loader
Saka-Sak-İskit-Hun-Oğuz -14

Saka-Sak-İskit-Hun-Oğuz -14

M.Ö. birinci bin yıldan, en son olarak M.S. 14. Yüzyıla(Selçuklular devri) kadar geçen olaylarda Grekler, en son olarak kendilerine Türk denilen milleti en baştan beri tanıyorlardı. M.Ö. 8. Yüzyılda başlayan Grek-Türk..

Saka-Sak-İskit-Türk -15

Saka-Sak-İskit-Hun-Oğuz -14
Araştırmacı-Yazar Ali Yıldız
 
Bizanslı Priskos’a Göre İSKİTLER.
 
Türk tarihi batılı bilim adamlarınca ele alınış bakımından tam bir komedya gibidir.
 
Olaylar var, mekânlar var, taraflar var, figüranları var, etkileri var, komutanlar, beğler, hakanlar var, kalıntıları buluntuları var ama milletin kendisi, adı yok. Kadının Adı Yok diye bir kitap hatırlıyorum. Onun gibi. 
 
Üstelik yine batılı vakanüvislerin, kronikçilerin, tarihçilerin yazdıklarını görmezden gelerek yaparlar bunu.
 
Kendisi kim, Türkler..
Ne hikmetse;  batılı tarihçiler tarafından; orta Anadolu’dan Ege kıyılarına,  adalara,  Roma’ya kadar olan coğrafyada 3-4 bin yıl içinde olup biten başarı, medeniyet, sanat, edebiyat, felsefe, kültür, Grek-Helen markasıyla damgalandılar. 
 
Buna karşılık; onlarla karşı karşıya gelip mücadele edenler, ticaret yapanlar, onları yenenler, yenilenler, yenilikler getirip yeni düzen kuranlar, emek verenler, kan ve can verenler, hep o batılı tarihçilerin istedikleri veya algıladıkları isimlerle, başka milletlermiş gibi anılıp parça parça olur ve bir bütünlük arz etmezler. 
 
Saka-Sak-İskit-Hun-Oğuz -14Tıpkı günümüzde Anadolu coğrafyasında yaşayıp, Diyarbakırlı, Edirneli, İzmirli, Trabzonlu, Hataylı olarak anılanlar gibi coğrafi adlarla anıldılar ama bir türlü aynı milletten oldukları dikkate alınmadı.
Gerçek böyle midir bir bakalım..
 
M.Ö. birinci bin yıldan, en son olarak M.S. 14. Yüzyıla(Selçuklular devri) kadar geçen olaylarda Grekler, en son olarak kendilerine Türk denilen milleti en baştan beri tanıyorlardı.
 
M.Ö. 8. Yüzyılda başlayan Grek-Türk ilişkileri onların verdiği adla Skyt-İskit adı (tarihsel süreç içinde İskit-Hun-Göktürk-Hazar-Peçenek-Avar-Kıpçak-Kuman-Oğuz-Selçuk-Türk) ile yüz yıllarca Orta Doğu ve Anadolu coğrafyasının muhatabı olmuşlardı. Grek-Yunan belleğinde bu halkın zaman içinde adı değişse de öz kimliği aynı idi. 
 
Kısaca bir kronolojiden söz edelim.
 
Hun İmparatorluğu resmen M.Ö. 206 da Mete Han tarafından kuruldu. Sonra miladi yüzyılların başında ikiye bölünüp yıkıldı. Batı Hunları Orta Asya ve Hindistan’a doğru yayılıp parçalandı ve 300 yıl kendilerinden tarihsel bir kayıt çıkmadı. Sonra yayılıp yeniden Karadeniz’in kuzeyinden batıya aktılar.
 
Hazar Denizi ve Aral gölünün doğusunda yaşamakta iken batıya doğru göçen Hunların bir kolu Barsık ve Kursık adlı bağlerin komutasında  Kafkaslardan Anadolu’ya girerken, Erzurum, Malatya, Çukurova sahrasına, sonra da Suriye ve Halep’e  girdiler. 
 
Diğer kolu Başbuğları Balamir(Balemir) komutasında batıya akıp Doğu Gotlarını yendiler ve Tuna’yı aştılar. Böylece Avrupa topraklarında tam bir kaos oluştu. 
 
Ünlü Kavimler Göçü böyle oluştu. Yüzbinlerin, milyonların göçüydü ama onların tarihi “Onbinlerin Dönüşü-Khsenophon” gibi kitaplaştırılmadı.
 
Doğu Gotları(Ostrogotlar) Hun egemenliği altına girip, Batı Gotlarını(Vizigotlar) daha batıya kovaladı.  Roma sınırlarını zorladı ve M.S. 376 da Roma İmparatorluğu Batı Hun saldırıları sonunda ikiye bölündü. Doğu Roma(Bizans) ve Batı Roma oluştu.
 
Her iki Roma da kendi devletini Hun saldırılarından korumak için çareler aradılar.
 
