Saka-Sak-İskit-Türk- 32
Ali Yıldız
Sakalar Türk Irkının Bereketidir. Ne kaldı Sakalardan, diye sorarak başladığımız ilkyazımızın sonlarında, Sakalar Türklüğün Bereketidir demiştik. Anlamı var mıydı burada bereket sözcüğünün?
Bir yerlerden çağrışımlar geldi. Gagavuzya’da sıkça kullanılan bereket sözünü hatırladım.
2007 yılında Ant Türk Ocağı’ndan bir grupla yaptığımız Gagavuzya gezimizin sonlarında, Gagavuzya’dan çıkıp Moldova Başkenti Kişinev’de Mileşti Mici adında bir yeraltı mahzenine indik. Burası aslında yıllar önce maden ocağı olarak kazılıp, ikinci dünya savaşında sığınak olarak kullanılmış, maden bittikten sonra da Sovyetler döneminde 1969 da şarap mahzeni olarak düzenlenmiş tüneller. Toplam uzunluğu 200 kilometreyi geçen yeraltı labirentleri. Günümüzde şarap mahzeni olarak kullanılan ve yeryüzünden 90 m aşağıda olan bu yapıda Şaraplar kalite kalite istiflenmiş. Şarapların etiketlerinde Bereket Tarihi yazıyordu. Bunu rehberimize sorduğumuzda üretim tarihi, doğum tarihi olduğunu öğrendik.
Sakalar Türklüğün Bereketidir deyimi şimdi daha iyi anlaşılır. Bereket sözcüğü üretimi, doğumu, ortaya çıkışı hatırlatıyor.
Sakaların Türklerin ortaya çıkış tarihini bölük pörçük tarih kırıntıları, fragmanlar üzerinden ne kadar derinleştirebiliriz, ne kadar öteleyebiliriz ona bakıyoruz.
Şimdi bu Bereketli toplumun Hindistan günlerine değineceğiz.
Bu tarih ötelemesini Hindistan Sakalarında da görmekteyiz.
B.N. Grakov’un İskitler eserine Ek II olarak verilen Sakaların Kökeni başlıklı incelemede Kşatrapa Gandasa isimli bilim adamı şunları yazar:
M.Ö. XIII. Yüzyıldan Muhamedd Gori’nin zamanına kadar batı ve Kuzey Hindistan’ın Mauriler egemenliğ altında Sapha Sindva’nın Veda dönemi (M.Ö. 1500) başladıktan sonra 92 yıl boyunca tam bir siyasi birlikti. Bu bölgenin bağımsız yaşadığı dönemlerin tamamı İskitler egemenliği altında geçtiği görülmektedir. İskit hanedanlarının hüküm sürdüğü tarihin her döneminde ülkenin batı kesimi Hindistan’ın diğer bölgelerinden bağımsızdı.
Eski paralar üzerindeki “Sakastan” yazısı Rajastan-Gucarat merkez bölgesine atfedilmiş ve onun görülmemiş yayılışı Pencap-Birleşik Vilayetler(UP) ve Haryana’da da zuhur etmiştir. Mauri ve Dharan Gupta gibi kabilelerin doğuya doğru genişlemesi sırasında en önemli yönetici İskit Hanedanları Satraplar, Kuşanlar ve Virkalar’dı. Pencap ve Kuzeybatı’da hüküm süren İskit hükümdarlarının özet listesi şöyledir:
Porular(M.Ö.IV yy),Mauriler( M.Ö.III. yy), Rudharmanlar, Azeler, Mauveler, Soter Megalar(M.Ö.II.yy), Aziliseler, Vima Kadphiseler(M.Ö.I.yy), Kanişka I, Haviskalar(M.S.II.yy), Vasudevalar (M.S.III.yy), Vyaghra ve Yasuvardanlar..
Mauriler büyük bir ihtimalle İskit kökenlidir.
D.B.Spooner Hindistan Tarihi Zerdüştlük Dönemi adlı makalesinde:
Chandragupta’nın dönemi ile ilgili elimizde ayrıntılı veriler vardır. Bunlar Kamu hukuku, ceza hukuku, tören usulleri gibi sıralanabilecek her konuda Fars geleneklerine bağlı oldukları görülür.
