıç Kökten ve Sanat Tarihçisi Oktay Belli tarafından saptanmıştır.
İkinci kalıntılar ise mekân ve mimari eserler. Yuvarlak planlı yapı tarzları göçebe kültürünün ortak özelliklerinin taş yapılara taşınmış olduğuna işaret ediyor. Yuvarlak planlı ve tepesinden ışık menfezli çadır tipleri bu mekân tarzı halen Harran evlerinde hayatiyetini sürdürmektedir.
Bu yapı ve keramik kalıntılarında önce Hurrileri buluyoruz. Buna Hurri kültürü ve diline Hurca deniyor. Hurrilerin dilini biliyoruz onlardan kalan sayısız eserlerde bu görülüyor. Hatta bazı Hitit kralları bu baskın Hurri kültürü etkisinde kalarak kendilerine Hurca isimler alıyor. Keramikler, yapılar ve dil özellikleri Hurrilerin Ural Altay dil grubuna bağlı olduğunu, Hurri dilinin morfolojik, fonetik, sentaktik ve kelime haznesi bakımından Ural-Altay dili grubuna dahil olduğunu bilim insanları kabul etmektedir.
Hurri hâkimiyetinin ortadan kalkmasını takiben onların bakiyelerinin veya bir boyunun yeni bir medeniyet inşa ettiğini bıraktıkları eserlerden anlıyoruz. Bunlar Urartular. Urartuların Hurrileri takiben kuzeyden gelen aynı halkın parçaları olduğu iddia edilmektedir. Önce hâkim kültür Hurri iken bir süre sonra Hurri-Urartu evresine, sonra bu müstakil Urartu kültürü haline dönüşüyor. Urartulardan kalanların tarzları da günümüzde canlı olarak varlığını sürdürüyor. Urartu dili Ural-Altay dil grubuna dâhildir, Asyalı veya Turanlıdır.
Urartu yüksek yer anlamına geliyor. Bu adı onlara Mezopotamya halklarının verdiği sanılıyor. Çünkü bulundukları yaylalar Mezopotamya’ya göre yüksek yerlerdir. Çünkü onlar aynı zamanda yılkıcıdır, dağlarda yaylalarda sürüleri ile birlikte yaşarlar. Bulundukları yerler sulak otlak ve ormanlıktır.
Urartular Van gölü çevresinde (otoriteyi birleştirerek) bir federal yapı kuruyorlar ve bunlar 50 den fazla yerleşim merkezinde oturuyorlar. Bunlara bizim Türkçemizde dağlı denir. Urartular dağlıdır. Mezopotamya’da hâkim unsurlardan birinin dilinde isim verme tarzını Elamlara da uyguladığı bilinmektedir.
Örnek olarak Elamların adı kendi verdikleri ad değildir. Bunlara Akadlar Elamtu demişler, sonra İbraniler bu adı Elam olarak kaydetmişlerdir. Elamtu Akadca yüksek yer anlamına gelmektedir. (Günaltay. S.10)
Oysa Elamlar kendilerine “Anzan Susunka” derlerdi. (Zehtabi. İTET. S.53)
Urartuların güneyinde muhtemelen aynı tarihlerde Mezopotamya’ya gelip Hurrilerden sonra hâkimiyet kuran Fin-Ogur kökenli Asur devleti güçlenince Urartu memleketlerine hücum ederek halkı egemenlikleri altına alıp ekonomik kaynaklarını sömürmek istedi. Nitekim bunda belli bir zaman için başarılı da oldu.
Hatta bu zaman zarfında Asur-Urartu birliğinden de söz edilir. Asur kıralı Salmanassar döneminde (M.Ö. 1274-1245) kuzeye hücum eden Asurlar, Urartu federasyonuna dâhil 40 kadar Nairi kabilelerini yenip bölgeye hâkim oldular ve Van Gölünün güneyindeki ormanlık bölgenin kerestelerini Mezopotamya’ya taşıdılar. (Erzen. DAU. S.
300 yıllık Asur egemenliğinden sonra Urartuların yeniden dirilip bölgeye hakim olduğunu hatta Asu başkenti Ninova’yı ele geçirdiklerini, kendi medeniyetlerini kurarak kendi yazı dillerini oluşturduğunu görüyoruz. Hitit kralı Hattuşili döneminde bu kralın bir batı seferini fırsat bilerek Hitit başkenti Hattuşa’ya saldıran Urartular onların etkisinde kalarak Hitit Hiyeroglif yazısını almış ve kendi dillerinde kullanmışlardır.
Önce Hiyeroglif yazısını kabul eden Urartular bu yazı ile dağlarda ve yüksek kayalarda kitabeler bıraktılar. Sonra Sümer Çivi yazısını alıp, kendi dillerinde kullanarak yeni kitabeler ürettiler.
Günümüzde ayakta olan Van kalesi(Tuşap-Tuşpa) ve Van’ın 50 kilometre doğusundaki Hoşap kaleleri Urartuların eseridir. Bu kaleler Urartuların koyduğu orijinal adlarını korumaktadır. Bunu da yabancı ad olarak değerlendirmek büyük hatadır. Urartular bu kaleyi baş tanrıları Tuespa (Tuşpa) için yapmışlardır. Yani Van şehri Turanlı, Ural Altay dilli Urartuların kurduğu bir Türk şehridir. Ekteki Urartu mezar taşının Ahlat Mezar Taşlarına benzemesi ayrıca dikkat çekicidir.
Saka adının özellikle İran ve doğu metinlerinden çıkması ve Mezopotamya bölgesi halkları ile olan ilişkilerinde söz edilmesi sebebiyle bölgenin hâkim medeni halklarına temas etmeden olmazdı.
Bu kısa açıklamadan sonra bölgenin temelinde Türk harcı olduğunu biraz anlatabilmişizdir diye umut ediyoruz.