Sakalar-Saklar-İskitler- 03
Ali Yıldız
Sakalar okumalarımıza bir girizgâh olsun diye başlattığımız bellek yoklamalarının İKİNCİSİNDEYİZ.
Günümüzde unutulmuş olsa bile bundan yüz yıl önceki büyük şehirlerde, özellikle payitahtta(İstanbul) Sakaların varlığını ve hizmetlerini batılı fotoğrafçılar kayıt altına almışlardır.
Şimdi biz bunlara neden Saka denildiği üzerinde biraz durup, okuyucu yormadan ve sıkmadan Osmanlı ordu ve saray teşkilatında var olan bu hizmet sınıfının görevlerine bakacağız.
Önce yazılı kaynaklardaki Saka-İskit tiplemesi tanımlaması üzerinde duralım.
Göktürklerin atası olan Sakalar-İskitler hatta Nogayların atası olan diğer bir eski Türk kavmi olan Kimmerler sürekli olarak göç(hareket) halindeydiler. Evleri 6 veya 4 tekerlekli arabalar üzerine kurulmuş derim evler-topak evlerdi. At üzerinde uyur, hatta at üzerinde doğarlardı.
Bu kısımları asıl çalışmada kaynaklardan satır satır aktaracağım ama burada kısa geçiyorum.
Yunanlı tarihçi Herodot ve ünlü hekim ve filozof Hipokrat bunları bizzat görmüş aralarında bulunmuş, savaşlarına tanıklık etmiş, haklarında kitap yazmıştı. Onların anlattığına göre Sakalar-İskitler (ve Kimmerler) deriden giysiler kullanır, seri atlara biner, hızlı kılıç kullanır, tepesi uzun börkler giyer, atlarının üzerinde uyurdu. (Çok örneğimiz var ama geçelim)
Sakalar hayvan derisini terbiye ettiler.
Bunun çeşitli yöntemleri var.
Fakat Türklerde bu yöntem önce tuzlama, sonra köpek boku veya şap ve çam ekkisi (kabuğunun tozu) ile yapılan bir temizleme-terbiyeleme yöntemidir. Son yüzyıllarda halk arasında yaygın olan Tabakhaneye bok yetiştirmek lafı da bu işlemle ilgili olup, anlamını bilmeden kullanır insanlar; taze köpek boklarının deri işleme yerlerine tez iletilmesi ile ilgilidir. Burayı geçiyoruz..
Sakaların enselerinden aşağı doğru savrulan yeleli saçları, deriden kürkleri, cepkenleri, yamçıları, çakşırları vardı. Bozkırda uzun yol aldıklarından atları ve kendileri için gerekli olan gıda ve sularını yanlarında taşırlar, deriden yapılmış, yancık, kırba ve tuluklarda at terkisine asılmış suları bulunurdu. Kısacası onları görenler SAKA VE SUYU BİRLİKTE ALGILAMIŞLARDIR.
Bu teçhizat Türklerde sadece İskit ve Sakalarla sınırlı kalmadı. Onların devamı ve torunu olan çeşitli Türk kavimleri bu hizmeti devam ettirdiler.
Yavuz Sultan Selim zamanına kadar yangın söndürme işlerinde görevlendirilen Yeniçeriler bu görevi yaparken yağma ve soyguna başlayınca, yeni bir teşkilat kurularak görev yeniçerilerden alındı.
Ayrı bir teşkilat kuruldu. Adı Saka teşkilatı oldu. Sonra 1730 yıllarında
Osmanlı ordusunda Sakalar veya Saka ocağı, Yeniçerilerin su ihtiyacını karşılamakla görevli askerlerin bağlı olduğu ocaktır.
Osmanlı Saray teşkilatında 16. Yüzyılda 909 H.1552 M. Tarihli Eskisaray(Beyazıt meydanında) ile Galata sarayına ait bir muhasebe icmalinde, Galata sarayında bir saray ağası ile beraber, 21 ağa, 4 hastane oğlanı, 5 hoca, birer katip imam, tabip, çamaşırcı, saka, şerbetçi vs olduğunu sakaların saka başına bağlı olduğunu kayıtlarda görmekteyiz. (Uzunçarşılı. O.S.T. S.205.303.481)
Saka ocağının 17. yüzyılda sayıları 700 kadardı.
Kışlaları Ağakapısı dışındaydı. Seferde ve barışta yeniçerilerin içme ve yıkanma suyunu sağlamakla görevliydiler. Elbise ve çakşırları deriden olup beygirlerinin iki yanına astıkları meşin kırbalarla su taşırlardı. Sakabaşına bağlıydılar. Sakabaşıdan sonra Saka Kethüdası rütbesi gelirdi.
Sakabaşı ve Saka Kethüdasının bir görevi de Dîvân-ı Hümâyun toplantılarında padişaha ve vezirlere su, şerbet vb. sunmak, toplantı sırasında yemek yenirken ibrik ve havlu tutmaktı. Saka Ocağı, 1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasıyla ortadan kalkmıştır. Saka ocağı ortadan kalkmış fakat Saka kadrosu azaltılarak devam ettirilmiştir.
Uzatmadan söylemek gerekirse;
Cumhuriyet döneminde Antalya’da İskeleden sırtında teneke yüklü eşeklerle su çekenlerin de Saka olduğunu unutmadan. Üç bin yılı bir birine bağlamak için çalışacağız.
Sakalardan kalan bu hatıra ad ile bu günün modern Türkiye’sinde İstanbul’da İSKİ, Ankara’da ASKİ ve Antalya’da ASAT’IN temeli Sakalara dayanır.. Veya ben böyle bir zincir kurdum.
Benim hayal dünyamda Sakalarla başlayan su hizmeti Sakalık ve Su hizmetleri 3.000 yıllık bir tarihe sahiptir.
Sansasyon veya popülarite peşinde olmayacağımı okuyanlar bilir.
Buraya kadar Sakalarla ilgili belleğime nakışlanan onomastik bilgiler üzerinde durdum. Dahası var.
Bundan sonraki kısımlarda biraz toponomik bellek üzerinde duracağım.
Araştırmalarımda çok sürpriz bilgiler var..
Daha Önceki Bölümleri'de Okumak İsteyebilirsiniz...