Mauri paraları üzerinde güneş, akarsu, dağ, kambur boğa sembolleri vardır. Bunların hepsi yeryüzünü temsil eden yüksek bir tepede güneşe tapanların ve suyu temsilen tepe boyunca dağılan kıvrımlı çizgilerin yer aldığı İskit Masa Gatae(Massaget-Mesket) ikonlarıyla hemen hemen aynıdır. Üç akarsu kolu yeryüzü bereketini ifade eder Tarım ve Ordu ise İskit akınlarının değişmez unsurlarıdır.
Darius tarihçilerinin kaydettiğine göre; Darius M.Ö. V. Yüzyılda Karadeniz kıyılarındaki İskit Massa Gatae(Masaget) kavmine saldırmaya kalkınca İskit hükümdarları; “Topraklarını ve sularını teslim etmemek üzere Güneş tanrısına yemin ettiler.” (Grakov. İskitler. S.312)
İskitlerden kalan Toramana ve Mahirgula (Viz Jauvla) Hind Jatları arasında “unvan” olarak varlığını sürdürmektedir. Bazı Jat/Gujar kabileleri ve köylerinin bugün bile Mauri ve Dharan olarak isimlendirdiği, Pencap, Haryana, Bihar ve Batı Malva’da görülmektedir.(Gucarat Sultanlığı adıyla anılan ve Orta Çağın zengin prensliklerinden olan Batı Hindistan’da halen bu İskit-Saka adının yaşamakta oluşuna dikkat çekelim)
Bölgedeki İskit yoğunluğunun Yunan istilasından kaçan İranlı İskitlerden oluştuğu öne sürülmüştür ama İskitlerin Yunanlardan çok önce Kuzey Hindistan’a geldiği yukarıda tarih verilerek gösterilmiştir.
İlk istilaların sebebi ikim değişikliği veya Güney Sibirya-Orta Asya’da oluşan nüfus yoğunluğu olması daha akla yatkındır. Çünkü Saka-Massaget kavgasına ve Saka-Kimmerler kavgasına vakıfız. İskender’in İran’a gelişinden çok önce İskitlerin Hindistan’a geldiğini biliyoruz.
Maurilerden başka bir İskit kavmi de Guptalar’dır. Bazı İskit kabile isimlerinin ”Gujar”dan Gurjara’ya, veya “Munda”dan Maruda’ya dönüşmesi gibi Gupta adı yanlış bir biçimde Jarta olarak değerlendirilmektedir.
Hindistan Sakaları Nasıl Yıkıldı?
Hindistan Sakaları Brahmenleşerek öz geleneklerini kaybedip, Hind adet ve dinine uyarak yıkıldılar.
Brahmenleşme, Budistleşme, Manileşme, Hristiyanlaşma, İslamlaşma vs gibi dini akımların etkisinde kalarak öz kültürünü kaybeden toplumlar tarih sahnesinden silinirler.
Bunu şöyle de söyleyebiliriz:
Türk Saka inançları (Saura-güneş kültü) kaideleri konmamış doğa inançlarıydı. İlkeleri de öyle. Bunun karşısına ilkeleri kitaba kayda geçmiş, din teşkilatını, metinlerini, rahiplerini oluşturmuş ve ibadethanelerini kurmuş dinler veya inançlar karşısında peygamberi veya tebliğcisi olmayan, ibadethanesi olmayan, ağırlıkla kültlere dayanan, kitabı olmayan Gök Tengri ve Güneş inancının bir süre sonra rakibi olan yazılı kurallara yenileceğini kabul etmek gerekir. Hindistan Sakaları da böyle olmuştur.
Brahmenler Saka halkının birliğini bozmak için nifak tohumları saçtılar, kardeşi kardeşe düşman ettiler, uyduruk bir çeyiz geleneği, kız bebeklerin öldürülmesi, dul kadınların yakılması gibi, İskit-Saka ve Türk medeniyetinin hiç görmediği garip adetler ahaliye empoze edildi.