Batı Hun İmparatorluğu veya Avrupa Hun İmparatorluğu, 376 yılında başlayan çeşitli akınlarla Avrupa'daki Hun etkisinin artmasının kuruluşuna zemin hazırladığı, 434 ile 469 yılları arasında hüküm süren Hun kavimlerinin birleşmesi ile oluşmuş bir bozkır konfederasyonuydu. 
 
İçlerinde başka kavimlerden de insanlar vardı. Tek bir kavim değildiler. Konuşulan diller; Hunca, Gotça (lingua franca-frenkçe), Latince, Yunanca idi. Konfederasyonların yapısı böyledir. Asıl olan güç birliğidir.
 
Batı Hunlarının başında en çok bilinen Hun Türk Kağanı olarak Attila görülmektedir.
 
Burada Batı Hun İmparatorluğu tarihini anlatacak değiliz.
 
Bu uzunca hikayeyi Bizans(Doğu Roma) tarafından ünlü Hun Kağanı Attila’ya ricacı olarak gönderilen Priskos’un tarihine giriş için yaptık. Priskos Bizans devletinde ünlü bir düşünce adamı ve diplomattı. Mesele Hun İmparatoru Attila’ya ricalarda bulunarak, Bizans’a hücum etmesinin önlenmesiydi.
 
Söz konusu olab Bizans Elçisi Priskos bu seyahat ve görüşmelerini bir kitapta toplamıştı.
 
Kitaptan şimdi elimizde parçalar(fragmanlar) kalmıştır. Bu fragmanları Prof. Dr. Ali Ahmetbeyoğlu tercüme edip kitaplaştırmıştır. Ben onun kitabından yaptığım alıntıları paylaşıyorum. (Ali Ahmetbeyoğlu. V.Asır Grek Seyyahı Priskos’a Göre Avrupa Hunları.TDAV.1995)
 
Burada önemli olan İskit-İskitler sözcükleridir.
 
Hunlar nere, İskitler nere demeyin. Ben yazmadım. Bir Bizanslı yazdı. 
 
M.Ö. VIII. Yüzyıl nereeee, M.S. V. yüzyıl nere de demeyin. Çünkü “Fıtrat değişir, kan yine o kandır”
 
Bunu en iyi sizin düşmanlarınız biliyor.. Bize unutturulsa da.
 
“Hun kağanı Rua ölüp, yönetim Attila’ya geçince yönetim(Roma Senatosu) elçi Phlintas’ın Attila’ya elçi gönderilmesine karar verdi. Elçiler yola çıktılar. Bugünkü Dobrovnik’e( halen Arnavutluk’ta)vardılar.
 
Morava ve Tuna’nın diğer kıyısında kurulmuş olan Margus şehrinde İskitler toplanmışlardı. Elçilik heyeti ve şehrin vatandaşları at üzerindeki muhteşem İskit kralı ile karşılaştılar. İskitler İskit-Roma ticaret yolunun yoğun olduğu bir zamanda Romalılar’a ordu ile saldırdılar ve çoğunu öldürdüler. 
 
Romalılar durumu anlamak için elçiler gönderdiler. Elçiler yapılan saldırıların savaş yapmak gayesi ile değil, yapılan haksızlıkları cezalandırmak sebebiyle olduğunu söylediler”. (Ahmetbeyoğlu S.24)
 
Şimdi soru şu:
Kimdi karşılaştıkları? 
Hun İmparatoru değil mi?
 
Neden İskit diyorlar?  (Hani İskitler tarihen M.Ö.200 yıllarında bitmiş yok olmuşlardı?)  
 
Demek ki yok olan bir şey yok. Aynı millet (Türkler)yüz yıllar içinde farklı bir sosyoloji olarak karşılarına çıkmıştı.
 
Bizans elçisi Priskos’un Hunlara İskit adını vermesi bütün kitap boyunca takip eder.
 
Meraklıları;  A. Ahmetbeyoğlu’nun Priskos eserinin S.27.29.33.41.46.49.53 e bakabilirler.
 
Daha Önceki Bölümleri'de Okumak İsteyebilirsiniz...
 

 

 


Gazipaşa Haberler Not:
Eğer sizde mesleki haberinizin yada tarifinizin web sitemizde yayınlanmasını istiyorsanız; "Haberini Yada Tarifini Paylaş" sayfamızdaki kriterlere uygun bir şekilde uygun içeriklerinizi bize gönderebilirsiniz. Gazipaşa Haberleri internet sitesinde yayınlanan yazı, haber, röportaj, fotoğraf, resim, sesli veya görüntülü şair içeriklerle ilgili telif hakları www.gazipasahaberler.com 'a aittir. Bu içeriklerin iktibas hakkı saklıdır. İzinsiz ve "kaynak gösterilse" dahi iktibas olunamaz; hiçbir surette kopyalanamaz ve başka bir yerde yeniden yayıma konulamaz.


  • Facebook'ta paylaş

Bu Habere Yorum Yap

   
 
 

Benzer Haberler