İskitlerin göz kamaştırıcı medeniyeti Brahmenleri rahatsız etti. Çünkü onlar kast sistemine inanıyorlardı ve İskitler bu kast sisteminin önünde engeldi. Tıpkı Mekkeli müşriklerin, kurdukları kast-köle ve ticaret sisteminin önüne, Hz Muhammedin çıkması gibi. Onlara göre İskitler yahut Aryen olmayanlar üst sınıfa geçemezdi. Onlar ikinci sınıf olmalıydı. Aksi halde Aryan Brahmenlerin statüsü sarsılıyordu.
Çünkü Brahmenler kendi kurdukları kast sistemine göre Aryen olmayanları bir üst sınıfa çıkmasına asla izin vermeden köle olarak kullanıyorlardı. Oysa Saka-İskit-Türk düzeninde köle ve serf yoktu. İnsanlar esir alınabilir, ancak ölümüne kullanılmazdı. Esir veya köle, özgürlüğünü elde etme hakkına sahipti. Hintliler ise buna izin veremezdi. Aksi halde sömürü düzeni bozulurdu. İşte Brahmenlerin Saka düzenine karşı verdiği bu mücadele, Saka nüfusunun azlığı da dikkate alınarak zaman içinde kaybedildi.
Brahmenleşmenin öncüleri de yine kendi içlerinden Guptalar’dan idi. Biruni Guptaların oldukça güçlü bir devlet kurduklarını fakat halka zulmettiklerini yazar. Normalde Saka-İskit kültüründe olmayan halka zulmetmek, Guptalar’ın içine işlemekte olan etnik Brahmenizmin belirtileri olmalı.
Sonuçta, İskitler de Brahmenleştiler ve yıkıldılar. Hindistan’da sadece İskitler değil, Buddistler de Brahmenler tarafından tehlikeli görülerek dışlandı. Buddizm de kast sistemine uymuyordu çünkü.
Ganj Brahmenleri Doğu Hindistan’daki İskit İmparatorluğunu yıkılışını bayram olarak kutlarlar.
Bu düşmanlık yakın tarihte, Brahmenist İndira Gandi tarafından Amritsar’daki “Altın Tapınak”ın yıkılmasına kadar varan Mavi Yıldız Operasyonu başlatılmış, oğlu Rajiv Gandi tarafından da devam ettirilmiş, 200.000 Sihin öldürülmesine sebep olmuşlardır. Bu olaylar dışarıdan bakıldığında bir siyasi yarış gibi sunulmaktadır.
Burada işaret etmeliyiz ki; Hind Avrupalıların acımasız sınıf ayrımcılığı, ırk ayrımcılığı, üstün ırk, üstün toplum, batılı Helen-Latin fetişizmi, Faşizm, Nazizm gibi düşünce sistemlerinin çıkış noktası da bu Hind-Aryen- Kast sistemine dayanmaktadır.
Her şeye rağmen M.Ö. 500’lerden beri Hindistan’da Jat, Gujar, Tarkhan, Khatri, Ghakkar, Rajput, Awan, Khambos, Lohar, Yadav, Ahir adlarıyla yaşayan Orta Asyalı İskit torunlarını, Cunningham, Eliot, Tod, Rapson vs gibi pek çok batılı bilim adamları tespit etmişlerdir. Peşaver ve Mathura’daki İskit kitabelerinde “Sakastan halkının şanı için” ibaresi yazılıdır. Kuzey ve Kuzey Batı Hindistan’nın Sakastan bölgesi (Veda’da Saptra-Sindva)Saka kabileleri egemenliği altındaydı.
Bu topraklar Gucarat, Rajastan, Brahmenler tarafından daima “Barbarların toprağı” olarak anılmıştır. Bu bölgeler ve Keşmir, Bengladeş’e kadar uzanan coğrafyada günümüzde Muğal adı verilen Saka-Hun bakiyeleri Müslümanlaşmış halklar olarak hayat sürmektedir. (Grakov. İskitler.S.326)
Yukarıda görüldüğü gibi İskitlerin sadece Kuzey Karadeniz bölgesi, Mezopotamya ve Kafkaslarda değil, aynı zamanda Hindistan’da da hakimiyet ve medeniyet inşasında rolleri vardır. Eğer Sakalar Kuzey ve Kuzey Batı Hindistan’ı ele geçirmeseler,”Sarvasa Sakasthanasa puaye”(Sakastan halkının şanı için) ibaresi nasıl izah edilirdi?